Abdülhamit’i tahttan indiren fetva
11 Şubat 2008
Abdülhamit’i tahttan indiren fetva
90’ıncı ölüm yıldönümü dolayisiyle II. Abdülhamit yine gündemde. Osmanlı döneminin en çot tartışılan hükümdarı olan II. Abdülhamit, 32 yıl, 7 ay ve 27 gün imparatorluğu yönetti. 1876’nın 31 Ağustos’unda başlayan saltanat, 27 Nisan 1909 Salı günü yürek burkan bir şekilde sona ermişti.
II. Abdülhamit’in hal’ edilmesiyle İmparatorluğu yöneten üç isim, peşpeşe benzeri akıbete uğrayacaktı. Sultan Abdülaziz (kimine göre intihar etti, kimine göre öldürüldü), peşinden Sultan Beşinci Murat (akli dengesini kaybettiği gerekçesiyle tahttan indirildi) ve Sultan İkinci Hamit.
“31 Mart Vak’ası” olarak bilinen isyanın bastırılması, hükümdarın indirilmesi ile son bulacaktı.
Bu olayın ayrıntıları çok hüzünlü. Ama bir yönü var ki hep gözardı edildi. İttihatçılar ya da Jön Türkler hareketinin lider kadrosunun şeyh'ül-İslamlık makamını nasıl kullandıkları konusu...
Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Harekat Ordusu, şehirdeki isyanı kanlı bir şekilde bastırdığı günlerde, sonradan İttihat ve Terakki’nin liderliğini ele geçirecek olan iki isim vardı. Biri Talat Bey (Paşa) diğeri Enver Bey (Paşa). Enver Bey, Yıldız Sarayı’nın etrafıdaki Hassa Kuvvetleri’nin son koruma çemberini de kırma peşinde idi. Talat Bey ise padişahı indirecek olan “şer’î heyet”ten fetvanın çıkması ile meşguldü.
***
Yeşilköy’deki Yat Klübü, Meclis-i Milli’nin toplantısı için hazırlanmıştı. 7 defa II. Abdülhamit’e sadrazamlık yapan Sait Paşa kürsüde idi. Büyük bir heyecanla gelecek fetvayı bekliyordu.
Bir padişahın tahttan indirilmesi için fetva şart idi. Fetvayı, şer’i makamların en büyüğü olan Şeyhülislam hazırlayacaktı. Ama bu fetevanın şeriat hükümlerine uygun olup olmadığını tasdik edecek bir makam var idi bu da Fetva Emini idi.
Fetva Eminliği makamında Hacı Nuri Efendi, Şeyhülislam makamında ise Ziyaeddin Efendi vardı.
Mebusan Meclisi Reisi Ahmet Rıza Bey, Hacı Nuri Efendi’ye Şeyhülislam’ın kaleme aldığı fetvayı uzattı ve şöyle dedi:
“Millet artık bu zatı, saltanat ve hilafet makamında görmek istemiyor. Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi Hazretleri ile mutabıkız. Hal' (indirme) fetvasını tebyizle (temize çekmek) meşguldürler. Şimdi zat-ı fazılanelerinden rica ediyoruz. Lütfen şer’i şerifin muhtevasına göre bu müsveddeyi imza buyurur musunuz.”
Hacı Nuri Efendi’nin gözlüğü yanında yoktu ve okuması için yanında oturan Süleyman Tevfik Bey’e uzattı. Şeyhülislam’ın kaleme aldığı metin şöyle idi:
“İmamül-müslimin olan Zeyd, bazı mesail-i mühimme-i şer’iyeye kütüb-ü şer’iyeden tay ve ihrac ve kütüb-ü mezkûreyi men’i hark ve ihrak, beyt’ül-mal’de tebrir ve israfla müsevvek-i şeri hilafından tasarruf ve bila sebeb-i şer’i katil ve haps ve tağrib-i raiyyet ve sair gûne mezalimi itiyat eyledikten sonra salaha rücu etmek üzere aht ve kasem etmiş iken yemininde hânis olarak ahvâl ve umûr-u müslimini bilkülliye muhtel kılacak fitne-i azime ihdasında ısrar ve mukatele ika etmekle menea-i müslimin Zeyd’i mezburun tegallübünden izale ettiklerinde bilad-i İslamiye’nin cevanib-i kesiresinden mezburu mahlû tanıdıklarına dair ihbar-ı mütevaliye vürûd edip mezburun bekasında zarar-ı muhakkak ve zevalinde salah melhûz olmağın Zeyd-i mezbura imamet ve saltanattan ferağat teklif etmek veya hal’ etmek suretlerinden hangisi erbab-ı hal ve akd ve evliya-i umûr tarafından ercah görülür ise icrası vacip olur mu?”
Fetvanının günümüz Türkçesi ile ifadesi şöyle idi:
“Müslümanların imamı olan kimse, bazı önemli şer’i konuları şeriat kitaplarından çıkarsa ve bu kitapları yasak etse, yaksa ve yırtsa devlet hazinesini israf edip şeriata aykırı şekilde harcasa, idare ettiği kimseleri şer’i sebep olmadan öldürse, hapsetse, sürse, başka türlü zulümleri de adet edindikten sonra doğru yola yemin etmişken sözünden dönerek Müslümanların yaşayışını tamamen bozacak şekilde fitne çıkarmakta direnip onları birbirlerine öldürtse, buna engel olacak durumdaki Müslümanlar, onun bu zora dayanan tutumunu ortadan kaldırınca, İslam memleketlerinin pek çok yerlerinden hal’ edilmiş tanıdıklarını ispatlayan haberler gelip yerinde kalmasına kesinlikle zarar ve ayrılışında iyilik düşünülürse, kendisine imamlık ve sultanlıktan vazgeçme teklif etmek veya hal’ etmek şekillerinden hangisi meseleyi çözen ve bağlayan işlerin sahibi olanlar tarafından daha iyi görülürse yapılması yerinde ve gerekli olur mu?”
Fetva Emini Hacı Nuri Efendi, son cümleleri bir daha okuttuktan sonra, tahttan indirmelerin hayır getirmediğini söyledi. Fetvada da “indirme” veya “çekilme”den birinin tercih edilebileceğini hatırlatan Hacı Nuri Efendi, “Ben ancak birinci şıkkı, yani imamet ve saltanattan ferağat teklifine evet derim” dedi.
İhtilal komitesini oluşturanlardan Talat Bey, Ahmet Rıza Bey ve Pertev Paşa ile birlikte özel bir görüşme yapmak üzere salondan ayrıldı. Bu sırada içeri İstanbul mesusu dersiam (ordinaryüs profesör) Mustafa Asım Efendi girdi. Hacı Nuri Efendi’yi bir köşeye çekti ve kulağına birşeyler fısıldadı.
Salonda bulunan Süleyman Tevfik Bey hatıralarında bu tabloyu, “Hacı Nuri Efendi yerine döndüğünde yüzü sararmış ve dudakları titriyordu” diye anlatıyor.
Bu tabloyu bir köşede seyreden Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi, Hacı Nuri Efendi’nin kararında bir değişiklik olup olmadığını sordu:
“Birader!.. Fetva üzerine başkaca mütalaanız var mı?”
Hacı Nuri Efendi, soruya cevap verme yerine titreyen elleri ile masanın üzerinde duran fetva nüshasını aldı, kalemi mürekkebe batırdı. Fetvanın belli yerlerine imzalar koydu.
Artık 33 yıl süren saltanatın sonlandırılması için ihtilalcilerin önünde bir engel kalmamıştı.
II. Abdülhamit’in 7 kez sadrazamlık mührünü teslim ettiği Sait Paşa’nın yaptıkları orada bulunanları nasıl şaşırttı. Abdülhamit düşmanlığının liderliğini nasıl yaptı?
YARIN: II. Abdülhamit'in Brütüs'ü Sait Paşa
Ünal TANIK
tanik@haber7.com
Fikir7 Manset Haberler
11 Şubat, 2008
Abdülhamit’i tahttan indiren fetva
Yazar: mim Tarih: 11.2.08 0 Makale
Eklentiler: abdulhamit, Atatürk, fetva, m.kemal, seyhülislam, taht
02 Şubat, 2008
Hüküm verme yetkisi ALLAH' tadır..
"Hüküm vermek yalnız Allah'a aittir. O'ndan başkasına değil yalnız kendisine ibadet etmenizi emretmiştir. Dosdoğru din budur. Ancak insanların çoğu bilmez." (Yusuf:40)
"Hüküm yalnız Allah'a aittir. O'na güvendim. Güvenenler de O'na güvensin." (Yusuf: 67)
"İhtilafa düştüğünüz her şeyin hükmünü Allah'tan alın.." (Şura: 10)
"Yalnız Allah'ın hükmüne çağrıldığınız zaman kabul etmiyorsunuz. Fakat (bununla birlikte, şirk unsuru olan) başka hükümler söz konusu olunca kabul ediyorsunuz. Oysa, hüküm yalnız her şeye gücü yeten Allah'a aittir." (Mü'min: 12)
"Dünyada ve ahirette hamd Allah'adır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz." (Kasas: 70)
"Allah'dan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur. O'na döndürüleceksiniz." (Kasas: 88 )
"(Hak onlara apaçık geldikten sonra) Onlar cahiliyyenin hükmünü (Allah'ın hükmünden başka bir hüküm) mü istiyorlar? İnanmış bir topluluk için Allah'dan daha iyi hüküm veren kim vardır?" (Maide: 50)
"Size apaçık (her şeyi açıklayan) kitabı indiren Allah'ın hükmünden başka bir hüküm kabul eder miyim?" (En'am: 114)
"Allah hüküm koymada kendine ortak kabul etmez." (Kehf: 26)
_________________________________________________________________________________________
İslam'a göre yeryüzünde ve gökte hakimiyet sultası yalnız Allah-u Teâlâ'ya aittir. O'ndan başka hiçbir kimseye hakimiyet konusunda herhangi bir pay yoktur.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Hiç yaratan yaratmayana denk olur mu? İbret almaz mısınız?" (Nahl: 17)
İnsanları yaratan, yarattığı insanların maslahatını herkesten daha iyi bilir ve onları idare etmek için koyduğu kanunlar da en faydalı olan kanunlardır. Yaratıcının yarattıkları üzerine koyduğu kanunlar, hiçbir şey yaratmayan, bilakis kendisi yaratılmış olanın koyduğu kanunlara denk olur mu? Şüphesiz denk değildir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
Yoksa Allah'a, Allah gibi yaratması olan ortaklar buldular da yaratmaları birbirine mi benzettiler?" (Ra'd:16)
Acaba Allah gibi yaratıcılar mı buldular da,yalnız yaratıcının hakkı olan ibadet edilme ve hüküm koyma yetkisini onlara veriyorlar? Oysa bu yetkiler yalnız yaratıcıya aittir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Bilmez misin ki; yer ve göklerin mülkü Allah'ındır?" (Bakara:107)
"Yerin ve göklerin mülkü Allah'ındır. Bütün işler Allah'a döndürülür." (Hadid: 5)
Göklerin ve yerlerin sahibi Allah olduğuna ve bu konuda hiç bir ortağı olmadığına göre yerlerde ve göklerde kanun koyma hakkı da yalnız O'na aittir.
"Mülkte O'na ortak yoktur." (Furkan: 2)
Yüce yaratıcının mülkte nasıl ki ortağı bulunmuyorsa aynı şekilde o mülkte kanun koyma hususunda da ortağı olmaması gerekir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"O Allah ki; O'ndan başka ibadete layık ilah yoktur. Dünyada ve ahirette hamd O'nadır. Hüküm de O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz." (Kasas:70)
"Hüküm vermek yalnız Allah'a aittir." (Yusuf: 40)
Bu ayetlerde hükmün yalnız Allah-u Teâlâ'ya ait olduğu ve bu konuda hiç kimsenin pay sahibi olmadığı şüphe ve te'vile mahal bırakmaksızın bizlere apaçık bir şekilde bildirilmektedir.
"Evvelde ve ahirde emir Allah'ındır." (Rum: 4)
Bu ayet, her zaman, geçmişte ve gelecekte, kıyamete kadar ve kıyametten sonra, dünyada ve ahirette hüküm verme yetkisinin yalnız Allah-u Teâlâ'ya ait olduğunu göstermektedir.
Bütün alimler "hükmün yalnız Allah'a ait olduğu" konusunda hiçbir surette ihtilaf etmemişlerdir.
Şu da bir gerçektir ki; hüküm ve yasamanın yalnız Allah-u Teâlâ'ya ait olması tevhidin bir gereğidir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Hüküm koymada Allah'a ortaklık yoktur." (Kehf: 26)
Şeyh Muhammed Emin Şankıtiy bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir:
"Allah hüküm ve yasama konusunda hiçbir ortak kabul etmez. Hüküm yalnız O'na aittir. Hüküm vermede başkasının hiçbir yetkisi yoktur. Helal (serbest) Allah'ın helal kıldığı, haram (yasak) da Allah'ın haram kıldığıdır. Geçerli olan din Allah'ın indirdiği dindir. Geçerli olan hüküm de Allah'ın koyduğu hükümdür.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Hüküm vermek yalnız Allah'a aittir. O'ndan başkasına değil yalnız kendisine ibadet etmenizi emretmiştir. Dosdoğru din budur. Ancak insanların çoğu bilmez." (Yusuf:40)
"Hüküm yalnız Allah'a aittir. O'na güvendim. Güvenenler de O'na güvensin." (Yusuf: 67)
"İhtilafa düştüğünüz her şeyin hükmünü Allah'tan alın.." (Şura: 10)
"Yalnız Allah'ın hükmüne çağrıldığınız zaman kabul etmiyorsunuz. Fakat (bununla birlikte, şirk unsuru olan) başka hükümler söz konusu olunca kabul ediyorsunuz. Oysa, hüküm yalnız her şeye gücü yeten Allah'a aittir." (Mü'min: 12)
"Dünyada ve ahirette hamd Allah'adır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz." (Kasas: 70)
"Allah'dan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur. O'na döndürüleceksiniz." (Kasas: 88 )
"(Hak onlara apaçık geldikten sonra) Onlar cahiliyyenin hükmünü (Allah'ın hükmünden başka bir hüküm) mü istiyorlar? İnanmış bir topluluk için Allah'dan daha iyi hüküm veren kim vardır?" (Maide: 50)
"Size apaçık (her şeyi açıklayan) kitabı indiren Allah'ın hükmünden başka bir hüküm kabul eder miyim?" (En'am: 114)
İşte bunlara benzer ayetler çoktur." (Edvaul Beyan Tefsiri c:1, s:292)
(Muhammed Emin ibni Muhammed El-Muhtar eş-Şankıtiy: Moritanya’ya ait Tinya beldesinde h. 1325 senesinde doğmuştur.)
01 Şubat, 2008
Lionslar başörtü özgürlüğüne karşı
Lionslar başörtü özgürlüğüne karşı
Başörtüsünün yükseköğretimde serbest bırakılması yönünde yapılan çalışmalara bir karşı duruş da Türkiye Lions Kulüpleri Konfederasyonu'ndan geldi.
Lionslar başörtü özgürlüğüne karşı
Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan bir ilanla görüşlerini açıklayan Türkiye Lions klüpleri konfederasyonu, Yüksek öğrenimde başörtüsü yasağının kaldırılması yönündeki çalışmaları kaygı ile izlediklerini açıkladı.
Lions konfederasyonu, başörtüsü yasağının kaldırılmasına yönelik çalışmaların Laiklik ilkesine karşı yapılmış bir hareket olarak değerlendirdirdi.
Yazar: mim Tarih: 1.2.08 0 Makale
Eklentiler: atatürkcüler, Derin Devlet, ittihatcilar, kemalistler