Fikir7 Manset Haberler

07 Mart, 2007

Apoletli hirsizlar neden kacarlar ?

Askerler neden hep geri çekildiler?

TSK'lı darbeciler her ihtilal sonrasında belirli bir süre sonunda kışlasına döndüler. Askerlerin kışlaya dönmesinin ardında acaba hangi gerçekler yer alıyor?
07 Mart 2007 09:32

Eser Karakaş'ın yorumu
28 Şubat askerî müdahalesinin onuncu senesinde Türkiye'de askerlerin darbe yapma gelenekleri ve biçimleri, bu geleneğin nedenleri ve sonuçları tekrar teşrih masasına yatırıldı.
'Askerî darbe geleneği' kavramını yanlış kullandığım kanısında değilim; zira bir ülkede 1960'tan günümüze ortalama her on senede bir darbe olmuşsa, bu sürecin artık bir gelenek haline dönüşme tehlikesini barındırdığını söylemek fahiş bir hata olmaz herhalde. Üstelik bu ülke "birinci geleneksel bilmem ne şenliği" gibi afişlere de alışık bir ülke. 28 Şubat ve önceki müdahaleler tüm detayları ile tartışılırken dile getirilen görüşlerden biri de 1960'tan günümüze askerlerin iktidara hep sivillerin kirlettiklerini temizlemek için geldiği ve işlevlerini yani mıntıka temizliğini tamamladıktan sonra kışlalarına çekildiği yönünde. Bu görüşü dile getiren kişi ve kurumlar, Türkiye'deki askerî darbelerin asla Güney Amerika askerî darbeleri ile mukayese edilmemesi gerektiğini, demokrasiye ve daha da çok cumhuriyete âşık silahlı kuvvetlerin mıntıkadan demokrasi ve cumhuriyetin önüne siviller tarafından konulan engelleri temizledikten sonra mümkün olan en kısa sürede görevi, temizlenmiş mıntıkada sivillere terk ettiğini, bu anlamda silahlı kuvvetlerin demokrasi karşıtı bir kurum olarak gösterilmesinin çok anlamsız olduğunu ifade ediyorlar. 1960 darbesinde, darbeden yaklaşık bir buçuk sene, 1971 darbesinden iki buçuk sene, 1980 darbesinden üç sene sonra ve 1997'de de iki sene sonra "serbest" seçimlerin yapılmış olmasını da kanıt olarak gösteriyorlar. Acaba mesele bu kadar basit mi? TSK'nın her seferinde belirli bir süre sonra kışlasına dönmesi gerçeği altında acaba silahlı kuvvet mensuplarının ve darbeci ekiplerin demokrasi aşkından başka gerçekler yatıyor mu?
Türk darbelerinin diğerleri ile farkı
Askerî darbe geleneğinin ve düşünce ikliminin kısırlığının bir ürünü olarak bu tür sorulara daha kapsamlı cevap aramama, kolaycı ve kimse kusura bakmasın, ipe sapa gelmez açıklamaları ve izah tarzlarını benimseme ve kabullenme geleneği de bu topraklarda askerî müdahale geleneği ile at başı gidiyor. Doğrudur, bizim darbeci geleneğimiz Güney Amerika darbeci geleneğinden farklıdır; ama toplumların yapısı da burada ve Latin Amerika'da da farklıdırlar ve farklılıklar kanımca bizim darbeci ekiplerin demokrasiye olan aşkları ile izah edilemeyecek kadar kapsamlıdır. Her iki coğrafyada da yani Türkiye'de ve Latin Amerika'da askerî darbeler ve olağanüstü hal uygulamaları dışında kalan ender zaman dilimlerinde geçerli hale gelen ya da getirilen parlamenter rejimlerin ve bu rejimlerin demokrasi kavramı üzerinden kitlelerle kurdukları siyasal ve ekonomik bağların farklılığı kanımca bize ve bizim darbe severlere bizim darbecilerin demokrasi aşkı olarak görünmektedir.
Bir Latin Amerika uzmanı olmadığım için bu yazıda daha ağırlıklı olarak bizim ülkemiz üzerinde durmak istiyorum. Bizim ülkemizde Mezopotamya medeniyetlerinden, Bizans'tan, Selçuklu'dan, Osmanlı'dan gelen bir siyasal-ekonomik gelenek, siyaseti yani merkezi temel siyasi ve ekonomik değerlerin üretim ve dağıtım merkezi haline de getirmiş bulunmaktadır. Yaklaşık tüm siyasal ve daha da önemli olmak üzere ekonomik değerler ve rantlar merkezde üretilmekte, merkezde üretilen bu rant ağırlıklı değer sistemi de mevcut siyasal örgütlenme, siyasal partilerin taşra teşkilatları aracılığı ile yine halka dağıtılmaktadır. 90'ların başında bir siyasal hareketin düşünürleri ve sözcüleri ülkemizdeki rant dağıtım mekanizmasını Tofaş'ın Bursa'da üretim yapmasına; ama tüm arabaları Anadolu'daki bayiler eli ile dağıtmasına benzetmiş idi ve kanımca bu teşbih çok düzgün bir teşbih idi. Siyasi sistemimizde de Ankara (bakanlıklar, KİT'ler, kamu bankaları vs.) temel rantları üretiyor, üretilen bu rantlar ise iktidar partisinin il ve ilçe teşkilatları ile halka paylaştırılıyor. Bu sistemin adı da Türk usulü popülist demokrasi ve mal ve hizmet üretiminden çok rant üretmeye ve üleştirmeye dayalı bu sistem, bu topraklarda zenginlik ve özgürlük yaratamıyor; zira zenginliğin en büyük düşmanı rant, özgürlüğün en büyük düşmanı ise merkez ağırlıklı ekonomik sistemler. Ve askerî darbeler işte bu üleştirme (isterseniz dağıtım) sisteminin bayiliklerini yani siyasal partilerin il ve ilçe teşkilatlarını ortadan kaldırdığı ya da etkisizleştirdiği için popülist rant üretim ve dağıtım sistemi askerî müdahaleler döneminde aksamaya başlıyor ve şayet aksama süreci uzarsa bu bayilik sistemi dışında nemalanmayı bilmeyen geniş kitlelerin hoşnutsuzluğu artıyor. Askerî yönetim dönemlerinde bayilik sisteminin aksamasının daha etkin bir sistemin devreye girdiği anlamına doğal olarak alınmamalı, zaten bu imkânsız. Merkezin yarattığı rantların siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatları yerine albay ya da emekli albay belediye başkanları tarafından dağıtımı halkımızın geleneksel talepleri doğrultusunda olmadığı için kriz, askeri ciddi biçimde tehdit edecek kriz kapıya dayanıyor. Darbeci paşalarımızın bu süreci zihinsel olarak algıladıkları kanısında değilim; ama yaklaşan hoşnutsuzluğu sezebileceklerini düşünüyorum ve bir süre sonra geleneksel bayilik sisteminin daha da askıya alınmasının kendi sonları anlamına da geleceğini seziyorlar ve mecburen kenara çekiliyorlar. Bu darbeci paşaların mevcut rant üretim merkezi ve bayilik sistemi dışında başka bir sistem ihdas edecek bir algılamaları da zaten mevcut değil. Bizim darbeci paşaların demokrasi aşkı denen şey kanımca sadece bu sezgi yani üzerilerine biraz sonra gelecek büyük toplumsal dalgayı algılama ya da sezme içgüdüleri. O yüzden de darbeciler sistemi biraz sonra "demokrasiye âşık Türk evlatlarına emanet edip" geri çekiliyorlar.
(Zaman)

Hiç yorum yok: