Fikir7 Manset Haberler

06 Şubat, 2007

DEVLET KiM ?

O üsteğmen ne oldu?
06 Şubat 2007

Ahmet Altan
O üsteğmen ne oldu?
Eski jandarma komutanının NTV televizyonunda gevrek gevrek gülerek “Jitem yoktur,” deyişini bugün gibi hatırlıyorum.
Onu okutan, yetiştiren, sırtına üniforma, beline silah veren, cebine parasını koyan halkının gözlerinin içine bakarak yalan söylüyordu.
Türkiye’nin en önemli asayiş kuvvetlerinden birini çürütecek “illegal” girişimi başlatan adam bizimle alay ediyordu.
Daha sonra, sahipleri tarafından soyulan bir bankanın yönetim kurulu üyesi olduğu ortaya çıkmıştı.
Ama kimse ona dokunmamıştı.
Herhalde hangi suça bulaşırsa bulaşsın dokunulmaz olduğuna inanmanın güveniyle öyle gevrek gevrek gülüyordu.
Emekli orgeneralin “yoktur” dediği Jitem’in varlığını birkaç yıl sonra yargı resmen kabul etti.
Devletin herhangi bir biriminde “yasa dışı” örgütler oluşturmak her zaman tehlikelidir.
Çünkü denetimsizlik aratır.
Denetimsizlik de kuruluşları çürütür.
Disiplini yok eder.
Bunun sonuçlarını biz, faili meçhul cinayetlerde, istikrarsızlığı kışkırtacak bombalamalarda, haraç kavgalarında, mafya çetelerinin savaşlarında hep Jitem’in adına rastlayarak gördük.
Son Hrant Dink cinayetinde gene jandarmanın tuhaflıklarıyla karşı karşıyayız.
Polisi de yanlarına alarak katille kolkola resim çektiren jandarmalardan söz etmiyorum.
O jandarmalar, Jitem’in değil, Jitem’i yaratan zihniyetin ürünleri.
Sen “devleti koruyacağım” diye devletin içinde illegal örgütler yaratırsan, cinayet şakşakçılarının sayısı da senin örgütünde artar.
Benim söylediğim o değil.
Daha vahim bir durum var.
Katil Ogün Samast’ın cep telefonunun “sim kartının” Samsun’da kaybolması…
Bir “jandarma” üsteğmen Samast’ın cebine bir başkasının sim kartını koymuş.
Katilin cebine konan kart, bir “jandarma” erine ait telefon kartı.
Cinayet ilişkilerini çözecek en önemli kanıtlardan birinin kaybolmasında, adına hiçbir yerde rastlamadığın bir jandarma üsteğmeninin rolü bulunuyor.
O üsteğmen kim?
Niye katilin sim kartının yerine başka bir kart koydu?
Resmi açıklama şu:
Üsteğmen yerde bir kart görmüş, bu kart katilin telefonunun kartıdır diyerek alıp onun cebine koymuş.
Bu açıklamayı duyunca, emekli orgeneralin o gevrek gülüşü gözümün önüne geldi.
Bizimle alay etmekten, bizi aşağılamaktan, aptal olduğumuzu düşünmekten hoşlandıklarını bir daha anladım.
Belli ki, cinayeti aydınlatmakla görevli olan polisle jandarmanın içinden birileri cinayetin üstünü örtmeye çalışıyor.
Herhalde onlara da daha “yukarılardan” birileri bunun için emir veriyor.
Katilin “sim” kartını değiştiren üsteğmen ne oldu?
Komutanları, “yerde bulunan kart” hikayesine gerçekten inandılar mı?
İnandılarsa bu kadar saf insanları nasıl komutan yapıyoruz?
İnanmadılarsa, “delil karartma suçunu” işleyen birine karşı ne tür hukuki işlemler başlattılar?
Bizim devlet cinayetlerle fazla içli dışlı gözüküyor.
Bunu bu ülkenin insanları da görüyor…
Dış dünya da görüyor.
Bizim gücümüz ülkenin devletine yetmez.
Çeşitli biçimlerde bizi temizleyebilirler.
Ama ya dünyaya ne yapacaklar?
Yabancı ülkeler, cinayet ortağı olduğu bilinen devlet görevlilerine ellerindeki bu bilgiyle şantaj yapsa, o görevliler bu şantaj karşısında nasıl bir tavır takınacaklar?
Kanunların dışına çıkmak tehlikelidir.
Adamı sadece “suçlu” yapmaz…
Bazen hain de yapar.
Üstelik bu “ihanet” lafın gelişi olmaz, yasanın tariflerine de uyar.
Ve, cezası ağırdır.
5 Şubat 2007, Pazartesi

Hiç yorum yok: