Fikir7 Manset Haberler

29 Eylül, 2007

HADiSLERiN YANLISLIKLARI

Arsiv
Administrator
İlk Bin

Offline

Mesaj Sayısı: 330



RASULULLAH'I KURUTAN SÖZLER ! -UYDURMA HADİSLER
« : Ağustos 26, 2007, 10:16:23 ÖS » Alıntı

--------------------------------------------------------------------------------

Allah herkesi kuru iftiradan sakındırsın . Bilmem başınıza geldi mi ama , hiç haberdar ve ilginizin olmadığı bir konuda iftiraya hatta kuru iftiraya maruz kaldınız mı ? İnsan ne kötü olur değil mi ? Ne diyeceğinizi şaşırır ,olanca güç , telaş ve sözlerinizle bu kuruiftirayı bertaraf etmeye çalışırsınız . Tüm deliller , görgü şahidleri , yazılar , belgeler vs gerekli tüm dökümanlarla olayın aslını ispat derdine düşersiniz .
Birde buna müdahale etmediğinizi edemediğinizi düşünün . Arkanızdan , sırf çıkarlarına öyle geldiği için sizin adınıza öyle konuşulduğunu düşünün . Üstelik cevap vererek kendinizi de savunamıyorsanız ? İşiniz artık huzur-u ilahiye kalmıştır . Müfterilerinizle Rabbin huzurunda hesaplaşmayı arzu edersiniz değil mi ? Ya da bu müfterilerin bir an önce bu ğaliz iftiradan vazgeçip tevbe ederek Hakk'a teslim olmalarını arzu edersiniz. Aslında bu müslümanın istediği en iyi yoldur.
Şimdi biz de Rasulullahın arkasından yapılan iftiraların bir kısmını ve alimlerin bu iftiralar ( zayıf ve uydurma sözler) hakkındaki açıklamalarını burada teşhir edeceğiz.
Bu konuda sahih hadis delilleri olanların ispatlarını buraya koymalarını kendilerine kul hakkı önemiyle istiyorum.
Aksi taktirde bile bile yanlışta kalmak , buradaki delilleri gördüğü halde hala sahih hadis diye kurulara tutunmak kendi sorumluluklarındadır . Şimdi sırayla bakıyoruz :



‘ben gizli bir hazineydim ve ben bilinmeyi diliyordum bundan dolayı ben yaratılmış olanı (insanoğlunu) yarattım sonra kendimi onlara bildirdim ve onlar beni tanıdı”. sözü


Sehavi (905 , İbni Hacer El-Askalani’nin öğrencisi) dedi ki “İbni Teymiyye derki ‘bu Peygamberin (SAV) hadislerinden değildir ve sahih yada zayıf oluşuna dair bilinen hiç bir isnad yoktur.’ Zerkaşi ve Şeyhimiz (İbni Hacer) onu (bu kararında) desteklemiştir.” ( Sehavi, el-Makasıdu’l-hasene, no. 838 )


Suyuti (911) dediki “bunun aslı yoktur” (Suyuti, Durural Muntasar, no. 330 )

El-Acluni (1162) dediki “bu söylem genellikle ona itimat eden ve bazı temellerini onun üzerine kuran sufilerde vuku bulur.” (El-Acluni, Keşfu’l-hafa, no. 2016)

el-Elbani derki “bu hadisin aslı yoktur” (Muhammed Nasiruddin El-Elbani, Silsile El-Zayıf, 1/166 )



"kuntu kenzen mahfiyye" diye başlayan bu gizli hazine uyduruk hadisi de bir benzeri gibi "men arafe nefsehu fe kad arafe rabbehu" yani "kim kendini bilirse rabbini de bilir" rivayeti gibi "gizli kardeşlik" tarafından uydurulmuş bir sözdür. Bu tarz sözleri uydurmanın amacı vahdeti vücüd akidesine sözde islami dayanak hazırlamaktır.
Buna göre güya allahu teala gizli bir hazineyken kendisinden bir parçayı yani kainatı yaratıp kendisini açığa vurmuştur. Buna göre kainat allahtan sudur etmiştir, doğmuştur.(sudur teorisi)
Alemlerin rabbini sofilerin bu tarz iftiralarından tenzih ederiz.

zariyat 56- Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.

Allahın mahlukatı ne için yarattığı ayetle sabittir !!!



**************************



Kim nefsini bilirse Rabbini de bilmiştir


Bu sözün aslı yoktur.

Hafız Es-Sehâvî şöyle der: « Ebû Muzaffer b. Sem’âni der ki: ‘Bu söz merfû olarak bilinmez, bilakis Yahya b. Muâz er-Razi’nin sözü olarak hikâye edilir.’ » (Makâsıd, s.198) Nevevi de buna benzer olarak bu söz için ‘kanıtlanmamıştır’ demiştir.” ( El-Mukasıd El-Hasene sy.491, no.1149 ) en-Nevevi : rivayetin sabit olmadığını söyler.
Suyûtî (Zeyl el-Muduât, s.203)de buna katılır. Bu hadisin Sahih olmadığını söyler ( Haavi lil Fetaavi 2/351)


Şeyh Aliyyu’l-Kâri, (Mevduât, s.83)İbn Teymiyye’nin rivayet hakkında uydurma dediğini nakleder. (El-Esrar El-Merfuat 83)
Kamûs’un sahibi Fiyruz Abâdî ise şöyle der: « Bu Nebevî hadislerden değildir, çoğu insanlar bunu Nebi (s.a.s.)’in hadislerinden sayarlar. Ancak aslı yoktur, bilâkis İsrailiyattandır: Yani Yahudi kültüründe ‘Ey insanoğlu! Kendini bil ve böylece Rabbinide bilirsin’ diye bilinir.” (El-Red Ala El-Mutaridin 2\37)
ElBani “Bunun aslı yoktur” demektedir ( Silsile El-Zayifa’ 1/165 no/66 )


‘Ey insan nefsini bil ki; Rabbini tanıyasın’.»

İhtisas ehlinin hadis hakkındaki hükmü budur.


**************************




Vatan sevgisi imandandır [es-Sagâni, el-Ehadîsu’l-Mevdua sayfa.7]
Uydurmadır.

حب الوطن من الإيمان

Es-Sagânî ve diğer muhaddislerde uydurma olduğunu beyan ederler. Rivâyet, mana olarak ta doğru bir manaya sahib değildir. Çünkü vatan sevgisi nefis ve mal mülk sevgisi gibi doğuştan gelmektedir, yani içgüdüseldir. Dolayısıyla bunlara olan sevgiden dolayı kişi övülmez, hele hele imanın gereklerinden hiçte değildir. Özellikle insanlar bu sevgide ortaktırlar, bunda mümin ile kafir arasında bir fark yoktur.
Nice vatanını seven dinsiz , ateist , müşrik kafirler vardır ! Yunanistanlı bir müslüman yunanistanı sevmiyor diye imansız denilemez ! Seven kafirlere de imanlı denilemez.








**************************




"ÜMMETİMİN İHTİLÂFI RAHMETTİR."


("Ümmetimin ihtilâfı rahmettir." el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:64; el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1:210-212.)

Ali el-Karî bu hadis (söz) hakkında diyor ki:
İmamların çoğu bunun aslının olmadığını zannettiler. Fakat, Hattabî bunu Garibu’l-Hadis’te istitraden zikretti ve kendi kanaatına göre aslının olduğunu bildirdi.

Suyutî Camiu’s-Sağir”inde şöyle demiştir: Nasr el-Makdisî Hücce’sinde onu tahriç etti ve Beyhakî Risaletu’l-Eş'ariyye’de senetsiz olarak zikretti, ayrıca Huleymi, Kadı Hüseyin, İmamu’l-Harameyn ve diğerleri de hadisi zikrettiler.
Münavi, suyuti’nin şu sözüne bağlı olarak şöyle demiştir: “Sübki şöyle demiştir... (ve ondan zikrettiğimiz sözünü nakletti). Sonra da Münavi şöyle dedi: Hafız el-Iraki, bunun senedinin zayıf olduğunu söylemişdir(Münavi, Feyzu’l-Kadir I, 212-213)
Bu hadis, hafızların bizim ulaşamadığımız bazı kitaplarında olabilir, Allahu a‘lem, dedi.
Suyutî’nin bu sözü tartışmalıdır. Nitekim, âlimlerin bu konuda açıklamaları vardır:

Bu asrın muhaddisi üstadı, şeyh Muhammed Nasuruddin el-Elbani ise şöyle demişdir:
Bu hadisin aslı yoktur. ibni Hazm’dan nakledildiğine göre, o bu hadis batıl ve mekzuptur, demiştir (Elbani, Silsiletü’l-ahadisü’d-daife ve’l-mevzu’a, 76.)
Buna göre, hadis sahih değildir veya çok zayıftır ki bunun gibisiyle delil getirilmez. Delil getirmeye elverişli de değildir.

Subkî de: Bu, muhaddislerce bilinen bir hadis değildir. Ben ne sahih, ne zayıf ve ne de mevzu bir senetle bu hadise rastladım, aslının olduğunu zannetmiyorum diyor. ( Sabbâğ, Tahkīk ve Ta‘lik, 109, 6. dipnot.)
Ancak bu bir kimsenin sözü olabilir. Belki de birisi “ümmetimin ihtilafı rahmettir” deyip, bazıları da onu alarak, hadis zannetmiş ve peygamberin sözü saymıştır. Hala inanıyorum ki, bu hadisin aslı yoktur. Bunun asılsız olduğuna rahmetin ihtilaf etmemeyi gerektirdiğini bildiren ayet ve sahih hadislerle delil getirilmiştir (Alusi,Tefsir, IV, 24)

İbn Hazm, İhkâm’da: Bu, hadis değildir; bilâkis o, batıldır, mevzudur. Çünkü, eğer ihtilâf rahmet olsaydı, ittifak gazap olurdu. Bu ise, hiçbir Müslümanın söyleyemeyeceği bir şeydir, diyor.
( Muhammed b. Cemil, Fırka-i Nâciye (Kurtulan Toplum), çev. Mehmed Alptekin, Saff Yayınları,1989, 115.)


Zaten, aslonan da iddianın ispatıdır. Âlimlerce senedi bile bulunamayan bir sözün Hz. Peygambere isnat edilmesi doğru değildir.
Allah, Abdullah b. Mübarek’e rahmet etsin, şöyle demiştir:
"İsnat dindendir. İsnat olmasaydı, muhakkak ki, her isteyen istediğini söylerdi." ( Müslim, Mukaddime, 5.)
Yine demiştir ki:
"Bizimle (hadis nakleden) şu kavim arasında ayaklar, yani isnat vardır." ( Müslim, aynı yer.)

Onun bu sözünü Nevevî şöyle açıklıyor:
Bunun manası, eğer sahih bir isnat getirirse hadisini kabul ederiz, yoksa terk ederiz, demektir. İsnatsız hadisi ayakta duramayan hayvana benzetti. Nikekim, ayakları olmayan hayvan da ayakta duramaz. (Mehmed Sofuoğlu, Sahîh-i Muslim ve Tercemesi, İrfan Yayınevi, İstanbul 1972, 1/39.)

Ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadisinin elimizdeki kaynaklarda merfu/sahih bir senedi yoktur.

el-Beyhakî, İmam el-Eş'arî'yi müdafaa maksadıyla kaleme aldığı er-Risâletu'l-Eş'ariyye'sinde [İbn Asâkir, Tebyînu Kezibi'l-Müfterî, 100 vd.] bu hadisi senetsiz olarak nakletmiştir.(İbn Asâkir, Tebyînu Kezibi'l-Müfterî, 106)

Bu hadisi (sözü)bu lafızla zikreden kaynakların hiç birisinde sened zikredilmemiştir. Hatta es-Sübkî, "Muhaddisler tarafından bilinmemektedir. Bu rivayetin ne sahih, ne hasen, ne de mevzu bir senedine rastlamadım" demiştir.[ el-Münâvî, Feydu'l-Kadîr, I, 212.]
Yaygın olarak zikredilmesi dolayısıyla es-Süyûtî, "Belki önceki Hadis alimlerinin eserlerinde senedli olarak zikredilmiştir de, onların eserleri bizlere ulaşmamıştır" demiştir.[ el-Câmi'u's-Sağîr, I, 210.]

Bu rivayeti senetsiz olarak veren kaynaklar es-Sehâvî, el-Aclûnî ve daha birçok alim tarafından zikredilmiştir. [ el-Makâsıdu'l-Hasene, 26-7; Keşfu'l-Hafâ, I, 66-7.]

ibni Dibağ eş-şeybani de şöyle demiştir: Alimlerin çoğu bu hadisin aslının olmadığını söylemiştir. Fakat Hattabi bunu Ğaribü’l-Hadis’inde istidraden (dolaylı olarak) zikrederek kendisine göre aslının olduğunu hissettirmiştir.( İbn Dibağ eş-Şeybani, Temyizu’t-tayyib mine’l-hadis, 85.)


Hasılı "Ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadisinin aslı (senedi) bulunamamıştır. Bu sebeple onu Efendimiz (s.a.v)'e izafe ederek nakletmek doğru değildir.


"ÜMMETİMİN İHTİLÂFI RAHMETTİR." uyduruk sözünü sahih hadis kabul eden rasul iftiracaılarına aşağıya koyacağım ümmetin ihtilafıyla ilgili hadisi değerlendirmeye davet ediyorum .

"Andolsun ki siz, kendinizden önceki milletlerin yoluna kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpatıp uyacaksınız. Hatta onlar daracık bir keler deliğine girseler bile, siz de muhakkak o deliğe gireceksiniz."

Ashâb-ı kiram: "Yâ Rasulellah! O milletler yahudiler ve hıristiyanlar mı?"

"Bunlar olmayınca başka kimler olur?" buyurdu. (İbn-i Mâce: 3994)



_İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Beni İsrail üzerine gelen şeyler, aynıyla ümmetimin üzerine de gelecektir. Öyle ki onlardan aleni olarak annesine gelen olmuşsa, ümmetimden de bu çirkin işi mutlaka yapan olacaktır. Nitekim, Beni İsrail yetmişiki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü. Benim ümmetim de yetmişüç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi ateştedir."

"Bu fırka hangisidir?" diye soruldu.

"Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!" buyurdular."


Tirmizi, İman 18, (2643). kutub-i sitte 4743


- Hz. Muaviye radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) aramızda doğrulup buyurdular ki:

"Haberiniz olsun! Sizden önce Ehl-i kitap, yetmişiki millete (dine) bölündüler. Bu ümmet ise yetmişüç fırkaya bölünecek. Bunlardan yetmişikisi ateşte, sadece biri cennettedir. Bu da (Ehl-i Sünnet ve'l) cemaattir."

Ebu Davud, Sünnet 1, (4597). kutub-i sitte 4742




*************************




‘Sen olmasaydın Ya Muhammed! evreni yaratmazdım’


''Hz Adem günah işlediğinde şöyle dua etti: Ya Rabb! Muhammed'in hakkı için benim günahımı bağışlamanı diliyorum. Allahu Teala dediki: Ey Adem! Sen Muhammed'i nereden biliyorsun, ben onu daha yaratmadım. Adem: Ey Rabbim, Sen beni yarattığında ve ruhundan bana üflediğinde başımı kaldırdım ve arşın sütunları üzerinde 'Lailahe İllallah Muhammedun Rasulullah' yazılı olduğunu gördüm. Ve bildim ki, Sen kendi adının yanına ancak en çok sevdiğin kişinin ismini ilave edersin. Allahu Teala dediki: Doğru söylüyorsun ey Adem, o (Hz. Muhammed sav) benim en sevdiğim kulumdur. Sen Benden onun (Hz Muhammed sav) hakkı için istedin, Ben seni bağışladım. Muhammed olmasaydı Ben seni yaratmazdım.'' (Hakim Müstedrek 2/615 Hz Ömer (ra)'dan merfu olarak ;İbn Asâkir (2/323), el-Beyhâki, Delâil’un-Nübuvve (5/488) )



Uydurmadır.
Râvilerinden olan Abdurrahm an b. Zeyd b. Eslem hakkında İbn Hibbân şöyle der: «Hadis uydurmakla itham olunmuş, Leys, Malik ve İbn Lehi’a üzerine hadisler uydurmuştur. Dolayısıyla imâm ez-Zehebî rivâyet hakkında uydurma ve batıl derken, İbn Hacer el-Askalânî de ona katılır.
Zehebi, bu hadis hakkında: ''Hadis uydurmadır. Abdurrahman yalancıdır. Ve Abdullah İbni Meslem el-Fahri'nin kim olduğunu bilmiyorum'' demektedir.

Mizan'ul-İtidal'de bu hadis için ''batıl bir haberdir'' denilmektedir.

Beyhaki Delail Nübüvve'de ''Abdurrahman İbni Zeyd İbni Eslem zayıf ravilerdendir'' der.

El-Elbani bu hadisi aktardıktan sonra '' Sonuç olarak ben derim ki: Bu hadisin Peygamber (sav)'den aslı yoktur. Bu hadise iki muhterem hafız -Askalani ve Zehebi- batıl hükmü vermiştir.( Zayıf Hadisler Silsilesi 1/hadis no 25) diyerek hadisi eleştirmektedir.


Şeyhul İslam İbni Teymiyye (ra): ''Hakim bu rivayeti sahihi sakimden (zayıf) ayırma babının girişinde aktarmakta ve Abdurrahman İbni Zeyd İbni Eslem'in babasından rivayet ettiği hadisler uydurmadır'' demektedir.


El-Sagani “uydurulmuş” dedi.( El-Sagani El-Hadis El-Mevzuat sy.7) Elbanide aynı şeyi söylemiştir.( Silsile el-Zayif 1/450 no 282)
El Acluni Uydurma olduğunu söylemiştir ( el-Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, II, 214.)

Şeyh Molla Aliyyul Kari ’Zayıftır ama anlamı doğrudur…” (Aliyyul Kari El-Esrar El-Merfuat sy 67-68) der ve şu iki hadisi bu görüşüne delil getirir:

a. İbn Esakir tarafından nakledilen hadis ”sen olmasaydın dünya yaratılmazdı.” İbni Cevzi bunu nakletti ve şöyle dedi ”uydurulmuştur” (İbni Cevzi El-Mevzuat 1/288) ve Suyuti’de aynı şeyi söylemiştir. (Suyuti El-Laai 1/272)

b. Deylemi’den nakledilen bir hadis ”Ya Muhammed! Sen olmasaydın Bahce (cennet) yaratılmış olmazdı ve Sen olmasaydın ateş (cehennem) yaratılmış olmazdı.”
ElBani derki ”Deylemi’den hadisin sahih olduğunu ortaya koymadan gerçekliğini onaylamak doğru olmaz ki Hiç bir alimin bu konu üzerinde durmuş olmasına rastlamış değilim… Deylemi’nin bunu aktaran tek kişi olması benim için bu hadisin zayıf olduğuna inanmak için yeterlidir, dahası Musned’inde (Deylemi Müsned 1/41/2) rastladığımda zayıf olduğuna inandım.
(El Elbani Silsile El-Zayıf 1/451 no.282)

Yukarıdaki sözün uydurma olduğuna bir delil de yine başka bir rivayetten ! Akıl sahiplerini çelişkiyi görmeye davet ediyorum :

Adem (a.s.)’ın Nebî (s.a.s.)’i, kendi yaratılışından sonra cennette iken yer yüzüne inmesinden bilmesidir. Halbuki zayıf, ancak daha iyi bir senedle gelen başka rivayette:
( Adem (a.s.) Hindistana iner ve yanlızlık hisseder, bunun üzerine Cebrâil inerek; Allâhu Ekber, Allâhu Ekber, Eşhedu En Lâ İlâhe İllallâh (iki defa), Eşhedu Enne Muhammeden Resûlullâh (iki defa) deyip ezan okur. Adem şöyle der: «Muhammed de kim»? Cebrâil: «Peygamberlerden son oğlundur» der.)
İbn Asâkir (1/323/2).

Râvilerinden Ali b. Behrâm bilinmemekte, diğer bir râvi olan Muhammed b. Abdullâh b. Süleyman aynı şekilde bilinmemektedir.
Bir önceki rivâyette Âdem (a.s.) daha cennette iken Peygamber (s.a.s.)’i tanıyordu, bu ikinci rivayette ise, Âdem (a.s.) yer yüzüne indiği halde Muhammed (s.a.s.)’i tanımamıştır.
Menfaatları için birbirinden habersizce Panik halinde hadis peydahlayanların düştüğü bu trajikomik durum tam ibretlik !



**************************


"ALLAH’IN İLK YARATTIĞI ŞEY NURUMDUR."


Allah’ın ilk olarak Peygamber Efendimizin (s.a.v.) nurunu yaratmış olduğu, sabit bir gerçek olmadığı gibi, bunu belirten hiçbir sahih rivayet de yoktur. Bilâkis, Allah’ın ilk yarattığı şeyin "kalem" olduğuna dair hadisler vardır. Ebu Davud’un Sünen’inde

Ubade b. Samit’ten naklen Rasulullahın şu hadisi zikredilir:
"Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kaleme 'Yaz!' dedi.
Kalem: 'Ya Rabbi, ne yazayım?' dedi.
Allah: 'Kıyamet kopuncaya kadar olacak her şeyin kaderini yaz!' buyurdu." ( Ebû Dâvud, Sünnet, 17/4700.)
Hadisin son kısmı Tirmizî’de:
"Kaderi, olanı ve ebede kadar olacak olanı yaz!" şeklindedir. ( Tirmizî, Kader, 16/2244; Tefsîr, 66/3537. Tirmizî, hadis için "hasen-sahîh-garîbtir" demiştir.)

İlk yaratılan şeyin "akıl" olduğu yönünde rivayetler varsa da, bunların hepsi asılsız, yalan ve uydurmadır.
( Aliyyu'l-Karî, Esrâru’l-Merfû‘a, 143-144; 154-155, Suyûtî, Leâli’l-Masnû‘a, 1/129-130.)

****************


"ÜMMETİMİN ALİMLERİ BENİ İSRAİL’İN PEYGAMBERLERİ GİBİDİR."

Hadis (söz) için Demirî ve Askalânî; Aslı yoktur, dediler.
Zerkeşî de böyle sükut etmiştir.
( Aliyyu’l-Karî, Esrâru’l-Merfû‘a, 247; Şevkânî, Fevâidu’l-Mecmû‘a, 286. )
es-Sehâvî şöyle der: "Hocamız (İbn Hacer) ve ondan önce de ed-Demîrî ve ez-Zerkeşî, "Aslı yoktur" demişlerdir. Bazıları buna, "Herhangi bir muteber kitapta mevcudiyeti bilinmemektedir" ifadesini de eklemiştir."[ es-Sehâvî, el-Makâsıdu'l-Hasene, 286; krş. a.mlf. el-Ecvibetu'l-Mardıyye, I, 248; ez-Zerkeşî, et-Tezkire, 167; el-Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, II, 83.]

_Said Nursî, bu hadisi de diğerleri gibi kaynak vermeden kitabına koymustur ((Şuâlar, 80, Altıncı Şua/İkinci Suâl/Birinci Cihet; 486, Onbeşinci Şua/Elhüccetü’z-Zehra/Üçüncü Medrese-i Yûsufiye’nin Tek Bir Dersinin Üçüncü Kısmı/Dokuzuncusu;
Kastamonu Lâhikası, 9, Yirmiyedinci Mektubdan/ Azîz, Sıddık Kardeşlerim ve Hizmet-i Kur'aniyede Kuvvetli, Dirayetli Arkadaşlarım; Barla Lâhikası, 385,Yirmiyedinci Mektubdan/Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir şâkirdi olan Yusuf’un bir fıkrasıdır.) )

Hadisin aslı olmadığından haberi de yoktur. Hadis, sadece sika imamların kitaplarından alınır. Hangi hadisin zayıf, hangisinin merdut, hangisinin makbul olduğu kendisine müracaat edilen alınır.
Bu imamların koydukları kaidelerden birisi şöyledir: Bir hadis rivayet açıkça belirtmek ya da kim tahriç etmişse ona isnat etmek zorundadır. (Ebû Şehbe, Sünnet Müdafaası, 1/190.)


_Peygambere iftira atmanın dehşetini bilmeyen kimseler arasında bu tür uydurma sözler hadis diye oldukça yaygındır . Kaynağa itibar etmeyen kimseler olduklarından dolayı ; kendi aralarında bu tür sözlerin senedi , ravi zinciri , muhaddislerin bu söz hakkında hükümlerinin pek kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü bunları kabul etmek işlerine gelmektedir. Böylece alim bildiklerini kutsamış , alim bilinenler ise kendilerini peygamber seviyesinde kabul ettirebildiklerinden dolayı her türlü talimatları ve emirlerine körü körüne itaat ettirebileceklerdir. Bu tür kişilerden delil sorulduğunda kınanırsınız. Onlar Allah dostlarıdır ! denilerek hatadan münezzeh itibarı verilmek istenerek söylemlerinin sıhhat derecesi sahih ! olduğu vurgulanmak istenir . Fakat ehli sünnet için delil edille-i şeriyyedir. Bu tür safsatalara itibar edilmez . Bakınız aşağıdaki iki hadis sahihtir

_Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Benim hakkımda yalan söylemeyin. Zira benim üzerime yalan uyduran cehenneme girer."Buhâri ,İlm38;Müslim, Mukaddime1, (1); Tirmizi, İlm 8, (2662)Kutub-i sitte:5176

_Muğire İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Benim üzerime söylenen yalan, bir başkası üzerine söylenen yalan gibi değildir. Öyleyse kim bile bile bana yalan nisbet ederse cehennemdeki yerini hazırlasın!"
Buhâri, Cenâiz 34;Müslim, Mukaddime 4, (4); Tirmizi, İlm 9,(2664). Kutub-i sitte :5178

***************************

NEFİSLE CİHAD EN BÜYÜK CİHADDIR !
(sözü)


“Rasulullah (s.av) bir gazveden dönüyordu.Rasulullah (s.a.v) onlara şöyle dedi:
“ Hayırlı bir yerden döndünüz, küçük cihaddan büyük cihada döndünüz”
“Büyük cihad nedir ? Ey Allah’ın Rasulü? “ dediler.
“Kulun nefsiyle mücadelesidir.” dedi (Hatib-i Bağdadi -Tehzibu’t-Tenzib:11-261-262)

Senedinde Halef b. Muhammed b.İsmail el Hayyam var.

Hakim “onun hadisi sakıttır” derken , Ebu’l Yala el Halil’de “o karıştırmış , o çok zayıftır,bilinmeyen metinleri rivayet etmiş “ demiştir. İmam-ı Ahmed "o yalancıdır, hadis uydurur" derken, Amr b. Ali, Nesai ve Darekutni de "hadisleri metruktür" derler. (Tehzibu't-Tenzib: 11-261-262.)


İmam İbn Teymiye şöyle der:
“Bazılarının Tebük seferi dönüşünde , Rasulullah’ın ; “ küçük cihaddan büyük cihada döndük” şeklinde söylediğini rivayet ettikleri hadisin aslı yoktur.Nebi’nin (s.a.v) söz ve fiillerini bilen hiç kimse bunu rivayet etmemiştir.Kafirlerle cihad ,amellerin en büyüğü , hatta insanın yapacağı en büyük iyiliklerdendir.Tüm bunlardan sonra sonra hadisin mevzu olduğu hususunda şüphe edecek değilim”
(El Farku Beyne Evliya-i Rahman ve Evliya-i Şeytan s. 44-45)

Aynı hadisin ! başka varyantında ise şöyle geçer ;

Az güvenilir ve tabii olan İbrahim b. Ebi Able’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Gazadan dönenlere (rasulullah) şöyle demiştir:
“ Şüphesiz küçük cihaddan döndünüz, bundan sonra büyük cihada , kalp cihadına ne yapacaksınız?” (Siyer-ü Alamü’n Nübela: 6/324 )

Darekutni der ki : “İbrahim b. Ebi Able kendi nefsinde güvenilirdir.Ona giden yollar safi değildir.
“Derim ki , bu sözü bu imama sözün zayıflığını beyan etmeden isnad etmek caiz değildir” diye düşünüyorum.

lrakî (806/1403)'nin verdiği bilgiye göre, Beyhakî (458/1066) onu "Kitabu'z'Zühd" adlı eserinde "zayıf bir senedle rivayet etmiştir. İkinci ve farklı bir tespit de, îbn Hacer (852/1448)'e aittir. O da "Tesdîdu'l-Kavs" adlı,eserinde, sözün hadis değil, ibrahim b. Able'ye ait, dillerde dolaşan bir söz olduğunu söylemiştir. îbn Hacer'in bu tespitine bir çok ilim adamı eserinde yer vermiştir.

Beyrûti (1276/1859) ve Elbânî ona "zayıf kaydı düşerlerken" îbn Teymiyye (728/1328), hadisin aslının olmadığını söylemiştir. Bu konudaki görüşünü ayetler ve başka hadislerle destekleme yoluna giden alim, hadisin, anlam bakımından bu ayet ve hadislere aykırı olduğuna dikkat çekerek, hiç bir kimsenin, onu rivayet etmediğini söylemiştir.

Bunun ondan geldiğinin sıhhatini varsaydığımızda dahi o bir beşerdir ; doğru da yapar , yanlış ta. Mücahidlere hitab etmesine rağmen masum değildir.Kafirlerle savaştıklarında kalple olan cihada ne yapacaklarını soruyorlar? Çünkü nefis hayatta kalabilmek mücahidi firara yöneltebilir, yahut bunun dışında bir şeye , mesela infak etmemeye sevk edebilir. O takdirde kafirlerle mücadele ettiği bir esnada , nefsiyle de mücadele eder. İbrahim’in görüşünde büyük ve küçük cihad , kafirlerle mücadelededir. Aynı anda iki cihadı bir araya getirdiğinden dolayı büyük cihad demiş olabilir.Bunun itibara alınması ihtimali vardır.Ancak kendi ibadethanelerinde oturup , , insanlardan el- etek çeken kişi aslında ne büyük ne de küçük cihad içerisindedir.Hakikatte o nefsinin arzusuna tabidir.Çünkü nefsi ona bunu sevdirmiştir.Şeytan da ona bunu süslemiştir. Sonra eğer bu büyük cihad ise , o zaman , insanlardan ayrı olarak hayatlarını ağaç yapraklarını yemekle idame eden rahipler sınıfı ile hayatlarını oruç ve kulluğa veren Budistlerin yaptıkları bu işle , dünyanın en mutlu ve bahtiyar insanları olmaları gerekir.Halbuki bunu hiçbir akıllı söyleyemez.




Dikkat ederseniz yukarıdaki uyduruk söz , ne kütüb-i sitte de , ne sahih buhari , müslim , ebu Davud ,tirmizi , nesai , ibn mace , Ahmed bin halbelin müsnedinde ne de İmam Malikin Muvattası vs. gibi hiç bir sahih hadislerde yoktur !!

Tüm bunlar zayıf ve mevzu hadislerin hayırsızlığındandır.Bu hadis uydurmacısının İslam ve ehline karşı kindar oluşundan şüphemiz yoktur. Sofular bunu rahatlıkla aldılar.Allah hepimizi bağışlasın.Sonra bu alçalış ve gerileme döneminde o kültüre mensup bazı kişiler bunu kabul etmiş ve risaleler halinde de İslami kitab evlerine sürmüşlerdir.Kitaplarında bu hadisi savunup , onu zayıf gören veya derecesini az görenlere körü körüne saldırıyorlar. Allah (c.c.)bizleri ve onları doğrı yola hidayet etsin. Allah yolunda cihada denk gelecek hiçbir şey yoktur.Bu delil itirazlara yeter.

Şimdi Allah yolunda canla-malla cihad etmenin önemini bahseden birkaç hadis okuyalım :

Ebu Hureyre’den (r.a) rivayetle Nebi’ye (s.a.v) soruldu:
“Allah yolunda cihad etmeye denk ne var?”
“Güç yetiremezsiniz” dedi. Üçüncüsünde :

“Allah yolunda cihad edenin misali , Allah yolunda cihad edenin , evine dönünceye kadar gündüzleri oruçla , geceleri de ibadet ve kıyamla geçiren adamın misali gibidir” dedi.
(Müslim, İmare: 29 ; Tirmizi , Cihad : 1)

Ebu Hureyre’den (r.a) rivayetle Nebi’ye (s.a.v) bir adam sordu :
“Ey Allah’ın Rasulü! Cihada denk gelebilecek bir ameli bana göster “ dedi .Rasulullah (s.a.v) :
“Bulamıyorum” dedi .Sonra şöyle devam etti: "Mücâhid sefere çıktığı zaman sen mescide girip de (o geriye dönünceye kadar) hiç gevşemeden devamlı namaz kılmaya; hiç iftar etmeden devamlı oruç tutmaya gücün yeter mi?" buyurdu.
“ (Adam) : “Kim bunu yapabilir?” dedi.
(Buhari ,Cihad: 2)

Ebû Hüreyre'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş­tur: «Eğer ümmetime meşakkat yüklemiş olmasaydım Al­lah yolunda hiç bir seriyyeden geri kalmazdım. Fakat onları bindirecek bineJk bulamadım, onlar da bundan sonra binecek vasıta bulamaz. Benden sonra benim gibi her sefere çıkamamak onlara ağır gelir. Halbuki Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip tekrar öl­dürülmeyi, sonra diriltilip tekrar öldürülmeyi ne kadar çok isterdim.»
(Buharı, Cihad, 56/119; Müslim, İmaret, 33/103- 106. Muvatta ; cihad :40)



Fukaha cihadın önce işgaledeilen topraklarda yaşayan muslumanlara farz oldugu , savaşlar birkaç günden fazla sürerse daha sonra tedrici olarak halkanın genişleyecegi görüşünde dir.
Ebu Davud'un rivayet ettiğ bir hadisinde “ savaş , Allah ın beni rasul olarak göndermesinden ümmetimin deccalla savaşmasına kadar devam eder. .Onu ne zalimin zulmu , nede adilin adaleti ortadan kaldır. (mucemul-feteva.28/506-508)


Bir hadisde rasul s.a.v Zeyd bin Eslem babasından rivayet ediyor. Rasulullah s.a.v buyurdu:
''Gökten yağmur yağdıkça cihad tatlı ve hoştur. İnsanlar üzerine Kur'anı çokça okuyanların,''Bu zaman cihad zamanı değildir'' dedikleri bir zaman gelecektir. Kim bu zamana ulaşırsa, bilin ki bu ne güzel cihad zamanıdır.''
Dediler ki;''Ya Rasulallah bunu söyleyecek kimse var mı dır?'
'Rasulullah s.a.v buyurdu ki,''Evet bu kimse Allah'ın ,meleklerin ve bütün insanlığın lanetlediği kimsedir. ''
( İmam Nevevi;Tagribul Tezhib,Şifa-i Essudur,Meşariul Eşvag ila Mesari El Uşşag )



_ Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Ümmetime zor gelmeyeceğini bilsem hiçbir müfrezeden geri kalmazdım fakat ümmetim savaş için binit bulamıyorlar, Ben de onları bindirecek binit bulamıyorum. Hem benden ayrı kalmak ta onlara güç geliyor. Allah yolunda şehid olup tekrar dirilmeyi tekrar şehid olup tekrar dirilmeyi ve üçüncü sefer tekrar şehid olmayı çok isterim.”
(Buhârî, Cihad ve Siyer: 7; Muvatta', Cihad: 14 , sunen-i Nesai :3100)

- Ebu Hüreyre (r.a) şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki mü’minlerden bir kısmının benden ayrı kalmalarına üzülmeyeceklerini bilsem ve onları bindirebilecek binitler temin edebileceğimi bir bilsem. Allah yolunda savaşa giden hiçbir müfrezeden geri kalmazdım. Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki Allah yolunda ölüp dirilmeyi sonra diriltilip tekrar öldürülmeyi ve yine öldürülmeyi isterdim.”
(Buhârî, Cihad ve Siyer: 7 , sunen-i Nesai :3101)

- İbn Ebî Amîra (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Müslümanlar arasında hiçbir Müslüman yoktur ki Rabbi onun ruhunu aldıktan sonra tekrar size geri dönmek istemez, dünya ve içindekilerin hepsi kendisine verilse bile… Ama şehid böyle değildir.” (O tekrar dirilip yine tekrar şehid olmak ister) İbn Ebî Amîra diyor ki: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah yolunda şehid olmayı göçebe ve yerleşik hayat yaşayanların elde ettikleri her şeye tercih ederim.” (Müsned: 17221 , sunen-i Nesai :3102)



İbn Hasasise'den [O Beşir b. Mabet'tir. Onun Zeyd b. Mabed es-Sedusi olduğu da söylenmiştir. İbn Hasasiye olarak meşhur olmuş] Rasulullah'a (s.a.v.) İslam üzeri­ne biat etmek için geldim. Bana Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in onun kulu ve Rasulü olduğuna şahidlik etmeyi, beş vakit namaz kılmayı, ramazan orucunu tut­mayı, zekat vermeyi, hac etmeyi ve Allah yolunda cihad et­meyi şart koştu.
Ey Allah'ın Rasulü! İkisine gelince, ben onlara güç getiremem. Benim malım on tane devedir. Onlar da çoluk ço­cuğumun sütü ve merkebidir. Dolayısıyla zekatı veremem. Cihada gelince, arkasını dönenin Allah'ın gazabına uğraya­cağını söylüyorlar. Bu nedenle savaşa girdiğimde ölümü is­tememekten ve nefsimin korkmasından korkuyorum.
" Rasulullah ellerini açıp hareket ettirdi ve:Sadaka yok, cihad da yok, o zaman ne ile Cennete gi­receksin?"
Sahabi dedi ki "Ey Allah'ın Rasulü sana biat ediyorum." Bunun üzerine tüm onlar üzerine benden biat aldı.
( Sünen'ül-Kübra Kitabu's-Siyer Babu Asli Farzı '1 Cihadi: 9/20.)
Beyhaki Süneni Kübra'sında Abdullah b. Cafer , o da Ubeydullah b. Amr , o da Zeyd b. Enise'den, o da Cebe­le b. Suhaym'den ona da Ebu'l Musni el-Abidi ibn Hasasiye'den işittiği ve hadisi rivayet etmiş.


*******

Seleme b. Nufeyl'den (r.a) şöyle rivayet edilmiştir. Der ki:
Ben Rasulullah (s.a.v.) ile otururken bir adam girip şöyle dedi:
Ey Allah'ın Rasulü! Atlar salıverilmiş ve silah bırakıl­mış. Bazıları savaşın artık olmayacağını, savaşın bittiğini id­dia ediyorlar."
Rasulullah (s.a.v.) dedi ki: Yalan söylüyorlar. İşte şimdi savaş zamanı geldi. Ümmetim bir grup Allah yolunda cihad etmeye devam edecektir. Muhalif olanlar, onlara zarar vermez. Allah onlarla bir kavmin kalplerini kaydırır ki, onlarla onla­rı rızıklandırsın. Kıyamet kopuncaya kadar savaşırlar. İyilik daha atların kaküllerine Kıyamet gününe, savaş bi­tinceye ve Yecuc ve Mecuc çıkıncaya dek bağlıdır.
[Nesai rivayet etmiş. Nesai benzerleriyle hasen bir isnad ile rivayet etmiş. Kitabu'1-Hayl (Atlar): 1, Ahmed: 4/104.]

İbn Hibban Cubeyr b. Nefir, Nevvas b. Seman tarikiyle rivayet etmiş. Der ki;Rasulullah'a bir fetih nasip oldu. Ona varıp dedim ki:Ey Allah'ın Rasulü! Atlar salıverildi... hadisi.Nesai'nin rivayetine benzer bir şekilde rivayet etmiş. Mevarid'uz-Zeman, el-Cihad Babu devami'I-Cihad s. 389-90. Bu rivayetle Seleme'nin rivayetinde geçen müphem adamın Nevvas olduğunu da öğrendik.Konudaki hadise Cabir'in rivayeti de şahidlik etmekte­dir.Ümmetimden bir grup kıyamete dek hak üzere sava­şacaktır.
(Müslim İmare: 53.)


_Ebu Said el Hudri (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Tebük savaşı olduğu yıl Rasûlullah (s.a.v), sırtını devesine dayayıp insanlara bir konuşma yaparak şöyle buyurdu: “Size insanların en hayırlısı ile en şerlisini haber vereyim mi? En hayırlı kimse ölünceye kadar atının veya devesinin sırtında veya yaya olarak Allah yolunda gayret eden kimsedir. En şerli kimse ise; Allah’ın Kitab’ını okuyup da gerekenleri yerine getirmeyen kimsedir.” (Müsned: 11124 , sünen-i Nesai 3055)

- Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın azabından korkarak gözyaşı döken bir kimse süt memeye tekrar girinceye kadar ateş o kimseyi yakmaz. Allah’ın dinini yeryüzünde hâkim kılmak için gayret eden kimsenin çıkardığı toz ile Cehennem dumanı bir araya gelmez.”
(Tirmizî, Fedailül Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8 ,sünen-i Nesai 3057 )

Yine Ebu Hüreyre (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Bir kafiri öldürüp sonra da Müslümanca yaşamaya devam edip, Müslümanca ölen kimse; o kafirle beraber Cehennemde olmaz. Allah yolunda gayret ederken çıkarılan toz ile Cehennem ateşi bir araya toplanmaz. Kulun kalbinde iman ile hased bir arada olamaz.” (Tirmizî, Fedailül Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8 ,sünen-i Nesai 3058)

"Her ümmetin ruhbanlığı vardır , benim ümmetimin ruhbanlığı cihaddır"
(Ahmed bin Hanbel)


Rasulullah’ın (s.a.v) ashabından bir kişi tatlı su kaynaklarının bulunduğu bir vadiden geçti.
“İnsanlardan el etek çekip bu vadide kalsam ? Ancak Rasulullah’tan (s.a.v) izin almadan bu işi yapmam” diye düşündü. Bunu Rasulullah’a (s.a.v) söyleyince , Rasulullah (s.av) :

“Yapma ! Şüphesiz Allah yolundaki birinizin (yaptığı cihad) fazileti , evindeki yetmiş yıl namazından daha efdaldir. Allah’ın sizi bağışlamasını ve cennetine koymasını istemez misiniz? Allah yolunda cihad ediniz .Devenin iki süt arası müddeti kadar Allah yolunda savaşanlara cennet vacib olmuştur”
(Tirmizi ,Cihad:17)

Bu son hadiste , cihadı ekber iddialarını tamamen çürütmektedir.Çünkü bu sahabe Rasulullah’tan (s.a.v) insanlardan ayrılıp nefsiyle cihad etmek için istekte bulunmuş, Rasulullah onu bundan men etmiş ve ondan daha iyisine irşad etmiştir.Sonra bu hadiste dikkat edilmesi gereken başka bir espiri de var.Rasulullah’ın (s.a.v):
“Kim devenin iki süt arası kadar Allah yolunda cihad ederse Cennet ona vacip olur..” sözünün genelinden hareketle , Allah yolunda cihad edenler , öldürülse de , öldürülmese de cennetle müjdelenmiştir.
Hadiste geçen “fukava nakati” ,iki süt arası dönem veya sütün sağılıp tekrar sütün memelere dönünceye kadar ki zamandır.
(El-Misbahul Münir s. 484)

Bununla bahsedilen o hadisin mana ve sened bakımından batıl olduğunu öğrendik.Ondan başka ibadete layık ilah olmayan Allah’a hamd oldun. Klavyeyi bırakmadan önce şunu söylemek istiyorum.Bu düşünce (nefis ile cihad) tamamıyla sofuca bir düşüncedir.Kökeni İslam düşmanlarına dayanmaktadır.Onu bırakıp arkamıza atmalıyız.Nebi’nizin (s.a.v) nasihatine dönünüz:
“Cihad , şüphesiz ona hiçbir şey denk gelemez.”
Bu nasihatta , sizin için tüm kötülükleri isteyen (bu kötülükler ona dönsün) komplocu düşmanınızın ithal düşüncelerinden sizleri müstağni kılacak güzellikler var.
Dolayısıyla cihad hususunda yazılmış eserlerde çağdaş bazı yazarların bu hadisten etkilenerek yaptıkları gibi “büyük cihad” ya da “nefsle cihad” diye isimlendirmelerinden etkilenmemek gerekir.

Buradan benim nefisle mücadeleyi inkar ettiğim veya ona değer vermediğim kesinlikle anlaşılmasın. Aksine bu konu cihada teşvik , Allah yolunda ölme sevgisine has olup , iki şey arasında zihni bulandırmaktan uzak tutmak gerekir.Onu cihadın iki çeşidini söylediğimizde, sanki onlardan birini seçme serbestliğini veriyoruz.Acaba birini diğerine tercih ettiğimizde durum ne olur?



« Son Düzenleme: Eylül 23, 2007, 12:12:12 ÖS Gönderen: ABDULHAKEM » Moderatöre Bildir Logged

--------------------------------------------------------------------------------




Arsiv
Administrator
İlk Bin

Offline

Mesaj Sayısı: 330



Ynt: RASULULLAH'I KURUTAN SÖZLER ! -UYDURMA HADİSLER
« Yanıtla #1 : Eylül 02, 2007, 11:25:31 ÖÖ » Alıntı

--------------------------------------------------------------------------------
" Alimlerin mürekkebi şehidlerin kanından daha faziletlidir" sözü

el-Mekasıd'da , bunun el-Hasan el-Basri'nin sözü olduğu söylenir.
İbn Abdilberr bunu , Ebu'd-Derda'dan merfu olarak şu lafızıla rivayet eder : "Kıyamet günü alimlerin mürekkebi , şehidlerin kanıyla tartılır".

el-Hatib bunu , İbn Ömer'den şöyle rivayet eder: "Alimlerin mürekkebi , şehidlerin kanıyla tartılır ve alimlerin kanı ondan ağır gelir." İsnadında hadis uydurmakla suçlanan biri vardır. ez-Zeyl'de bu hadis "uydurma"dır denilmiştir.
Senedinde İsmail İbn Muhammed İbn Ziyad vardır. O İsmail İbn Müslim'dir. Musul Kadısı'dır , yalancıdır.

(İmam Şevkani ; El-Fevaid El-Mecmua Fi'l-Ehadis El-Mevdua -MEVZU HADİSLER, sayfa 405, Medarik yayınları)



« Son Düzenleme: Eylül 23, 2007, 12:11:48 ÖS Gönderen: ABDULHAKEM » Moderatöre Bildir Logged

--------------------------------------------------------------------------------




usame1979
İlk Bin

Offline

Mesaj Sayısı: 18


Ynt: RASULULLAH'I KURUTAN SÖZLER ! -UYDURMA HADİSLER
« Yanıtla #2 : Eylül 08, 2007, 02:06:57 ÖÖ » Alıntı

--------------------------------------------------------------------------------
eline sağlık üstadım hadis bölümüne bende atmıştım ama istersen sen burda olmıyan hadisleri eklemeler yapabilirsin ben senin

28 Eylül, 2007

Yapay Terörden nemalananlar..

mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

PKK Bahane Soygun sahane komutanim...!!!!

Buradaki ilk yazim bu...
Önce herkese BiR KUCAK DOLUSU SELAM....

Konuya gelelim:

Düsünün ki, bu ülkedeki tüm insanlar kardestirler ve kardeslik vecibelerini yerlerine getiriyorlar...

N´olurdu acaqba o zaman ?

Rosa Lüxemburg´ u hatirlayin bir defa...

Sizden beklenenlerin tersini yapin, yapin ki, sizleri kukla olarak kullanan sistemlerin oyunlari bozulsun.

Birde düsünün. PKK nin varligi kimin...kimlerin islerine yariyor bu ülkede ?

Ölüm

mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Insanlar aldiklari kültürlere bagli olarak kelimelerin tanimlari arasindaki ucurumlari az veya cok tutarlar.
dogmak-yasamak-ölmek arasinda ucurumlar yok iken, neden ucurumlari yapay olarak kendimiz koyar ve bu ucurumlara kendimizi düsmeye mahkum ederiz ?

27 Eylül, 2007

Anitkabir Realitesi

mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın umbrasword şöyle demiş:


- Keşke Atatürk'ü ve ilkelerini kendi mallarıymış gibi görmeyip, toplumun tamamını kapsayıcı şekilde isşleseler.

Atatürk ilkeleri nedirdirlerde, CHP ; bu ilkelere uymadi ?
Varmidir böyle ilkeler ? Varsalar nelerdir bu ilkeler ?

CHP; yel degirmenini bir düsman yerine koyabilen ve kendi ürettigi düsmana karsi 84 yildan beri savas veren bir Don Kisotlar partisi degilmidir yoksa ?


Alıntı:
Ben yinede CHP'den umutluyum. Herşeye rağmen. Atatürk'ün partisi yine Atatürk'ün partisi olmayı başarabilir umarım.

Insallah....Masallah...derim inanmasamda....
84 yil icerisinde bu swepette bir HiÇ oldugunu bu millet anladigi halde, anlamayanlarin olmadigini görmekte güzel oluyor...


Alıntı:
- Türkiye'ye ciddi ve güçlü partiler lazım, AKP'ye, AKP gibi icraat yapabilecek rakipler lazım. Türkiye siyaseti zenginlikten çok uzak şu anda.

AK Part´nin koydugu çita cok yüksekte CHP lilere göre...Cünkü CHP nin citasi; ATATÜRK CiTASI idi...Buda cita olarak kabul görmüyor bu ülkede artik...


mim
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by mim
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

10-09-07, 15:32 #25
Peysafi



Giriş Tarihi: Jan 2007
Mesajlar: 607

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın melnur şöyle demiş:


Sn.peysafi;

Hiç kimse Baykal'ın entellektüel birikimine, siyasal görüşlerine ( onu da katıldığı panellerde ve sodev'in toplantılarındaki açıklamalarından anlıyoruz.), dürüstlüğüne...vb bir şey dediği yok. Bu konularda kendisini çok saygıdeğer bulduğumu da söyleyebilirim. Ama konu bunlar değil.

Dört seçimdir yenilgi almış bir liderden söz ediyoruz.Şu anda yetmiş yaşında. Bir sonraki seçimde yetmişbeş olacak. Parti içi demokrasi malum. Say deseler beş kişi sayamayız partiden. Baykal'dan başka görüş belirten yok. Parti genel sekreterini ben bilmiyorum. Böylesine kişiliksiz bir yapılanma...

Sizin neyi savunduğunuzu ben anlamakta zorluk çekiyorum. Bunu anlatırsanız seviniriz.

Ben mücadelesini savunuyorum, siz skor tabelasına bakıyorsunuz sayın melnur.
__________________
Kötüler Tanrıyı, Tanrı ise iyileri kullanır (Bruno)


Peysafi
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by Peysafi
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

10-09-07, 15:44 #26
Peysafi



Giriş Tarihi: Jan 2007
Mesajlar: 607

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın rakıbalık şöyle demiş:


Bu ve son zamanlarda okuduğum diğer yorumlarınız, tıpkı CHP'nin üst kadrolarının kibirli ve hatasını kabul etmeyen tavrı gibi, Jakobenci bir yaklaşımla buram buram tütsülenmiş.

Özeleştiri yapmayı bilmeyenler, dışarıdan gelen eleştirileri yargılama hakkına sahip değildirler.

CHP seçim yenilgisinin sebeplerini açıkladı, sizler dalga geçtininiz ve egemen anlayışa teslim oldunuz. Eğer Türkçe yayın yapan yabancı medyadaki AKP yanlısı II.cumhuriyetçilerin güdümlü tezeleri haricinde getireceğiniz bir eleştiri varsa alayım. Yoksa aynı nakaratları söylemek sizi de sıkar beni de.
__________________
Kötüler Tanrıyı, Tanrı ise iyileri kullanır (Bruno)


Peysafi
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by Peysafi
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

10-09-07, 15:52 #27
PENtagram_



Giriş Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 160

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın oflu 61.5 şöyle demiş:


Partinin kuruluş gününde parti kurucusunu mezarı başında ziyaret edilmesi kadar doğru bir şey göremiyorum.Ayrıca oradakiler Baykal ve yalakaları değil...CHP Genel Başkanı ve partililerdir.Asıl sorgulanması gereken Sarıgül'dür.Partiyi bölme yolunda önemli adımlarla ilerliyor.Evet Baykal bu partide misyonunu tamamlamıştır ve gitme vakti gelmiştir ama halefi kesinlikle Sarıgül değildir....

Sözlerime tercüman olduğunuz için teşekkürler sayın oflu 61.5

Ayrıca Sarıgül zaten zamanında Chp içinde Baykala kaybetmiş bir isim Baykal gidecekse yerine başka bir isim gelmelidir bu isim Sarıgül olursa parti bu günlerini mumla arar olur meclise dahi giremez.


PENtagram_
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by PENtagram_
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

10-09-07, 20:22 #28
kgurleyen





Giriş Tarihi: Mar 2006
Ülke / Şehir: Ankara
Mesajlar: 173

--------------------------------------------------------------------------------

Sayın Bozkır diyor ki;
''Baykalın bu tavrını hiç unutmayacağım''

Aman unutma Sayın Bozkır!...Unutursan CHP lilerin hatırı kalır......


kgurleyen
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by kgurleyen
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

10-09-07, 20:26 #29
essnipes
Bilim



Giriş Tarihi: Sep 2005
Mesajlar: 839

--------------------------------------------------------------------------------

Benim SADIK yarim kara topraktır.


essnipes
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by essnipes
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

10-09-07, 20:58 #30
drm





Giriş Tarihi: Feb 2007
Mesajlar: 1,472

--------------------------------------------------------------------------------

Lütfen Sn. Baykal kadar başarılı bir lideri eleştirmeyelim

rakıbalık





Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 133

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın Peysafi şöyle demiş:


CHP seçim yenilgisinin sebeplerini açıkladı, sizler dalga geçtininiz ve egemen anlayışa teslim oldunuz. Eğer Türkçe yayın yapan yabancı medyadaki AKP yanlısı II.cumhuriyetçilerin güdümlü tezeleri haricinde getireceğiniz bir eleştiri varsa alayım. Yoksa aynı nakaratları söylemek sizi de sıkar beni de.

Öncelikle ben hiçbir zaman CHP'nin seçim yenilgisiyle dalga geçmedim. O meydanları örgütleyen insanlardan biriydim de aynı zamanda. Bu böyle biline.

Gelelim seçim özeleştirisini veren(!) CHP'ye... Ortada CHP diye bir yapı kalmadı zaten. Baykal ve taifesi desek daha doğru olur. Bir de parti içinde sarı mıdır turuncu mudur ne idüğü belirsiz çiçek böcek muhalefeti tabi...

Baykal'ın özeleştirisini değil, istifasını vermesi gerekiyor. Çünkü;

1- Dört seçimdir ne hikmetse(!) kaybediyor.
2- Parti'nin siyasal çizgisi ezo gelin çorbasında döndü. Ne Atatürkçü, ne sosyal demokrat, ne liberal... Belledikleri tek savunma noktası laisizm...
3- Sendikalar, sendika ağalarının ve sağ partilerin elinde. Emekçi, köylü, işçi hep sağa çalışıyor. Çünkü halktan kopuk.
4- Bugüne kadar hiç halka ne yapacağını anlatmadı, hep düşmanlarının üzerinden oynadı ve hep aynı sonla karşılaştı.

Devamı gelecek...
__________________
Bir mülteci gibiyim kalbinde, her an sınırdışı edilmeye hazır...


rakıbalık
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by rakıbalık
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

11-09-07, 06:34 #32
F.Y.R.Macedonia
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Aug 2007
Mesajlar: 452

--------------------------------------------------------------------------------

CHP bence kapatılmalı...
Atatürk partisi % 20 oy alıyor..

Atatürkçülüğün sonunu CHP Hazırlıyor..

yeni bir Parti kurulmalı atatürkçü sol siyasiler tarafından..


F.Y.R.Macedonia
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by F.Y.R.Macedonia
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

11-09-07, 16:54 #33
Peysafi



Giriş Tarihi: Jan 2007
Mesajlar: 607

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın rakıbalık şöyle demiş:


Öncelikle ben hiçbir zaman CHP'nin seçim yenilgisiyle dalga geçmedim. O meydanları örgütleyen insanlardan biriydim de aynı zamanda. Bu böyle biline.

Gelelim seçim özeleştirisini veren(!) CHP'ye... Ortada CHP diye bir yapı kalmadı zaten. Baykal ve taifesi desek daha doğru olur. Bir de parti içinde sarı mıdır turuncu mudur ne idüğü belirsiz çiçek böcek muhalefeti tabi...

Baykal'ın özeleştirisini değil, istifasını vermesi gerekiyor. Çünkü;

1- Dört seçimdir ne hikmetse(!) kaybediyor.
2- Parti'nin siyasal çizgisi ezo gelin çorbasında döndü. Ne Atatürkçü, ne sosyal demokrat, ne liberal... Belledikleri tek savunma noktası laisizm...
3- Sendikalar, sendika ağalarının ve sağ partilerin elinde. Emekçi, köylü, işçi hep sağa çalışıyor. Çünkü halktan kopuk.
4- Bugüne kadar hiç halka ne yapacağını anlatmadı, hep düşmanlarının üzerinden oynadı ve hep aynı sonla karşılaştı.

Devamı gelecek...

Sayın rakıbalık size daha kesitrmeden söyleyeyim cHP'nin seçim yenilgisinin sebeplerini:

a-12 eylül

b-yaygın tarikatleşme (ki tarikat ortamında yetişenler CHP'ye düşman gibi bakarlar, adeta tarikatler bunun için kurulmuş gibidir ve üyelerinin sayısı da milyonlarcadır)

c-eğitimsizlik (Konda'nın yaptığı araştırmada üniversite mezunları arasında CHP'nin oyu %42 AKP'nin ki %24'tür. Yani genel sonuçların tam tersi)

d-Kürtler (Artık doğudan Türk ulusalcılığına oy yok. AKP'nin %60-70 aldığı yerlede CHP-MHP %2-%3 alabiliyor ve bu anormal derecede absürd bir durumdur. Kürtler yanlış yapıyor.


Sizin söylediklerinize de katılmıyorum. Laikliğe saldırı olmasaydı CHP de laiklik üzerine oturtmazdı siyasetini ama refleks tepkidir bu. Cumhuriyet'in temel değerlerine saldırıların bu kadar yoğunlaştığı bir dönemde Cumhuriyeti savunmak bir vatan borcudur. Bunu aksi din devletidir ve anlaşılan sizler bir din devleti çatısında yaşadığınızı görene kadar bu gerçeği anlayamayacaksınız.
Demirel-Cindoruk gibi merkez sağ siyasetçiler bile gördü bu gerçeği, siz neden hâla göremiyorsunuz?

Burada asıl mesele neden bunu sadece CHP yapıyor da diğer partiler bu görevden kaçıyor. Asıl bunu sorgulayın.
__________________
Kötüler Tanrıyı, Tanrı ise iyileri kullanır (Bruno)

--------------------------------------------------------------------------------
Peysafi Tarafından düzenlenmiştir. Düzenlenme zamanı: 11-09-07 16:56 .


Peysafi
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by Peysafi
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

11-09-07, 17:58 #34
Engin ol



Giriş Tarihi: Oct 2005
Mesajlar: 526

--------------------------------------------------------------------------------

Chp nin yenilmesi bence kısaca şöyle.
Chp hiç bir yararlı,inandırıcı,proje üretip halka açıklıyamıyor.
Buna karşılık,akp Halka projeler açıklıyorve iktidardada,halka açıkladığı projelerin uygulamasını gösteriyor.Halk yapılan hizmetleri görünce ,seçimde verilen sözlerin palavra oeğil gerçek olduğunu görüyor.Al oyumu buyur devam et diyor.
Akp bir şey yapmadı demekle birşey yapmamış olmaz ki.Yapılanlar ortada.Chp ise sadece takmış kafasına atatürk,cumhuriyet diye,projesiz sılagonlarla oy alınmaz.İşte gördük kuruluş yıldönümünde her zamanki gibi atam şunları yaptık diye,atatürkden medet umuyor.Atatürk mezarından kalksında,chp ye oymu toplasın.
Anıt kabire çıkıp derdini anlatmakla ne elde ederki hiç birşey.Oysa kuruluş yıl dönümünde,Halkın karşısına çıkıpta sayın halkımız,Partimiz şu tarihden bu güne kadar şunları yaptı ,şunlarıda yapmaya inançla devam ediyor diye halkın karşısında,hiç bir inandırıcı varlık gösteremiyor.
Chp kendine gelipde,halka gerçekci,inandırıcı,projeler vaad etmediği taktirde,hiç bir zaman iktidara geleçcek kadar oy alamaz.
Forumlarda,chp yi haklı çıkartma yazıları,akp'yi karalamakla yazıları ile,gerçekler kapatılamaz.Standart klasik vaadlere artık halkımız rağbet göstermiyor.Dünya değişiyor,halkımızda bu değişiklik yörüngesine kapılarak,halkımızda değiyiyor.
Sayın baykal eski politikacı ya, yeniye ayak uyduramıyor.Hep kendi gençlik yılları politakasını uyguluyarak başarısız oluyor.Halkımız yenilik istiyor eski politikacılardan kim kazanabiliyor durum ortada,Eskiler bir bir elendi ama sayın baykal halen eleğin üzerinde hopluyor,zıplıyor ama,eleğin altına inmek istemiyor.
Artık yaşıda ilerlemiş durumda ,Chp'nin önünü açmak için kendisi istifasını vererek,istirahata çekilme zamanı geldide geçiyor bile.

Sayın bozkır'ın konu başlığında yazdığı,"Anıt kabirde yaşananlar unutulmayacak"Yazısından hareketle,Neler unutulmayacak diye de diye kendime sormadanda edemiyorum.
Çünki;Anıtkabir ziyaretleri ne ilk nede son olur.Anıtkabir ziyaretleri,standart ölçüler gibi,ziyaret edilir.O günkü düşünce ve duyguları deftere yazılır,bunun unutulmıyacak neresi olabilirki.
Saygılarımla.

--------------------------------------------------------------------------------
Engin ol Tarafından düzenlenmiştir. Düzenlenme zamanı: 11-09-07 18:59 .


Engin ol
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by Engin ol
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 10:50 #35
noperva





Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 487

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın Peysafi şöyle demiş:


Yani iktidar olan herşeyi doğru bilir, doğru söyler diyorsun dimi?
Kim iktidarsa o haklıdır, öyle mi?
Yani demokrasi dediğini futbol maçı, kim kazanmışsa o iyi oynamıştır, dimi?
12 eylül okullardan mantık ve felsefe derslerini kaldırmıştı, işte sonuç...

mantık ve felsefe 12 eylülle kalkmadı. ben 94de mezun oldum mantık da aldım felsefe de


noperva
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by noperva
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 10:51 #36
noperva





Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 487

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın Engin ol şöyle demiş:


Chp nin yenilmesi bence kısaca şöyle.
Chp hiç bir yararlı,inandırıcı,proje üretip halka açıklıyamıyor.
Buna karşılık,akp Halka projeler açıklıyorve iktidardada,halka açıkladığı projelerin uygulamasını gösteriyor.Halk yapılan hizmetleri görünce ,seçimde verilen sözlerin palavra oeğil gerçek olduğunu görüyor.Al oyumu buyur devam et diyor.
Akp bir şey yapmadı demekle birşey yapmamış olmaz ki.Yapılanlar ortada.Chp ise sadece takmış kafasına atatürk,cumhuriyet diye,projesiz sılagonlarla oy alınmaz.İşte gördük kuruluş yıldönümünde her zamanki gibi atam şunları yaptık diye,atatürkden medet umuyor.Atatürk mezarından kalksında,chp ye oymu toplasın.
Anıt kabire çıkıp derdini anlatmakla ne elde ederki hiç birşey.Oysa kuruluş yıl dönümünde,Halkın karşısına çıkıpta sayın halkımız,Partimiz şu tarihden bu güne kadar şunları yaptı ,şunlarıda yapmaya inançla devam ediyor diye halkın karşısında,hiç bir inandırıcı varlık gösteremiyor.
Chp kendine gelipde,halka gerçekci,inandırıcı,projeler vaad etmediği taktirde,hiç bir zaman iktidara geleçcek kadar oy alamaz.
Forumlarda,chp yi haklı çıkartma yazıları,akp'yi karalamakla yazıları ile,gerçekler kapatılamaz.Standart klasik vaadlere artık halkımız rağbet göstermiyor.Dünya değişiyor,halkımızda bu değişiklik yörüngesine kapılarak,halkımızda değiyiyor.
Sayın baykal eski politikacı ya, yeniye ayak uyduramıyor.Hep kendi gençlik yılları politakasını uyguluyarak başarısız oluyor.Halkımız yenilik istiyor eski politikacılardan kim kazanabiliyor durum ortada,Eskiler bir bir elendi ama sayın baykal halen eleğin üzerinde hopluyor,zıplıyor ama,eleğin altına inmek istemiyor.
Artık yaşıda ilerlemiş durumda ,Chp'nin önünü açmak için kendisi istifasını vererek,istirahata çekilme zamanı geldide geçiyor bile.

Sayın bozkır'ın konu başlığında yazdığı,"Anıt kabirde yaşananlar unutulmayacak"Yazısından hareketle,Neler unutulmayacak diye de diye kendime sormadanda edemiyorum.
Çünki;Anıtkabir ziyaretleri ne ilk nede son olur.Anıtkabir ziyaretleri,standart ölçüler gibi,ziyaret edilir.O günkü düşünce ve duyguları deftere yazılır,bunun unutulmıyacak neresi olabilirki.
Saygılarımla.

CHP lideri baykal iktidar olursa neyi nasıl yapacağı sorulduğunda "söylersem iktidar çalar" diye cevap veriyor. Yutmayan vatandaş da cahil satılmış oluyor


noperva
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by noperva
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 11:02 #37
noperva





Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 487

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın Peysafi şöyle demiş:


Sayın rakıbalık size daha kesitrmeden söyleyeyim cHP'nin seçim yenilgisinin sebeplerini:

a-12 eylül

b-yaygın tarikatleşme (ki tarikat ortamında yetişenler CHP'ye düşman gibi bakarlar, adeta tarikatler bunun için kurulmuş gibidir ve üyelerinin sayısı da milyonlarcadır)

c-eğitimsizlik (Konda'nın yaptığı araştırmada üniversite mezunları arasında CHP'nin oyu %42 AKP'nin ki %24'tür. Yani genel sonuçların tam tersi)

d-Kürtler (Artık doğudan Türk ulusalcılığına oy yok. AKP'nin %60-70 aldığı yerlede CHP-MHP %2-%3 alabiliyor ve bu anormal derecede absürd bir durumdur. Kürtler yanlış yapıyor.


Sizin söylediklerinize de katılmıyorum. Laikliğe saldırı olmasaydı CHP de laiklik üzerine oturtmazdı siyasetini ama refleks tepkidir bu. Cumhuriyet'in temel değerlerine saldırıların bu kadar yoğunlaştığı bir dönemde Cumhuriyeti savunmak bir vatan borcudur. Bunu aksi din devletidir ve anlaşılan sizler bir din devleti çatısında yaşadığınızı görene kadar bu gerçeği anlayamayacaksınız.
Demirel-Cindoruk gibi merkez sağ siyasetçiler bile gördü bu gerçeği, siz neden hâla göremiyorsunuz?

Burada asıl mesele neden bunu sadece CHP yapıyor da diğer partiler bu görevden kaçıyor. Asıl bunu sorgulayın.


peki madem bu bir vatan borcu o zaman atatürkün vasiyetine rağmen TDK ve TTK ya aktarmadığı işbankası gelirleriyle şu meşhur kömür erzak yardımlarından CHP de hazırlasaydı da AKp nin önünü kesiverseydi
şimdi bana ne olur ilkeden felan söz etmeyin madem bu vatan borcudur siyasi etik lafları havada kalır. M.Kemal şeyhülislamın Kuvai Milliye karşıtı fetvasına Din adamı bu işlere karışmasın şeklinde yanıt vermemiştir Ankara müftüsünün tam tersi yöndeki fetvasıyla tedbir almıştır.

ayrıca tarikatlar ve CHp karşıtlığı arasındaki ilşkiyi yada korelasyonu biraz tersten bir sebep sonuç ilşkisiyle açıklıyorsunuz gibi geliyor bana. İnsanlar tarikat içinde oldukları için CHp alehtarı olmuyorlar çünkü zaten CHP ye oy vermeyi aklının ucundan geçirebilecek insanlarla manevi dünyasında bir tarikat içinde bulunma ihtiyacını hissedenlerin ortak kümesi yok denecek kadar azdır.

eğitimle CHp arasında kurduğunuz ilişki de son derece yanıltıcı. Bu ülkede mütedeyyin kesim yeni yeni yüksek öğretimden faydalanmaya başlamıştır geçmişte eğitim olanaklarından daha yoğunlukla faydalananlar CHp tabanı olduğu için CHp seçmeninin istatitiksel olarak eğitim durumu daha yüksek görünmektedir


noperva
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by noperva
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 11:14 #38
noperva





Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 487

--------------------------------------------------------------------------------

Meşru zemin içinde siyaset yaparak iktidar mücadelesi yapmak niyetinde olan bir siyasi parti Halkın verdiği oyu eleştirip daha sı vatandaşı cahillikle hatta satılmışlıkla suçlar mı?


noperva
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by noperva
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 12:19 #39
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Göklerden mi indin ATAM....

CHP liler yani Anitkabirde yatan CHP nin kurucusunun CHP lileri, kendileri inanmiyorlardi Atatürk´e, kendileri saygi duymuyorlardi Atatürk´e ve bunu ortaya koydular anitkabirde....
***
CHP iflas etmis bir sirket halinde ve tasfiye ile mesgul..hacizden mal kacirmakla mesgul...
***
Bu arada Atatürk´ü bile satmaya hazir....bunu da ortaya koyuyor Anitkabirde..
***
"imam yani chp anitkabir denen camide o......sa, cemaat o anitkabir denen caminin icinde altina eder" misali...
***
Lenin, Marx, Stalin ne hale düstüyse milletlerinin huzurunda, Atatürk´te o hallkere düsecektir belirtilerini CHP koydu ortaya...

Iskambil kagidindan yapilmis CHP binasi cöktü.....
Onunla bir era da cöktü.....

Anitkabir gibi yapitlarin önünden gecerken torunlarimizla:

- Ateist olduklari icin fatihayi küfür kabul ederler burada yatan CHP´liler yawrum...Fatiha okuma...
- Bir capit bagla penceresinin demirine, samanisttir nede olsa.....diyecegiz torunlarimiza galiba....
Torunlarimiz sizin gecmisi kötülemek icin söylediginiz su orijinal siirinize
karsi;

Hücrelerde aglardik
Agaca çapit baglardik,
Ne yalanlara kanardik,
Göklerden mi indin ATAM....

Su siiri size söylemeyecekler mi ?

Anitkabirlerde, 10 Kasimlarda aglamadik mi ?
Çelenk kordelalariyla ciceklerimizi mezariniza baglamadik mi ?
84 yildan beri bizleri Ingilizlere, Fransizlara ve ABD ye satmadiginiz yalanlariniza kanmadik mi ?
Göklerden mi indin ATAM....


mim
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by mim
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 14:06 #40
ALTES
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 12

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın bozkır şöyle demiş:


Biraz önce ana haberleri izliyordum.İzlediğim şeylerden sonra açıkçası ne diyeceği bilmiyorum.Baykal'ın bu kadar ileriye gideceğini anıtkabirde bu kadar rezalet çıkaracağını doğrusu gözlerimle görsem inanmazdım.Mozolenin önünü miting meydanına çevirmişler,ismet inönünün mezarının üstünde tepinmişler, askerlerle itişip kakışmışlar,adeta pazar yerine çevirmişler orayı.

Cumhuriyet mitinglerinde 1,5 milyon insan yanyanaydı ve tek bir itişme kakışma olmamıştı.Ancak Baykal bütün partili yalakaları toplayınca sevgi gösterisi adı altından izdiham çıkarmışlar.
bu kadar büyük bir adiliği nasıl yapabildiniz.Hadi hizipçiniz anladık ama Atatürke de mi saygınız kalmadı.Atatürkün sırtından rant sağlıyor derlerdi bugüne kadar katılmazdık.Ama bugün gördümki daha beterini yapıyormuş.
bugüne kadar Atatürkün partisi diye CHP ye oy verenler herhalde artık bu mazarete bile sığınmayacak.Gerçekten bugün gördüklerimden utandım....

Sayın Baykal siysetçide çok, mızıkçılık yapan çocuklar gibi hareket etmekte. Baykal önderliğindeki CHP'nin ne Atatürke, ne İnönüye ve nede halka saygısını görmedim. Kendi menfaatları için bu değerleri kullanmaktalar.

bozkır
Tarih - Dinsel Tarih





Giriş Tarihi: Nov 2006
Ülke / Şehir: izmir
Mesajlar: 3,218

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın kgurleyen şöyle demiş:


Sayın Bozkır diyor ki;
''Baykalın bu tavrını hiç unutmayacağım''

Aman unutma Sayın Bozkır!...Unutursan CHP lilerin hatırı kalır......

sn kgurleyen
size saygı duymasam çok farkılı şeyler söylerdim ama yapmayacağım.Çünkü bu sözlerinizin bir yanlış anlamadan kaynakladığını sanıyorum.Bir taraftan haklsınız memleketin her tarafını dinciler ve soros beslemeleri doldurmuşken ve hep bir ağızdan CHP ye söverken en ufak bir özeleştiriye tahammül edilememesi normaldir.Aslından ben de Anıtkabirdeki olayları görenen kadar en azından bir Atatürkçü olarak kol kırılır yen içinde kalır diyordum.Ancak Baykalın Atatürkü kendine iyice kalkan etmesi artık yürekten bir atatürkçü olarak benim de sabrımı taşırdı.CHP ve atatürkçülük buna layık değil.Benim niyetim atatürkçülüğe ve CHP ye zarar vermek değil tersine ona zarar veren bu hizipçi ve sahtekar anlayışı kınamaktır.Evet bazı kimselere CHP ye sövmek için istemeden fırsat yarattım ama artık kol kırılmayı geçti kopmak üzere...

Umarım niyetim anlaşılmıştır.saygılar.
__________________
Bir elde kadeh, bir elde Kuran;
Bir helaldir işimiz, bir haram.
Şu yarım yamalak dünyada
Ne tam kafiriz, ne tam müslüman!

Süphecilik

mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın sonya şöyle demiş:


Çoğu zaman bizi doğruya götürmesinde gerçegi bulmamızda yardımcıdır şüphecilik ama bunun bir dozu varmdır çok şüpheci olmak insanı nereye götürür.

Çok süphecilik, çok ve hizli gercekcilige götüren bir aractir.
Eger süpheler tatmin edilmezse yani süpheci kisi süphelerini alip götürecek bilgilere ulasmakta pasif ise, zarar verir kendi kendine.
Muallakta kalan süpheler zarar verirler süpheciye. Muallakta hicbirsey birakmamaniz gereklidir.


mim
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by mim
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 00:19 #24
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın qls_kurt şöyle demiş:


Varolduğunuzdan bile şüphe edeceksiniz... Şüpheye sınır konulamaz...

Dogrudur...Fakat süpheniz tatmin edilene kadar, yani ortadan kaldirilana kadar...
Eger bu süpheniz muallakta kalmissa, kisir döngüler icerisinde bocalayan bir ruh hastasi olma ihtimaliniz cok yüksektir.
Kisacasi Süphecilik kisa süreli oldugunda sihhatli, oturustugunda zararli bir bilgiye varis aracidir.


mim
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by mim
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 16:39 #25
qls_kurt





Giriş Tarihi: Jul 2007
Mesajlar: 122

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Dogrudur...Fakat süpheniz tatmin edilene kadar, yani ortadan kaldirilana kadar...
Eger bu süpheniz muallakta kalmissa, kisir döngüler icerisinde bocalayan bir ruh hastasi olma ihtimaliniz cok yüksektir.
Kisacasi Süphecilik kisa süreli oldugunda sihhatli, oturustugunda zararli bir bilgiye varis aracidir.

Hangimiz ruh hastası değiliz ki...Paradoksları çözmek yaşam savaşımız olmuş... Bence kısa sürelik şüphe şüphe değildir, sadece bilgi eksikliğidir. Gerçek şüphe sonsuzdur...
__________________
Ruh arayanda, hiç ruh yoktur."Nietzsche"


qls_kurt
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by qls_kurt
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 16:57 #26
qls_kurt





Giriş Tarihi: Jul 2007
Mesajlar: 122

--------------------------------------------------------------------------------

Süphecilik sonsuzdur demis olsaniz, kabul edecegim.
Bir süphe sonsuz olmamamalidir.
Eger bir süphe cözümlenemiyor, kisir döngüye girmisse...acirim o süpheyi tasiyana...Kötü bir hastaliktir...

Belki de şüphe duymak o kişi için hayatı anlandırmaktır...
Şüpheleriyle yaşıyorsa hayatı anlamlıdır...
Bütün şüpheler sonludur diyorsunuz... Fakat sonsuz olan şüpheler de vardır bu yaşamda..Acıya gelince acımaya gerek yok bence insanlık zaten hep aynıydı, acı bir yerde acımak bir yerde...
__________________
Ruh arayanda, hiç ruh yoktur."Nietzsche"


qls_kurt
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by qls_kurt
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

18-09-07, 22:52 #27
tıkırtı





Giriş Tarihi: Sep 2007
Ülke / Şehir: Kars/Ç.kale
Mesajlar: 51

--------------------------------------------------------------------------------

Şimdi şöyle bir sorun var,bildiklerinden şüphe edemeyenler ,'hareket edemeyenler' olup çıkıyor.
Asıl hüner soru üretebilmektir ki , bu da şüpheyle mümkün.
Yoksa herkes emin bildiklerinden,'doğru'larından...

Şüphe bizim kendimizi yenileme şansınmızdır!


tıkırtı
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by tıkırtı
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

19-09-07, 08:30 #28
Engin ol



Giriş Tarihi: Oct 2005
Mesajlar: 526

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın sonya şöyle demiş:


Çoğu zaman bizi doğruya götürmesinde gerçegi bulmamızda yardımcıdır şüphecilik ama bunun bir dozu varmdır çok şüpheci olmak insanı nereye götürür.

Şüphelendiği meselenin,gerçekten doğrumu değilmi araştırıp,sonuca ulaşana kadar,şüphe devam eder.
Sonuca ulaşınca;Şüphelenmemde haklıymışım,yada haksızmışım boşuna şüphelenmişim der.
Her iki sonuçdada şüpheden,sıkıntıdan kurtularak, rahatlığa kavuşur.


Engin ol
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by Engin ol
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

20-09-07, 12:21 #29
bRS
Tarih



Giriş Tarihi: Nov 2006
Mesajlar: 2,622

--------------------------------------------------------------------------------

Septisizm bilimden aldığı darbeyle felsefe tarihine gömülen bir akım oldu.
Her şeyden belli oranda şüphe edilmeli; ama her şeye de şüpheyle yaklaşılmamalı.
__________________
Ocağımıza incirlik diktiler.
Can Yücel


bRS
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by bRS
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

23-09-07, 00:45 #30
süpheci





Giriş Tarihi: Jul 2007
Mesajlar: 490

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın bRS şöyle demiş:


Septisizm bilimden aldığı darbeyle felsefe tarihine gömülen bir akım oldu.
Her şeyden belli oranda şüphe edilmeli; ama her şeye de şüpheyle yaklaşılmamalı.

dogrulardan kimse süphe edemez zaten.

benim demek istedigim eger bir olaya süphecilikle yaklasırsanız dogru yolu bulursunuz. süphelerden arınmıs bir kalp ne kadar huzurludur. süphecilik ise sizi sürekli aktif insan haline getirir düsünmeye sevk eder.

sayın esitlik.

ben hic bir akımdan etkilenmem ve ben etkilenme degil etkileme mantıgı yürütürüm.
__________________
bütün insanlar kardestir.

SON

12-09-07, 14:50 #42
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Ne bilimsel ve nede islamci bakisa göre son yoktur....Matematiktede sonsuzluk yoktur. Çünkü sonsuz demek, son olmadigini ifade eder.


mim
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by mim
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

12-09-07, 15:37 #43
var





Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 34

--------------------------------------------------------------------------------

oğlum 7-8 yaşlarından beri sorar: "baba, sonsuz diye bir şey var mıdır?"
ben de ona derim ki: "oğlum, sonsuzluk bir kavram olarak vardır. gerçekte sonsuz diye bir şey yoktur."
matematikte sonsuz diye bir kavram var.


var
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by var
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

12-09-07, 18:31 #44
mavi-yeşil





Giriş Tarihi: Jul 2007
Ülke / Şehir: ist.,çorum,samsn
Mesajlar: 776

--------------------------------------------------------------------------------

1 ile 2 arsında sonsuz sayı vardır.. ama 1 ile 2'nin arası sonsuz değildir...
bunun gibi birşey galiba..
__________________
Tacitus: Devlet ne kadar yozlaşmışsa, o kadar çok kanun olur.

Simon Cameron: Dürüst politikacı, bir kere satın alınınca taraf değiştirmeyen politikacıdır


mavi-yeşil
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by mavi-yeşil
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 12:58 #45
NİLSU





Giriş Tarihi: Nov 2006
Ülke / Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,085

--------------------------------------------------------------------------------

Evrende hep bir devamlılık oduğu kanısındayım.Devamlılığın olduğunu savunmamız için bu devamlılığı görmemiz şart değildir.Diyalektik meteryalizmde Dünya'nın büyüyüp-küçülmesi(ilgilenenler bilir)konusunda -bence-bu konunun devamlılığı çok iyi incelenmiştir.

Başı omayan bir şeyin sonu da olmaz denmiştir...Bir şeylerin başını kabul ediyorsak eğer,başka bir şeylerin başını daha kabul etmemiz gerekir ki bu devrede de metafizik devreye girer.Sonuçta metafiziksel şeylerin başlangıcını kabul edemeyeceğimizden evrende yine bir sonsuzluk mevcutturt(çift yönlü bir sonsuzluk)ve sonsuzluğa yaklaşma gibi bir ihitimalimiz olmadığından ancak zamanın içinde debelenir dururuz.

Kısaca,bir başlangıcı kabul edersek bir sonu kabul edebiliriz ama her iki türlü de ''sonsuzluk''u kabul etmek zorunda kalırız.Bu nedenle de sonsuzluğun sonu olma ihtimali olamaz,sonsuzluğun kesiştiği yegane nokta yine sonsuzluktur....
__________________
ONLAR TÜRKİYE'NİN BÜTÜN YÜKÜNÜ 20 GENCİN ÜSTÜNE YIKMAYA ALIŞMIŞLARDIR....(DHY)


NİLSU
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by NİLSU
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 13:36 #46
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Bir Zerre; kendisini olusturan zerreciklerin bir bütünüdür.
Bir Zerrecik; kendisini olusturan en basit parcalarin bir bütünüdür.
En basit(en ilkel) parca ise(adina henüz atom dedigimiz) kendisini olusturan negatif ve pozitif parcaciklarinin bir bütünüdür.
ne bosluk, ne kesinti, ne bas, ne son var bu kainatta.
Baslangic/Son gibi noktalari var olarak sayariz biz...Bu noktalar olmadiklari halde...
Bas ve son olmadigina göre hersey sonsuzluk icerisinde yer alir, zuhur eder, kendini olusturur.
Kur´an da da aynen bu yaklasim söz konusu....


mim
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by mim
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

17-09-07, 22:30 #47
Demir028



Giriş Tarihi: Sep 2006
Mesajlar: 41

--------------------------------------------------------------------------------

Salt Matematiğin kulvarına çekersek sonsuzluğu,sonsuzluğun hakkını yeriz insani anlamlan cevap ararsak evet somutu algılayan beynimiz sonsuzluğun karşısında aciz kalacaktır. Çok boyutlu bi Evren;Evrenin içinde küçücük bi Dünya,evet miniminnacık biz çıkmışız sonsuzluğa sıfatlar takıyoruz büyük, küçük, sonu var , Matematik,Mekanik bakış açıları öne sürüyoruz.İnsani anlam burda sona eriyor ;Sonsuzluğa yakıştırdımız tüm sıfatlar tüm anlamlar saçmadır bu konu saçma bi felsefenin bakış açısından ele alınmalıdır.Bilim evrenin sonsuzluğu karşısında aciz kalmaktadır işin içinden çıkılmaz bi boyut almaktadır.Bilimin kabul etti bi gerçek var şu an için evet evrende sadece boşluk içinde yüzen maddeler var bilim maddeyi ve boşluğu kabul ediyor sonsuzluğu kabul etmiyor sonsuzluk soyut bi kavram oldu için bunun nedenide sonsuzluk matematiğin ve fiziğin kabul etmedi bişeydir.Gerçi matematiklen yola çıkmıyor salt bilim fiziğin konusudur bu.Sonuç ne oluyor bu durumda?Dünya evrenin içinde evren neyin içinde?Sorular aramıyor tabi bilim soruların cevaplarıylan ilgileniyor ama soru cevabı aşıyor bilim sorunun aştınıda kabul ediyor sonuç bu durumda soru olarak kalıyor.Bilimin çıkış noktasıdır eğer herşey sonsuz olsaydı bilim şuan projeler üretmezdi mars projesi jüpitere gitmek için harcanan emekler ama bana pek inandırıcı gelmiyor salt maddeye dayananlara inanırım ben sonsuzluk metafiziğin konusudur.Sorular çok madde sonsuzluğun içindeyse sonsuzluk neyin içinde dünya evrenin içindeyse evren neyin içinde veya insani anlamlarlan sonsuzluğu çözebilirmiyiz sonsuzluğun sonu varmı veya aşkın bi güç herşeyden bağımsız ezeli ebedi öncesiz ver sonrasız vb sorular metafiziğin kulvarlarına aittir tabikide metafizik maddesel bilimin yararlandığı bi fizik ötesi bi bilimdir.Fizik ötelerinden yararlanmayı unutmamış bilim evrenin sıfatlarıdır bunlar ezeli ebedi öncesiz sonrasız aşkın.


Demir028
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by Demir028
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

18-09-07, 05:55 #48
ABCDE
Felsefe





Giriş Tarihi: Apr 2007
Mesajlar: 1,140

--------------------------------------------------------------------------------

"Dünya evren'in icinde ise evren neyin icinde?" gibi bir soru aslinda aciktir. Evren varolan sonsuzlugun adi olarak hicbirseyin icinde degildir. Bir seylerin icine koyma düsüncesini zincirleme devam ettirmeniz gerekir ki, bu zincirler yine sonsuz sayida olacaktir. Bu acidan evreni sonsuzluk olarak anlamak en dogru yaklasim olacaktir.
__________________
Turkiye'de yapilan katliamlar unutulmayacaktir...


ABCDE
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by ABCDE
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

18-09-07, 09:36 #49
sarayka



Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 52

--------------------------------------------------------------------------------

Sonsuzluk konusu düşünülürken sanırım, evren ve uzay kavramları birbirinin yerine , bazen aynı şey olarak kullanılıyor.
Bİr evren var, bir de uzay var.( univers, space)


sarayka
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by sarayka
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

18-09-07, 09:38 #50
ABCDE
Felsefe





Giriş Tarihi: Apr 2007
Mesajlar: 1,140

--------------------------------------------------------------------------------

Uzay ve Evren kavramlari arasinda ki farklari ortaya koymanizi isteyecegim...
__________________
Turkiye'de yapilan katliamlar unutulmayacaktir...


Kinem





Giriş Tarihi: Dec 2006
Mesajlar: 1,864

--------------------------------------------------------------------------------

Konuyu takip ediyorum ama hala sorudaki çelişki çözülmüş değil, sonzuluk tanımını kabul edip sonrada sonu var mıdır? demek ...kelime bulamadım doğrusu
__________________
"Bizim cumhuriyetimizde, çalışan kadına yardım etmek ne insan sevenlere ne de aşağılatıcı yardım sevenlere ait değildir"

Aleksandra Kollantay


Kinem
Kullanıcının Profilini Göster
Kinem Kullanıcısının Web Sitesi
Find More Posts by Kinem
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

18-09-07, 09:45 #52
Kinem





Giriş Tarihi: Dec 2006
Mesajlar: 1,864

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
hayatta en çok sorguladığım şeyi sizlerede sormak istiyorum.
gerçektende sonsuzluk diye bir kavram var mı?ben herşeyin bir sonu olduğunu düşünüyorum ama sonsuzluğunn sonu varsa o sondan sonra ne var?

Yani kendi içinde bileçelişen bir mantık, komedi demekten başka birşey bulamıyorum bu çelişki tıkıyor vesselam
__________________
"Bizim cumhuriyetimizde, çalışan kadına yardım etmek ne insan sevenlere ne de aşağılatıcı yardım sevenlere ait değildir"

Aleksandra Kollantay


Kinem
Kullanıcının Profilini Göster
Kinem Kullanıcısının Web Sitesi
Find More Posts by Kinem
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

18-09-07, 09:47 #53
Kinem





Giriş Tarihi: Dec 2006
Mesajlar: 1,864

--------------------------------------------------------------------------------

Sonsuzluk+sonsuzluk ne yapar?


(öyle birşey işte)
__________________
"Bizim cumhuriyetimizde, çalışan kadına yardım etmek ne insan sevenlere ne de aşağılatıcı yardım sevenlere ait değildir"

Aleksandra Kollantay


Kinem
Kullanıcının Profilini Göster
Kinem Kullanıcısının Web Sitesi
Find More Posts by Kinem
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

18-09-07, 09:48 #54
Kinem





Giriş Tarihi: Dec 2006
Mesajlar: 1,864

--------------------------------------------------------------------------------

Ya da sonsuzluk -1?


hehe
__________________
"Bizim cumhuriyetimizde, çalışan kadına yardım etmek ne insan sevenlere ne de aşağılatıcı yardım sevenlere ait değildir"

Aleksandra Kollantay


Kinem
Kullanıcının Profilini Göster
Kinem Kullanıcısının Web Sitesi
Find More Posts by Kinem
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

18-09-07, 15:03 #55
Demir028



Giriş Tarihi: Sep 2006
Mesajlar: 41

--------------------------------------------------------------------------------

Verilen kesin önermeler üzerinde defalarca düşünmemiz gerekecek.Bu konu çok Komplike çelişkili bi konu Mantığın tüm yasalarının iflas etti bi konu.Mantıklan gidersek Sonsuzluğun içinden çıkamayız.Sonsuzluk vardır demek nekadar irrasyonelse,sonsuzluk yoktur demekte oderece irrasyoneldir.Tüm Rasyonel bilimlerde Evrenin boşluğu karşısında sadece Teori düzeyinde görüşler öne sürmekte şu an için.Bu konu neden bi madde ve boşluk var sorusunu sormamızla eşanlamlı.


Demir028
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by Demir028
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

19-09-07, 11:27 #56
tıkırtı





Giriş Tarihi: Sep 2007
Ülke / Şehir: Kars/Ç.kale
Mesajlar: 51 Sonsuzun diğer adı;devinim

--------------------------------------------------------------------------------

Devinim içinde ilk de yok , son da...

Sonsuzluk;kelime kökü son.
Ve karşıtıyla tanımlayabiliyor kendini ;ilk...

Kainat sonsuz mudur?
Yoksa bizim için henüz tanımlanabilir bir form değil midir?

Peki evrenin bir sonunun olduğunu nerden biliyoruz?
Cevap basit;materyal !

İşte bizim 'son'umuz, materyal ile 'son' !

Eksik bilincimiz , eksik sorular üretiyor.
'Tam'lığı materyalle buluyor.

Oysa,materyal de devinimin sadece bir parçası.
Bu bir 'parça' üzerinden 'tam'lığı arıyoruz.

Yaşam devinimdir!
Varlık devinim...

--------------------------------------------------------------------------------
tıkırtı Tarafından düzenlenmiştir. Düzenlenme zamanı: 20-09-07 13:51 .


tıkırtı
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by tıkırtı
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

19-09-07, 14:38 #57
göktürk



Giriş Tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 314

--------------------------------------------------------------------------------

Sizin görüşünüz yanlız evrenin içi için, ya evveli ve sonrası.
Birde yokluk kavramı var, biz yokluk nedir daha çözemedik, yokluğu ne olduğunu anladığımızda her olayı çok kolay çözeriz.


göktürk
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by göktürk
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

19-09-07, 15:46 #58
tıkırtı





Giriş Tarihi: Sep 2007
Ülke / Şehir: Kars/Ç.kale
Mesajlar: 51

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın göktürk şöyle demiş:


Sizin görüşünüz yanlız evrenin içi için, ya evveli ve sonrası.
Birde yokluk kavramı var, biz yokluk nedir daha çözemedik, yokluğu ne olduğunu anladığımızda her olayı çok kolay çözeriz.

'Yok'luk ; bizim için 'var' olanın devinime uğrayışı.
Nihai 'yok'luk dersek, işte orada tıkanırız.
Tanımlanabilir değil.Tüm tanımlarımız varolan üzerine.

Çünkü; bizim algımız henüz materyal üzerine/varolan üzerine işlemekte...

Yani bir anti madde deniyor ama bilincimizde (en azından benim) bir karşılık yaratmıyor.

Karanlık madde önermeleri var.
Nedir? Ne değildir? Karanlığını ışık ile mi muhasebe etmeliyiz?

Evrenin öncesi ve sonrası acaba 'sonsuz'luk kapısını aralar mı?

Neyden öncesi ve neysen sonrası!

Bu soru , şu soruya koşar;'Var'olanın öncesi 'yok'luk muydu?

Öncesi ,evren hiç olmamış olabilir mi?
Sonrası ,olmayacak olabilir mi?

Evrenin kendisi , başka bir 'şey'in - deviniminin- parçası olabilir mi?

'Son' bizim uydurduğumuz bir yalan! ( Ve 'ilk' de)


tıkırtı
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by tıkırtı
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

19-09-07, 22:47 #59
sarayka



Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 52

--------------------------------------------------------------------------------

Evren, sonsuzluk kavramlarıyla, uzay birbirine karıştırılıyor bence,
Matematik sonsuzluğa bir yanıt getiriyor.
Evrenin başı sonu tartışılabilir. En azından bu aralar olmadığı düşünülse bile, bigbang gibi bir başlangıcı olduğu düşünüldü. Genişlediği de biliniyor. Sonunun olması da muhtemeldir. Evren gözlemlenebildiğine göre, mümkündür. Sonsuzlukla ilişkili olan evren değil, uzaydır.
Evren uzay değidir. Uzay evren değildir.
Sonsuz olan uzaydır.


sarayka
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by sarayka
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

20-09-07, 13:33 #60
tıkırtı





Giriş Tarihi: Sep 2007
Ülke / Şehir: Kars/Ç.kale
Mesajlar: 51

--------------------------------------------------------------------------------

Matematiğin getirdiği/getireceği 'sonsuz'luk tanımı;bir nesnenin ölçüsü ne kadar kesin olabilirse, o kadar kesin olabilir.Bir nesnenin ölçüsü kesinlik taşımaz.Bir masanın uzunluğu aslında kesinlik taşımıyor.Bugün mm ile tanımlarsınız,yarın mikrometre ile,diğer gün xmetre,x/y metre diye gider bu...Herbiri de doğrudur ve aynı zamanda herbiri de yanlış!Siz ona kendi göreceliliğinizle bir pay piçersiniz.Lakin yarın daha hasası,bir öncekini yalanlayacak.Diyelim herbirimi tek tek keşfettiniz, bu durumda ;henüz yeni yeni kabul gören bir başka etken ölçünüzü 'eksik' kılacak,zaman!'Sonsuz'luk herşeydir!Ve hiçbirşey!O masa 'sonsuz''Sen 'sonsuz'!Ben 'sonsuz'!1 ve 2 arasındaki sayılar 'sonsuz'!1 ve 3 arasındaki sayılar da 'sonsuz'!Herşey 'sonsuz'!Bu 'sonsuz'luk içinde ,'son'u biz yaratıyoruz!(Tıpkı masa gibi ona ölçü piçiyoruz!)Devinim içiresinde 'ilk'i ve 'son'u kovalıyoruz.Nafile!Herşey devinimdir,herşey 'sonsuz'!

20-09-07, 19:15 #61
bRS
Tarih



Giriş Tarihi: Nov 2006
Mesajlar: 2,622

--------------------------------------------------------------------------------

Hayatta acaba neyin sonu yok ?
__________________
Ocağımıza incirlik diktiler.
Can Yücel


bRS
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by bRS
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

20-09-07, 19:18 #62
bRS
Tarih



Giriş Tarihi: Nov 2006
Mesajlar: 2,622

--------------------------------------------------------------------------------

Hayatta her şeyi var eden zıttıdır.
Son diye bir şey varsa sonsuzluk diye de bir şey de vardır.

Sonsuzluğun başı varmı ki sonu olsun ?
__________________
Ocağımıza incirlik diktiler.
Can Yücel


bRS
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by bRS
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

20-09-07, 19:19 #63
bRS
Tarih



Giriş Tarihi: Nov 2006
Mesajlar: 2,622

--------------------------------------------------------------------------------

Sanırım iki mesajım birbiriyle çelişiyor.
Bu da benim çelişkimi oluşturuyor.
__________________
Ocağımıza incirlik diktiler.
Can Yücel


bRS
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by bRS
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

20-09-07, 19:36 #64
sarayka



Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 52

--------------------------------------------------------------------------------

Tıkırtının sonsuzluk yorumu Zenon paradokslarını hatırlatıyor.
Akieus'un bir kaplumbağayı geçemeyeceğini, çünkü bir metre avans verirse aradaki sonsuz sayıdaki küçüklüğü aşmasına olanak olmadığını söylüyordu.
Buradan çıkarımı, hareketin olamayacağıydı.
Tıkırtı aynı argümanı kullanarak, devinim olduğu sonucuna varmış.


sarayka
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by sarayka
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

20-09-07, 20:15 #65
serserikuş





Giriş Tarihi: Dec 2006
Ülke / Şehir: Aydın-Erzurum
Mesajlar: 298

--------------------------------------------------------------------------------

Bu meseleyi sorguladığım zaman (uzun bir zaman sürmüştü), şu sonuca vardım: Sonsuzluğun sonu belirsizliktir.
__________________
Kural Kuralsızlıktan Daha İlgi Çekicidir!

DOGRU NEDiR ?

11-09-07, 18:38 #32
mim
Kayıtlı Okur

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın devrim_ şöyle demiş:


doğru bilgiye ulaşmak mümkünmüdür?


doğru bilgiye ulaşmak mümkünse kaynağı nedir?

Tüm yazilari okuduktan sonra ortaya konulan laçkaliklar beni üzdü. Bu nedenledir ki, sorulan ilk soruya verilen cevaplari ve o cevaplarla ilgili yorumlari, geçersiz addediyorum.
Konu felsefik dahi olsa, ciddiyet sarttir. Halbuki bu soru felsefik degil, bilimsel bir sorudur...
Dogru bilgi nedir ?
Dogru bilgiye ulasmak mümkünmüdür ?
Dogru bilgiye ulasabilmek nasil mümkündür ?
Dogru bilgiye ulasabilme metodlari nelerdir ?
Dogru bilgiye ulasabilme araclari nelerdir ?
vs...

sorularini sormamiz mümkündür.
Tartismaya buradan baslamaya buyrun....

Bu arada relasyon teorisinden bihaber olupta herseyi relatiflestirebileceklerini zannedenleride, gayr-i ciddi olmamamalari icin uyarmak isterim.

--------------------------------------------------------------------------------
melnur Tarafından düzenlenmiştir. Düzenlenme zamanı: 12-09-07 22:19 .

***

mim

11-09-07, 19:22 #33
IŞIK

--------------------------------------------------------------------------------

Doğru ve güvenilir bilgiye hangi yolla ulaşılacağının anlaşılabilmesi için sanıyorum öncelikle "doğru ve güvenilir bilgi"nin tanımını yapmak gerekiyor.

Güvenilir ve doğru bilgi nedir ?
Doğru bilgi hakkında birden fazla tanım yapılabilir; ama şuana kadar gördüğüm en iyi tanım şu sanırım:
Akıl yürütme basamakları arasındaki tutarlılığın ve düşüncenin gerçekliği yansıtması.
(Tanım yanlış ya da eksik olabilir.)

Sizin için doğru bilginin tanımı ne ?


IŞIK
11-09-07, 19:51 #34
IŞIK



--------------------------------------------------------------------------------

Gerçekten bu konuda bir uzlaşıya varmak ve dogru bilginin mümkün olmadıgını ve eger mümkün ise kaynagının ne oldugunu bilmek bir hayli zor ...
Doğruluk sonsuzlugun güneşidir.Nasıl olsa dogar....


IŞIK

12-09-07, 00:52 #35
lachesis
Felsefe



Giriş Tarihi: Apr 2006
Ülke / Şehir: İstanbul
Mesajlar: 492

--------------------------------------------------------------------------------

Doğru bilgi, kişinin gerçek olanı kavramasıdır. Gerçeklik kişiden bağımsızdır, oysa doğruluk bilinçteki yansımadır yani kişiden bağımsız bir doğru düşünülemez. O halde doğru bilgiye ulaşmak gerçek olanları apaçık bir şekilde görmeyi gerektirir. Kişi doğru bilgiye ulaşabilir, doğru bilginin yolu da kuşkuculuktan geçer. Kişi kuşku duyup sorguladıkça gerçekleri kavrayabilir; ama kuşkuculuğunda sınırları olmalıdır. Çünkü aşırı kuşku, insan zihninin hiçbir doğruya ulaşamayacağı düşüncesine götürür.
__________________
"Yaptıklarımız hiçbir zaman anlaşılmaz, sadece övülür ya da yerilir." Nietzsche


lachesis

12-09-07, 09:56 #36
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

ÇIKMAZ SOKAKLARA NEDEN GiRiLiR Ki ?

Yukarda bu konu ile ilgili ilk yazimda ciddiyete davet etmistim sizleri. Ciddiyet; birseye verilen ehemmiyettir. Eger bu konuya ehemmiyet veriliyorsa, bilincsizce verilen cevaplardan kacinmak gereklidir ve sarttir.
Bu arada isigin rezignasyonunun aceleci oldugunu, lachesis´in yorumunun ise; sorulan sorulari cevaplamaktan acizliginden, konuyu cuvala sokmaya yönelik oldugunu da belirtmek isterim.
Isik´in konuya yaklasimi gayet normal iken, konuyu lachesis´in yaklasimi sümenalti etmekten ileri gidememistir.
Bu konuya layik oldugu ehemmiyeti vererek, derinlemesine girmeden önce masa etrafindaki arkadaslari saadete davet etmeyi, konudan önemli görüyorum.
****
Asil konuya girmeden lachesis´in yaklasimlarini cevaplamaya baslamayi dogru buluyorum:
"Doğru bilgi, kişinin gerçek olanı kavramasıdır. Gerçeklik kişiden bağımsızdır,"
Dogru nedir ki, dogru ne ola ?
Gercek nedir ?
Kavramak nedir ?
gibi sorularin cevaplanabilmeleri sarttir. Kavramlar üzerinde anlasamadiktan sonra fikirler üzerinde anlasmak mümkün degildir.
"oysa doğruluk bilinçteki yansımadır yani kişiden bağımsız bir doğru düşünülemez. "
Yanlis....
"O halde doğru bilgiye ulaşmak gerçek olanları apaçık bir şekilde görmeyi gerektirir. "
Eger gercek nedir ? bilebiliyorsaniz, dogru bilgiye uasabilmeniz mümkün olabilir. Dogru bilgininde ne oldugunu ilk önce belirtmenizde gerekir ki, neyin dogru, neyin dogru bilgi oldugunu bilelim degil mi ?
"Kişi doğru bilgiye ulaşabilir, doğru bilginin yolu da kuşkuculuktan geçer. "
Insan; yer+zaman+mekan faktörlerine bagli olan dogru bilgiye ulasabilir fakat bu bilginin dogrulugu yukardaki faktörlere bagli olarak gecerlidir. Yani dogru bilgi genel dogru bilgi degildir. Yeri gelir, zamani gelir, mekani gelir ve degisir...
Dogru bilgiye ulasabilmenin araclarindan biriside skepsis yani kuskudur...
Nefis, merak, ihtiyac, duygu, his, ihtiyac, zorunluluk, kisinin gen yapisi, vs...de kisinin kendisinden olan bilgiye götüren araclardirlar.
Kisinin kendisinden olmayan ve bilgiye götüren diger araclarda vardir. Motivasyon, provokasyon, görünüm,vs..gibi..
***
"Kişi kuşku duyup sorguladıkça gerçekleri kavrayabilir."
Yanlis...Kisi sorguladikca kavramaya calisabilir bilgiler arasindaki baglamlari...Fakat sorguladikca gercekleri kavrama mümkün olabilir diye bir kaide olamaz.
"ama kuşkuculuğunda sınırları olmalıdır. Çünkü aşırı kuşku, insan zihninin hiçbir doğruya ulaşamayacağı düşüncesine götürür."
Yukarda belirttigim gibi, sorguladikca gercekleri kavrama mümkün olabilir diye bir kaide olamaz.
***

Zannedersem asil konuya dönebiliriz herhalde ?
Bilmeden, biliyormus gibi yapmak, konuyu relative etmekten baska bir sonuc dogurabilirmi ki ?


mim

12-09-07, 10:22 #37
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

DOGRU NEDiR ?
DOGRU BiLGi NEDiR ?

Dogru/Yanlis, Iyi/Kötü, Gercek/Sahte, Tatli/Tuzlu, vs...gibi terimler tanimlar; insanoglunun uyduruklaridirlar.
Insanoglu isine gelen herseye pozitif, aksine ise negatif bir tanim kullanmistir ve kullanir.
Yasadigimiz kainatta hicbirsey -aslinda- ne negatif ve nede pozitiftirler. Çünkü negatifsiz pozitifler, pozitifsiz negatiofler yoktur...YOKTUR....Negatif ve Pozitif daima birarada ic icedir.
Insanlar kendi yasam kalitelerini artirabilmek icin, etrafinda bulunan bilgileri;
1. Ayirima (seleksiyon)
2. Tasniflemeye (klasifikasyon), vs...yollari ile bilgileri
rasyonellestirmeye calismistirlar.
Kisacasi bilgilerin negatif veya pozitif anlam icermeleri; kabullenilmis varsayimlardirlar. Bu gercegi bilerek, bilgileri relative etmeye calismak mümkün degildir. Nasil ki, matematik varsayimlar üzerine oturtulmustur, bilgi sistemimizde varsayimlar üzerine oturtulmuslardir. BU BiR GERÇEK.....
Bilgiler varsayimlar üzerine oturtulduktan sonra bu bilgilerle bir MEDENiYET olusturulmustur.
Tüm bu binanin altindaki varsayimli taslar; yer+zaman+mekan degistikce degisirler. Yani medeniyetin temel taslarinin tanimlari degisir, degisebilir...Bu degisimler medeniyet denen binaninda degisimini beraberinde geitirir.
***
DOGRU: Yer+Zaman ve Mekan Faktörlerine dayali olarak, -algilayabildigimiz ölcüde, idrak edebildigimiz ölcüde, akledebildigimiz ölcüde- kendi cikarlarimiz yönünde olduguna hükmettigimiz tespittirler.
DOGRU BiLGi:Yer+Zaman ve Mekan Faktörlerine dayali olarak, -algilayabildigimiz ölcüde, idrak edebildigimiz ölcüde, akledebildigimiz ölcüde- kendi cikarlarimiz yönünde olduguna hükmettigimiz bilgi tespitleridirler.


mim
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by mim
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

12-09-07, 10:28 #38
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

DOGRU BiLGiLERE ULASMAK MÜMKÜNMÜDÜR ?
ELEMENTAR BAKIS...

Dogrulara,, bilimsel metot ve teknikleri kullanarak, bilimsel olarak ulasmak mümkündür. Bunun icin herseyden önce elementar matematigin, elementar fizigin, elementar kimyanin, vs..bilinmeleri sarttir.




mim

12-09-07, 11:50 #39
melnur
Yazıyaz Grup
Genel Koordinatörü




Giriş Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 6,251

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


DOGRU BiLGiLERE ULASMAK MÜMKÜNMÜDÜR ?
ELEMENTAR BAKIS...

Dogrulara,, bilimsel metot ve teknikleri kullanarak, bilimsel olarak ulasmak mümkündür. Bunun icin herseyden önce elementar matematigin, elementar fizigin, elementar kimyanin, vs..bilinmeleri sarttir.


Sn.mim;

Ölümden sonra bir hayatın olduğu "bilgisi" bu anlamda doğru bir bilgi midir?


melnur

12-09-07, 12:02 #40
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

ÖLÜMDEN SONRA YASAM VARDIR..


Alıntı:
Sayın melnur şöyle demiş:


Sn.mim;

Ölümden sonra bir hayatın olduğu "bilgisi" bu anlamda doğru bir bilgi midir?

Kainatta ne nokta vardir..nede virgül...bir yanda dogumlar..bir yanda yasam...bir yanda ölümler....Hepsi bir bütündür.
Ölüm bir SON degildir ki, ondan sonra bir hayatin olup/olmadigi söz konusu olabilsin.
Gecmis yasamlarin olusturduklari kültür birikimlerinin; (avrupai anlamda anlamanizi rica ederim. Kültür bir medeniyettir, insanoglunun birikimlerinin toplamidir) yeni nesillere genler üzerinden aktarildigi bilimsel bir tespit oldugundan, ölümden sonra bir hayatin oldugu bilimsel bir gercektir.
Fakat insana bakis acisinda; insanin RUH ve CESET´ten ibaret oldugunu göz önünde tutmak sarttir.
Insandan inssana tasinan gen faktörleri(kültürel kalitimlarla); insan ruhunun yasamaya devam ettigini bilimsel olarak kanitlamaktadir.
Özetlersek, ölümden sonra bir hayat vardir...Bu oldu bitti vardi. Kur´andaki ayetlerin bu konuda, bilimsel bulgularla örtüstüklerini görmekte materyalist düsünce sahibi olan biz bilim adamlatrinida bir defa daha hayretler icerisinde birakmistir.

melnur
Yazıyaz Grup
Genel Koordinatörü




Giriş Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 6,252

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


[.
Özetlersek, ölümden sonra bir hayat vardir...Bu oldu bitti vardi. .

Anlıyorum.
Peki doğru bilgi olarak vurgu yaptığınız "
elementar matematigin, elementar fizigin, elementar kimyanin, vs..bilinmeleri sarttir." cümlesinin neresine oturuyor bu "doğru bilgi"?


melnur

12-09-07, 12:28 #42
dstlms



Giriş Tarihi: Nov 2006
Mesajlar: 80

--------------------------------------------------------------------------------

zamanın sürekli devam eden akışkanlığı içinde bugün doğru dediğimizin yarın doğruluktan çıkması işte bu akışkanlığın bir göstergesidir.sürekli değişen zamanın içinde sabit doğrular bulmak gerçekten de bir ütopyadan öteye gitmez.


dstlms

12-09-07, 13:36 #43
melnur
Yazıyaz Grup
Genel Koordinatörü




Giriş Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 6,252

--------------------------------------------------------------------------------

Doğru bilginin felsefik olmayıp bilimsel olduğunu ve matematik, fizik, kimya gibi disiplin ve bilimlerle ilişkisi olduğunu söyleyen bir anlayışın birdenbire ölümden sonra hayatın olduğu bilgisine(!) doğru bilgi nitelemesi yapması, başlıbaşına bir çelişki değilse,ne olabilir?

Sn.mim'in bu konuda da bir bildiği vardır elbet.


melnur

12-09-07, 15:16 #44
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın melnur şöyle demiş:


Anlıyorum.
Peki doğru bilgi olarak vurgu yaptığınız "
elementar matematigin, elementar fizigin, elementar kimyanin, vs..bilinmeleri sarttir." cümlesinin neresine oturuyor bu "doğru bilgi"?

dogru bilgi; kavraminin bilimsel izahi; element sistemi üzerine kurulmus bugünkü ilimlerle mümkündür. Bunun detaylandirilmasna bir ara girecegim.


mim

12-09-07, 15:25 #45
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Ceset; bir ruh tasiyicisi hamaldan baska birsey degildir.


Alıntı:
Sayın melnur şöyle demiş:


Doğru bilginin felsefik olmayıp bilimsel olduğunu ve matematik, fizik, kimya gibi disiplin ve bilimlerle ilişkisi olduğunu söyleyen bir anlayışın birdenbire ölümden sonra hayatın olduğu bilgisine(!) doğru bilgi nitelemesi yapması, başlıbaşına bir çelişki değilse,ne olabilir?

Sn.mim'in bu konuda da bir bildiği vardır elbet.

Moleküler Kimyaya göre; bazi dna larin gecmis yasamin kalintilarini yani birikimlerini insandan insana tasidigini göstermektedir. Bu demektir ki, bizden önceki nesillerden bilgi taransformasyonlarina sahibiz. Neslden nesile bilgilerin transpormasyonu ise sonsuz olan bir yasam sürdügümüzü kanitlar.
Ceset´imiz ölür. Rihumuz ise transformasyonlarla diger nesillere tasinir. Yani ölmezler, varliklarini baska vücutlarda sürdürürler...

Zannedersem hayat nedir ? sorusunu prezizlememiz gerekiyor.
Hayat; bir ruhun(soyutluklar bütünü) bir vucut(somut=materi) icerisinde ikamet ettigi sürectir.


mim
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

12-09-07, 19:16 #46
melnur
Yazıyaz Grup
Genel Koordinatörü




Giriş Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 6,252

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Ceset; bir ruh tasiyicisi hamaldan baska birsey degildir.


Moleküler Kimyaya göre; bazi dna larin gecmis yasamin kalintilarini yani birikimlerini insandan insana tasidigini göstermektedir. Bu demektir ki, bizden önceki nesillerden bilgi taransformasyonlarina sahibiz. Neslden nesile bilgilerin transpormasyonu ise sonsuz olan bir yasam sürdügümüzü kanitlar.
Ceset´imiz ölür. Rihumuz ise transformasyonlarla diger nesillere tasinir. Yani ölmezler, varliklarini baska vücutlarda sürdürürler...

Zannedersem hayat nedir ? sorusunu prezizlememiz gerekiyor.
Hayat; bir ruhun(soyutluklar bütünü) bir vucut(somut=materi) icerisinde ikamet ettigi sürectir.

Sn.mim; Sanırım bu noktada bilim iflas etti.

Moleküler kimya ve Dna kalıntısından girip ruh transformasyonundan çıkınca , bu transformasyon tarafından taşınan bilgi hayat prezizlemiz sonucunda bir başka bedenin içinde yaşamın devamı kompleksini yerine getiriyor. Üstüne üstlük cesedi de öldürünce ortada kalan ruh bir şekilde hayatını devam ettiriyor:

Evet; bir ara doğru bilginin ne olup ne olmadığına devam ederiz. Etrafı da fazla bulandırmadan.


melnur
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by melnur
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

12-09-07, 19:50 #47
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın melnur şöyle demiş:


Sn.mim; Sanırım bu noktada bilim iflas etti.

Moleküler kimya ve Dna kalıntısından girip ruh transformasyonundan çıkınca , bu transformasyon tarafından taşınan bilgi hayat prezizlemiz sonucunda bir başka bedenin içinde yaşamın devamı kompleksini yerine getiriyor. Üstüne üstlük cesedi de öldürünce ortada kalan ruh bir şekilde hayatını devam ettiriyor:.

Kant teorisine göre insanlar dogarken bilgi ile dogarlar. Bu bilgiler ortaya cikartilir insanlar tarafindan.
Delete yapilmis bir Harddisk´teki bilgilerin Undelete komutu ile yeniden yasama gecirilmeleri gibi...
Bugünkü ilim dnalar üzerinde önceden gelen yani gecmisten alinmis bilgilerin varligini ortaya koymaktadir. Buda yeni dogan bir insanin, ölmüs bir insandan birseyleri alip, devam ettigini ortaya koymaktadir. Yani insanda ölümsüz olan bir baska insan daha vardir ve buna ruh diyoruz. Isterseniz buna bir PC nin harddiskide diyebilirsiniz. Bir PC ölebilir ama harddiski cikartilip, baska pc lerde calistirilabilir.
Kur´an in insana ruh+cesed yaklasimi yukardaki bilimsel gerceklerle birebir örtüsmektedir. Ruhun varligi kabul edilebilir olmustur Tip, Fizik ve Kimya tarafindan...
3-4 yil icerisinde bu konuda daha cok seyler ortaya cikacaktir. Çünkü bilim adamlari bu gercegin tersini ispatla yogun bir sekilde ugrasmaktadirlar.

.
Alıntı:
Evet; bir ara doğru bilginin ne olup ne olmadığına devam ederiz. Etrafı da fazla bulandırmadan.

Elementar matematige 40 yildan beri gecemeyen bir ülkenin akademisyenlerininde bu gibi konularda duraklamalari normaldir bence...
Ayni durum benimde basima gelmis, bu yüzden 2 semester kaybetmistim.


mim
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by mim
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

12-09-07, 22:49 #48
filozofish



Giriş Tarihi: Aug 2007
Ülke / Şehir: Los Angeles
Mesajlar: 83

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Kant teorisine göre insanlar dogarken bilgi ile dogarlar.

Kant'in teorisinde nerde boyle bir seyden bahsediliyor? Lutfen bana Kant'in eserlerinde "Dogarken bilgi ile dogmak" dan bahsettigi kismi gosterin. Akil ile degil, ama bilginin kendisine sahip bir sekilde dogmakdan bahsediyorsunuz!


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Bu bilgiler ortaya cikartilir insanlar tarafindan.
Delete yapilmis bir Harddisk´teki bilgilerin Undelete komutu ile yeniden yasama gecirilmeleri gibi...

Kant'in boyle bir sey soyledigini gosterir misin lutfen.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Bugünkü ilim dnalar üzerinde önceden gelen yani gecmisten alinmis bilgilerin varligini ortaya koymaktadir. Buda yeni dogan bir insanin, ölmüs bir insandan birseyleri alip, devam ettigini ortaya koymaktadir. Yani insanda ölümsüz olan bir baska insan daha vardir ve buna ruh diyoruz.

Genetik ile bir takim DNA kodunun bir sonraki DNA'ya gecmesinden "ruh" kavramina inanilmaz buyuklukte bir atlama yaptiniz. Lutfen boylesine iddiali deklerasyonlar yaparken iddialari destekleyici argumanlar verelim.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Isterseniz buna bir PC nin harddiskide diyebilirsiniz. Bir PC ölebilir ama harddiski cikartilip, baska pc lerde calistirilabilir.
Kur´an in insana ruh+cesed yaklasimi yukardaki bilimsel gerceklerle birebir örtüsmektedir. Ruhun varligi kabul edilebilir olmustur Tip, Fizik ve Kimya tarafindan...

PC benzetmeniz bu kadar ciddi iddialari aciklamakta bir hayli yetersizdir.

Bilim tarafindan kesinlikle ve kesinlikle boyle bir kabul edis olmamisdir. Unutmayinki bu sitede felsefe konusunda uzman sayilacak kisiler oldugu gibi, Kimya, Genetik Biyoloji, Genetik Muhendisligi gibi konularda da uzman kimseler olabilir (hatta var). Bu yuzden iddialarinizi deklerasyon niteliginden cikarip felsenin geregi sekilde argumanlarla ortaya koyun.

Toplumsal bilgi birikiminin memetics teorisi ile nesilden nesile gecisi artik kabul edilmis teoridir, ama sizin iddia attigini DNA ile bilgi transferi, vede bu bilgi transferinin bilim dunyasinda Ruh olarak tanimlanmasini ben hic bir yerde okumadim, duymadim, boyle bir sey iddia eden bir bilim adamina rastlamadim.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


3-4 yil icerisinde bu konuda daha cok seyler ortaya cikacaktir. Çünkü bilim adamlari bu gercegin tersini ispatla yogun bir sekilde ugrasmaktadirlar.

Bu sekilde biraktiginiz icin bu soylediklerin sadece senin spekulasyonun olarak kalacaktir. Ama tekrar edeyim arguman verip bunu degistirmek sana kalmis.

Ilginc olan bir konu ise bir kac sayfa once felsefi bir aciklamayi elinizin tersi ile ittiniz, vede tanimlamar talep ettiniz (bence hakli idiniz). Yazilan postlari kucumser bir tavirda dile getirdiniz bunu. Simdi nedense ayni standardlari kendinize uygulamiyorsunuz. DNA'dan ruh cikarken okuyuculara bir arguman vermek geregi bile duymuyorsunuz. Bu entellektuel durustlukden cok uzak bir yaklasim olup bir felsefe sitesine yakismayan bir harekettir.
__________________
Dusunmek bir yetenekdir.
Uzerinde ne kadar calisirsanir, o kadar daha ilerletirsiniz.

--------------------------------------------------------------------------------
filozofish Tarafından düzenlenmiştir. Düzenlenme zamanı: 12-09-07 22:54 .


filozofish

13-09-07, 00:01 #49
mim
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 53

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın filozofish şöyle demiş:


Kant'in teorisinde nerde boyle bir seyden bahsediliyor? Lutfen bana Kant'in eserlerinde "Dogarken bilgi ile dogmak" dan bahsettigi kismi gosterin. Akil ile degil, ama bilginin kendisine sahip bir sekilde dogmakdan bahsediyorsunuz
Kant'in boyle bir sey soyledigini gosterir misin lutfen.!.

Teyp bandindaki bir müzik silinmis olsada, canlandirilabilir,.,.

.
Alıntı:
Genetik ile bir takim DNA kodunun bir sonraki DNA'ya gecmesinden "ruh" kavramina inanilmaz buyuklukte bir atlama yaptiniz. .

Eger gecmis nesildein informasyonlar yeni nesle aktariliyorsa, bu nasil olmaktadir sizce ?
Vücut ölmüs, toprak yutmus oldugu halde...Ölmeyen nedir ki, informasyonlari baska nesillere tasiyabilsin ?

.
Alıntı:
Lutfen boylesine iddiali deklerasyonlar yaparken iddialari destekleyici argumanlar verelim..

Bir bilim adami olarak, bildiklerimi naklederken genel yaparim. Soruldukcada detaylandiririm. Her insanin hazim sekli degisiktir...
Soracaksiniz anlamadiginiz zaman...

.
Alıntı:
PC benzetmeniz bu kadar ciddi iddialari aciklamakta bir hayli yetersizdir..

Bu kadar ciddi iddialari yine bu iddialara göre arsitekte ettigimiz basit PC gibi cihazlarla izahla anlasilmalarini saglayabiliyorum. Unutmayin ki, Bigisayarlar; insan özelliklerini -mümkün oldugu kadar-kopyelemekle ortaya cikan cihazlardirlar.

.
Alıntı:
Bilim tarafindan kesinlikle ve kesinlikle boyle bir kabul edis olmamisdir..

Eger iki rakami biraraya getirmeyi beceremezseniz, bu iki rakam arasindaki relaksiyonlarida ortaya cikartamazsiniz, zuhur ettirtemerzsiniz. Bilgi ambarinda otlanmakla mümkündür buda...Almak, Anlamak, Algilamak, Hafzetmek, Idrak etmek, Bunlarin arasindaki relasyonlari kesfetmek...Bunu da hazir bulabileceginiz buir firin yok maalesef..

.
Alıntı:
Unutmayinki bu sitede felsefe konusunda uzman sayilacak kisiler oldugu gibi, Kimya, Genetik Biyoloji, Genetik Muhendisligi gibi konularda da uzman kimseler olabilir (hatta var). .

Birde ben girdim bu meclise....
Ne oldugumu, isimle göstermek kaydi ile...
.
Alıntı:
Bu yuzden iddialarinizi deklerasyon niteliginden cikarip felsenin geregi sekilde argumanlarla ortaya koyun..

Anfide ders dinleyen talebeler gibi notlar tutacaksiniz ve siz birlestireceksiniz argumanlari biribirileriyle...tabiiki ihtiyaciniz varsa.....isterseniz.....
Bildiklerimi deklare etmekte sahsim icin bir yararda görmüyorum. Var olanlari akitiyorum musluktan ve bu yetiyor bana...

.
Alıntı:
Toplumsal bilgi birikiminin memetics teorisi ile nesilden nesile gecisi artik kabul edilmis teoridir, .

dedimya...aldiginiz informasyonlar arasindaki baglantilari kurmakta zorluklariniz var. bu yazinizda yukarda bana yönelttiginiz sorularin bir kisminin cevabini; ruh meselesinde, kant meselesinde oldugu gibi kendiniz vermissiniz.
.
Alıntı:
ama sizin iddia attigini DNA ile bilgi transferi, vede bu bilgi transferinin bilim dunyasinda Ruh olarak tanimlanmasini ben hic bir yerde okumadim, duymadim, boyle bir sey iddia eden bir bilim adamina rastlamadim..

Daima belirttigim gibi her bilgi; degisen yer, zaman ve mekan faktörlerine göre degisir. Sizin bilgilerinizde, sizin icerisinde builundugunuz sartlara bagli olarak cok gerilerde...
Bir transistörün calisma prensibini anlayabilmek icin tüm TR piyasasindaki kitaplari okumus, anlayamamistim. Bir Alman dergisinde 2 cümle okuyup, anlayabilmistim...Ama icerisinde bulundugunuz sartlarin yetersizliginide size kimse yükleyemez.
Buna ragmen verdigim bilgileri alip, almamakta serbestsiniz...

.
Alıntı:
Bu sekilde biraktiginiz icin bu soylediklerin sadece senin spekulasyonun olarak kalacaktir. Ama tekrar edeyim arguman verip bunu degistirmek sana kalmis..

Eger bir araba kalkis yapamiyorsa, yardim ederim iteleyerek, harekete gecmesi icin. Ben sadece bunu yapmakla mükellefim kendi adima. spekülasyonlarmidir, ironiklermidir bunlar...Gerisi sizlere kalmis..

.
Alıntı:
Ilginc olan bir konu ise bir kac sayfa once felsefi bir aciklamayi elinizin tersi ile ittiniz, vede tanimlamar talep ettiniz (bence hakli idiniz). Yazilan postlari kucumser bir tavirda dile getirdiniz bunu. Simdi nedense ayni standardlari kendinize uygulamiyorsunuz. .

Yolun basindayiz henüz. Tabiiki herseyi bilmek istersiniz..Tabiiki herseyi merak edeceksiniz...Herseyin bir anda söylenebilmeside mümkün degildir.
Sizlerin sorulari geldikce, cevaplarimda geklecektir. Aglamayana meme yok misali..
Her konuya layik oldugu bir degerle yanasmak gerekir. Bu siteye girdigimde birde baktim ki, bilim adina demagojiler yapiliyor ve buna haliyle cok üzüldüm ve reaksiyonumuda dile getirdim.
Bilimsel bilgi alis-verisindeki kurallari ben icad etmedim. Bir bilim adami iddialarini ortaya koyar ve bu iddialarini -genel ölcekte- kanitlar. genel ölcekte mevcut olan bilgileri hicbir zaman mektep acipta kimseye ögretmez. Genel ölcekte mevcut olan bilgileri, bulgulari sizler bilmek mecburiyetindesiniz. Bilmiyorsaniz anlayamazsiniz tabiiki..
Eeeeee...n´olcek ? Standart bilgilere sahip olmayanlar, standartlari yakalamak icin bol bol ugrasacaktirlar.
Buradaki tavrimda kesindir benim.
.
Alıntı:
DNA'dan ruh cikarken okuyuculara bir arguman vermek geregi bile duymuyorsunuz. .

Gönül isterdi ki, biraz sabredesiniz, düsünesiniz....
RUH denilen soyut nesnenin(su ana kadar soyut olarak varligini duyuyoruz) DNA lar olma ihtimaline ne dersiniz ?
Mademki nesilden nesile bilgi transformasyonlari bilimsel olarak bilinen bir gercektir, ortada cesed kalmadigi halde veya olmadigi halde nasil gecebiliyor nesilden nesile bu bilgiler ?
Gecmis nesilden alip, gelistirip, tasiyip ve baska nesillere aktardigimiz bilgiler neyin nesidirler ?
Bunun adina RUH demekten baska bir bilimsel care mi vardir ? Unutmayiniz ki, kainattaki hersey birerer varsayimla ifade edilirler.
.
Alıntı:
Bu entellektuel durustlukden cok uzak bir yaklasim olup bir felsefe sitesine yakismayan bir harekettir.

Yakisir...veya Yakismaz...buna sizler karar verebilirsiniz ancak. Ama SiZ degil sadece...ready ?
Haaa....Burasinin bir felsefe sitesi oldugunu belirtmissiniz. Zannedersem kendinizinde bir filosof....olarak(mi?) görüyorsunuz.
Felsefe nedir ? Filosof nedir ? Bu tanimlari yapiniz ve herseyden önce kavramlarda anlasalim. Skepsizmi; bir felsefe kabul etmek, felsefe olabilir mi ?
Sapla, samani biribirisiyle karistirmakmidir yoksa felsefe ?
Dogru´nuin ne oldugunu bilmeden, dogrulari cikmaz sokaga sokmakmidir yoksa felsefe ?
***
Belki alisik degilsiniz karsinizda güclü bnirikimli insanlari görmeye...Bu itici bir reaksiyonu beraberinde getirmemelidir.
- Bilmiyorum...demekte bir erdemdir.
Sorun, cevaplayayim...ve epey zaman sonra karar vermeye kalkisiniz.
Unutmayin ki, adim "mim"...mim´lerle... mim´leyerek, giderim, kendimde mim´li oldugum....mim´lendigim icin...
Aslinda müspet ilimler alaninda bir ilim adamiyim....

--------------------------------------------------------------------------------
melnur Tarafından düzenlenmiştir. Düzenlenme zamanı: 13-09-07 00:20 .


mim
Kullanıcının Profilini Göster
Find More Posts by mim
Kullanıcıyı Arkadaş Listeme Ekle

13-09-07, 01:09 #50
filozofish



Giriş Tarihi: Aug 2007
Ülke / Şehir: Los Angeles
Mesajlar: 83

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Teyp bandindaki bir müzik silinmis olsada, canlandirilabilir,.,.

Bu zayif benzetmeler senin tahmin ettigin gibi guclu aciklamalar getirmiyor. Hele ki bir felsefe sitesinde yetersiz kaliyorlar. Okul ogrencilerine anlatirnek ikna edici olabilir, oda belki.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Eger gecmis nesildein informasyonlar yeni nesle aktariliyorsa, bu nasil olmaktadir sizce ?
Vücut ölmüs, toprak yutmus oldugu halde...Ölmeyen nedir ki, informasyonlari baska nesillere tasiyabilsin ?

DNA icindeki bilgi [information], insanin aklinda varolan bilgi, yani "gerekcelendirilmis dogru inanc" [knowledge], ile ayni sey degildir. Burada bir kelimenin iki farkli anlamini yok sayarak hata yapiyorsun. Tum soylevinde bu hatali varsayima dayandirilmis.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Bir bilim adami olarak, bildiklerimi naklederken genel yaparim. Soruldukcada detaylandiririm. Her insanin hazim sekli degisiktir...
Soracaksiniz anlamadiginiz zaman...

Belliki felsefi boyutta tartisma gerekliliklerinden haberdar degilsin. Deklarasyon'nun hicbir ehemmiyeti yoktur felsefede. Oncullerin, propozisyonlarin, vede en sonunda bir argumanin olmadan soylediklerin yanlizca iddia olarak kalir. Sadece iddia degil, desteksiz iddia olur. Bu demek degil ki iddia ettigin seyler yanlisdir. Sadece iddia ettiklerin desteklenmemis demektir.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Bu kadar ciddi iddialari yine bu iddialara göre arsitekte ettigimiz basit PC gibi cihazlarla izahla anlasilmalarini saglayabiliyorum. Unutmayin ki, Bigisayarlar; insan özelliklerini -mümkün oldugu kadar-kopyelemekle ortaya cikan cihazlardirlar.

Bilgisayar benzetmesi bazi nasit konulari anlatmakda ise yarayabilir. Ama DNA'dan ruh's gecis gibbi bir hayli ciddi iddialarda yetersizdir. Dikkat edin, ben daha elestirmedim bile benzetmendeki eksiklikleri. Sadece verdigin ornek ile asil aciklamaya calistigin konu arasindaki farkin buyuklugunden dolayi ornegin yetersiz kaliyor dedim.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Eger iki rakami biraraya getirmeyi beceremezseniz, bu iki rakam arasindaki relaksiyonlarida ortaya cikartamazsiniz, zuhur ettirtemerzsiniz. Bilgi ambarinda otlanmakla mümkündür buda...Almak, Anlamak, Algilamak, Hafzetmek, Idrak etmek, Bunlarin arasindaki relasyonlari kesfetmek...Bunu da hazir bulabileceginiz buir firin yok maalesef..

Bu, sende dahil olmak uzere, herkez icin gecerli, her zaman soylenebilecek bir soz. Tartistigimiz konu ile ilgisi yok.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Birde ben girdim bu meclise....
Ne oldugumu, isimle göstermek kaydi ile...

Hos geldin.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Anfide ders dinleyen talebeler gibi notlar tutacaksiniz ve siz birlestireceksiniz argumanlari biribirileriyle...tabiiki ihtiyaciniz varsa.....isterseniz.....
Bildiklerimi deklare etmekte sahsim icin bir yararda görmüyorum. Var olanlari akitiyorum musluktan ve bu yetiyor bana...

Sana neyin yettigi yada yetmedigi degil benim ititraz ettigim. Benim bahsettigim bir felsefe sitesinde yazi yazarken, nasil bir bilim sitesine yazarken bazi kurallar, beklentiler varsa, varolan beklentilere senin dikkatini cekmek idi.
Anfide not tutan talebeler gibi senin soyledikelrini takip edip, daginik cumlelerinden bir arguman artaya cikarmak (bir arguman var ise tabiiki) kimsenin yukumlulugu degil, ancak ve ancak senin kendi yukumlulugundur.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


dedimya...aldiginiz informasyonlar arasindaki baglantilari kurmakta zorluklariniz var. bu yazinizda yukarda bana yönelttiginiz sorularin bir kisminin cevabini; ruh meselesinde, kant meselesinde oldugu gibi kendiniz vermissiniz.

Sanirim atlamissin, benim bahsettigim memetics, senin soylediklerine karsit, info transferini aciklayan bir teori idi. Sanirim seni destekledigim hissine kapilmissin.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Daima belirttigim gibi her bilgi; degisen yer, zaman ve mekan faktörlerine göre degisir. Sizin bilgilerinizde, sizin icerisinde builundugunuz sartlara bagli olarak cok gerilerde...
Bir transistörün calisma prensibini anlayabilmek icin tüm TR piyasasindaki kitaplari okumus, anlayamamistim. Bir Alman dergisinde 2 cümle okuyup, anlayabilmistim...Ama icerisinde bulundugunuz sartlarin yetersizliginide size kimse yükleyemez.
Buna ragmen verdigim bilgileri alip, almamakta serbestsiniz...

Benim sahsimla ilgili yorumlarinizi atliyorum, bunlar beni hic ilgilendirmiyor. Gelelim her bilgi'nin degisen yer zaman, ve mekan faktorlerine gore degismesi. Bu net yazilmamis cumle herhalde sunu demek istiyor.

Her propozisyon'un dogru/yanlis degeri, propozisyon'un yapildigi yer, zaman, ve mekan'a baglidir.

Senin "Bilgi'nin degismesi" ile ne demek istemene getirebildigim en eli acik yorum bu. Tabiiki bu iddia yanlis, cunku her propozisyonun dogru/yanlis degeri yer, zaman, ve mekan bagimli degildir. Ucgen'in ic acilari toplami 180 derecedir propozisyonu hangi yer, mekan, ve zaman'da dogru degildir?


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Eger bir araba kalkis yapamiyorsa, yardim ederim iteleyerek, harekete gecmesi icin. Ben sadece bunu yapmakla mükellefim kendi adima. spekülasyonlarmidir, ironiklermidir bunlar...Gerisi sizlere kalmis..

Kalkamayan arabaya yardim edersin, ve bu senin spekulasyon ve ironindir?? Bu cumle bir hayli anlamsiz. Yorumlamaya calismak bosuna sarfedilen zaman olur. Bu sekilde benzetmeler kullanak yazi yazan kisiler genellikle dusuncelerini oldugu gibi net aciklayamayan, yada daha kotusu net dusunemeyen kisilerdir. Eminim sen bu kisilerden degilsin, ama ispatlamak sana kalmis.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Yolun basindayiz henüz. Tabiiki herseyi bilmek istersiniz..Tabiiki herseyi merak edeceksiniz...Herseyin bir anda söylenebilmeside mümkün degildir.
Sizlerin sorulari geldikce, cevaplarimda geklecektir. Aglamayana meme yok misali..
Her konuya layik oldugu bir degerle yanasmak gerekir. Bu siteye girdigimde birde baktim ki, bilim adina demagojiler yapiliyor ve buna haliyle cok üzüldüm ve reaksiyonumuda dile getirdim.

Reaksiyonu dile getirdin, bilim konusunun bazen katledildiginde haklisin. Bende benzer sekilde senin felsefe adina yaptigin felsefeden bir hayli uzak yazilarina oldukca dogal bir tepki verdim.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Bilimsel bilgi alis-verisindeki kurallari ben icad etmedim. Bir bilim adami iddialarini ortaya koyar ve bu iddialarini -genel ölcekte- kanitlar. genel ölcekte mevcut olan bilgileri hicbir zaman mektep acipta kimseye ögretmez. Genel ölcekte mevcut olan bilgileri, bulgulari sizler bilmek mecburiyetindesiniz. Bilmiyorsaniz anlayamazsiniz tabiiki..
Eeeeee...n´olcek ? Standart bilgilere sahip olmayanlar, standartlari yakalamak icin bol bol ugrasacaktirlar.
Buradaki tavrimda kesindir benim.

Tavrinizin kesinligi ne yazikki hakliligini yansitmamakda. Bir felsefe dialogunun kurallarinida ben koymadim. Arguman vermek, onculleri aciklikla ortaya koymak felsefi bir yazinin gerekleridir.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Gönül isterdi ki, biraz sabredesiniz, düsünesiniz....
RUH denilen soyut nesnenin(su ana kadar soyut olarak varligini duyuyoruz) DNA lar olma ihtimaline ne dersiniz ?
Mademki nesilden nesile bilgi transformasyonlari bilimsel olarak bilinen bir gercektir, ortada cesed kalmadigi halde veya olmadigi halde nasil gecebiliyor nesilden nesile bu bilgiler ?
Gecmis nesilden alip, gelistirip, tasiyip ve baska nesillere aktardigimiz bilgiler neyin nesidirler ?
Bunun adina RUH demekten baska bir bilimsel care mi vardir ? Unutmayiniz ki, kainattaki hersey birerer varsayimla ifade edilirler.

Gonul isterdiki oncelikle herkezden israrla istedigin tanimlari once sen yap.

Nedir senin yazdiklarinda DNA ile transfer edilen "bilgi"
Nedir "Ruh"

Bu soylevindeki hatayi basta belirttim. DNA ile gecirilen info yu, yani kodun icindeki, kisinin biyolojik yapisi ile alakali olan info'yu, kisinin aklinda olusturdugu bilgi [knowledge] ile karistirmakdasin. Tum soylevin buna dayandirilmis. Eger DNA'daki bilgi "genetik info" ile aklimizdaki bilgi "knowledge" ayni diye iddia ediceksen, sana ortaya koyacagin argumanda basarilar dilerim.

Haydi diyelim bu ikisinin bir sekilde ayni oldugunu gosterebildin, bu bile hala bu DNA'ya "ruh" tanimlamasini getirmez. Tabii sen "Ruh" derken, aciklamamissin ne demek istedigini, dini bir tanimlama getirmiyorsan.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Yakisir...veya Yakismaz...buna sizler karar verebilirsiniz ancak. Ama SiZ degil sadece...ready ?
Haaa....Burasinin bir felsefe sitesi oldugunu belirtmissiniz. Zannedersem kendinizinde bir filosof....olarak(mi?) görüyorsunuz.

Hayir tabiiki gormuyorum. Felsefe ile ilgilenen birisi olarak goruyorum.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Felsefe nedir ? Filosof nedir ? Bu tanimlari yapiniz ve herseyden önce kavramlarda anlasalim. Skepsizmi; bir felsefe kabul etmek, felsefe olabilir mi ?
Sapla, samani biribirisiyle karistirmakmidir yoksa felsefe ?
Dogru´nuin ne oldugunu bilmeden, dogrulari cikmaz sokaga sokmakmidir yoksa felsefe ?

Konu ile ne alakasi oldugunu gecip cevap verreyim. Bu bahsettigin sorularin tartisildigi yazilar var bu sitede, oraya gidip yazip, okuyup, tartisabilirsin.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


Belki alisik degilsiniz karsinizda güclü bnirikimli insanlari görmeye...Bu itici bir reaksiyonu beraberinde getirmemelidir.

Tam aksine, bir hayli aliskinim, o yuzden de arguman vermeden, sebep sonuc iliskisi yerine bilgisayar, araba benzetmelirnden bahsedip DNA ile RUH'u birlestiren birisini gorunce yadirgiyorum. Ama bilgi birikimi kadar, iddialari destekleyebilmek de onemlidir, heleki bir felsefe sitesinde.


Alıntı:
Sayın mim şöyle demiş:


- Bilmiyorum...demekte bir erdemdir.
Sorun, cevaplayayim...ve epey zaman sonra karar vermeye kalkisiniz.
Unutmayin ki, adim "mim"...mim´lerle... mim´leyerek, giderim, kendimde mim´li oldugum....mim´lendigim icin...
Aslinda müspet ilimler alaninda bir ilim adamiyim....

Evet, bilmiyorum demekde bir erdemdir, bunun tamamen farkindayim. Ama simdi erdem olan seylerimi siralamaya basliyoruz durup dururken?
Adinizin ne oldugunun butun bu tartistigimiz konuyla ne ilgisi var?
__________________
Dusunmek bir yetenekdir.
Uzerinde ne kadar calisirsanir, o kadar daha ilerletirsiniz.

--------------------------------------------------------------------------------
filozofish Tarafından düzenlenmiştir. Düzenlenme zamanı: 13-09-07 01:21 .

Alıntı:
Sayın lachesis şöyle demiş:


Doğru, gerçeğe uygun yargıları kapsar. İdealist felsefeye göre doğru, zihindedir ve zihnin apaçık gördüğü bilgiler doğru olarak kabul edilir.

Gerçekçi bakış açısı ise, doğru bilgiye ulaşmada nesneleri göz önüne alır. Somut ve evrensel olmayan hiçbir bilginin geçerliliği yoktur.

Bilgi açısından "gerçekçi" bakış açısı yerine bilimsel düşünme becerisi de denilebilir buna. Bu yolla edinilmiş bilgilerin nesnel, somut ve evrensel niteliğinden de söz edilebilir. Buna katılıyorum."Doğru bilgi", "gerçekçi bilgi", daha da doğrusu bilimsel bilgi olarak nitelenen bilgilerin gözlem verilerine ters düşmemesi gerekir. Bu anlamda bu tür bilgi "güvenilir gözlem verileri"dir.

Bu anlamda herhangi bir savın ve iddianın geçerliliği olarak güvenilir bilgiye yaslanıp yaslanmadıığı konusu önem kazanır.


melnur

17-09-07, 00:00 #52
Sol-Düşün
Kayıtlı Okur


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 29

--------------------------------------------------------------------------------

Doğru nedir !

Doğru Herkes tarafından onaylana, gidilmesi gereken yol demektir..
Herkesin kendi doğrusu vardır...


Sol-Düşün

17-09-07, 11:28 #53
lachesis
Felsefe



Giriş Tarihi: Apr 2006
Ülke / Şehir: İstanbul
Mesajlar: 492

--------------------------------------------------------------------------------

Herkesin kendi doğrusu vardır görüşü gerçekliğin olmadığını kanıtlamaz mı,? O halde gerçek yok mudur? Çünkü doğru gerçekliğin algısıdır. Ama doğru herkese göre değişiyorsa o halde kişiden bağımsız bir gerçeklik de olamaz; çünkü herkesin doğrusu gibi herkesin gerçek kabul ettikleri arasında da bir fark oluşur? Doğrunun göreceli olduğunu düşünenler için, gerçeklik ne ifade ediyor?
__________________
"Yaptıklarımız hiçbir zaman anlaşılmaz, sadece övülür ya da yerilir." Nietzsche


lachesis

Dün, 10:12 #54
melnur
Yazıyaz Grup
Genel Koordinatörü




Giriş Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 6,252

--------------------------------------------------------------------------------

Felsefe gelişigüzel soruların yanıtlarını arayan bir gevezelik biçimine dönüşmemeli. Böyle de değerlendirilmemeli. Böyle bir yanı da olsa, felsefenin temel sorusu varlık konusuna ilişkindir. Varlığın ne olduğuyla ilgilidir. Bu anlamda bilgi, gerçeklik, nesnellik kavramları da önem kazanıyor.

Bilimin gelişmediği dönemlerde gerçekliğin salt akıl ve uslamlama yoluyla açıklanmaya çalışılması bu yöntemin, bu yaklaşım biçiminin doğru bir yöntem olduğu anlamına gelmemelidir. O günlerden bu günlere çok şey değişti. Bilim denilen bir anlama çabası ortaya çıktı. Bugün hala, yüzlerce yılın yöntemiyle anlamlandırma çabası içinde olursak çok da doğru bir yöntem izlememiş oluruz.

Bu anlamda felsefe ve onun kavramlarını bilimle ilişkilendirmemiz gereklidir. Doğru bilgi kavramı bu anlamda "içkin olanın algılanması ve sonra sınanması" olarak değerlendirilemez mi?


melnur

Dün, 10:47 #55
tatoprak
Yazar Adayı


Giriş Tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 12

--------------------------------------------------------------------------------

herkes kendi doğrusunu inandığı değerler çerçevesinde benimser.. Kendi dünyasının dışına çıkmak gerek entellektüel anlamda gerek ahlaki anlamda insanları için uğraş ve zahmet gelmekte.. o yüzden kimse doğru aramak yerine kolay olanı inandığı doğru kabl ediyo.. Günümüzde mutlak doğrular bile tartışılmakta muhalif olmak moda haline gelmişke inaların anlaşması uzlaşması pek mümkün değildir.. Bütün doğrular insanların çıkarılarını etkilediği için çıkar çatışmasından dolayı doğru bulmak yerine en makbul olanı doğru tercih etmek insanlar için karlı bi yoldur.. Kar va ama doğru bilgiyi bulmak için uğraşmak yoktur bence..
__________________
Eline, beline, diline sahip ol... Hacı Bektaş VELİ


tatoprak

Dün, 12:16 #56
bRS
Tarih



Giriş Tarihi: Nov 2006
Mesajlar: 2,622

--------------------------------------------------------------------------------

Alıntı:
Sayın Sol-Düşün şöyle demiş:


Doğru nedir !

Doğru Herkes tarafından onaylana, gidilmesi gereken yol demektir..

''Doğru'' veya ''yanlış'' sonuçtur.
__________________
Ocağımıza incirlik diktiler.
Can Yücel


bRS

Dün, 22:45 #57
filozofish



Giriş Tarihi: Aug 2007
Ülke / Şehir: Los Angeles
Mesajlar: 83

--------------------------------------------------------------------------------

Butun bu diyalog'da faydali olabilecek bazi epistemolojik tanimlamalari tekrarlamak faydali olur dusuncesindeyim. Bir anlamda herkezi ayni platformda toplayabilmek icin.

Propozisyon [proposition] dogru yada yanlis olabilme ozelligine sahip bir cumle, onerme.
Inanc [blief] bir propozisyonun dogru oldugunu dusunmek
Dogru [true] bir propozisyonun gercek dunya ya tekabul ediyor olmasi
Gerekcelendirme [justification] Epistemolojik anlamda bir propozisyona olan inanca dair desteklendirmelerin, ve sebeplerin varoldugun farkinda olmak
Bilgi, bilmek [knowledge] Gerekcelendirilmis dogru inanc.

Bu tanimlar felsefede kullanilan genel tanimlar, sanirim bu seviye bir tartisma isimizi gorebilecek tanimlar.
__________________
Dusunmek bir yetenekdir.
Uzerinde ne kadar calisirsanir, o kadar daha ilerletirsiniz.

***
Kendini demokratik bir forum olarak telakki edip, beni bir fikir adami olarak davet ettiler www.yaziyaz.com/forum a..
Bu yazilarin neticesinde de banlamadan, banladilar fikirlerimi.
Nasil mi ?
Banli degilsiniz ama yazi yazabilme olanaginiz kisitlanmis.
Yani Maulkorb = agzi kapatma metodu.
Bunun arkasinda kendini melnur olarak tanitan moderatör vardi.