Fikir7 Manset Haberler

22 Kasım, 2007

Sözde Ermeni Soykirimi ve Osmanli

Ermeni diyasporasinin Ermeni Soykirim iddiasini savunulari

Ermeni meselesinin hayatımızın artık ayrılmaz parçası haline gelmesinden sonra, Türkiye'deki bazı çevreler, tuhaf bir savunma stratejisi geliştirmeye çalışıyor ve 1915 olaylarının Türkiye Cumhuriyeti ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını söylüyorlar.
Bu düşünceye göre, soykırım iddialarına konu olan olaylar İttihad ve Terakki'nin iktidarı sırasında meydana gelmişti. O tarihte Türkiye Cumhuriyeti henüz urulmamıştı, dolayısıyla 1915 olaylarının Türkiye ile bir alâkası yoktu, herşeyin sorumlusu Osmanlı Devleti ve devletin o dönemdeki İttihadçı yöneticileriydi. Biz yepyeni ve bambaşka bir devlet olduğumuz için, Osmanlı zamanındaki hadiseler bizi alâkadar etmezdi.

'Halefiyet esası'

Böylesine tuhaf ve âciz bir savunmanın uluslararası alanda dile getirilmesi halinde tefe konacağımızın acaba farkında mıyız?
Unutmayalım: Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun hukuki devamıdır. Lozan Andlaşması genç cumhuriyetin meşruiyet belgesi olduğu kadar, yıkılmış imparatorluğun da tasfiye vesikasıdır. Türkiye, Lozan'da Osmanlı'nın mali borçlarının yanısıra siyasi verâsetini de üstlenmiş ve bu husus, delegelerin anlaşmaya ek olarak teati ettikleri mektuplarda açıkça vurgulanmıştır.
Konunun bir başka yönü daha var: Devletler hukukunun çok önemli bir kuralı, halefiyet esası...
Her devlet, üzerinde bulunduğu toprakta kendisinden önce vârolmuş bir önceki devletin halefidir, yani onun yerine geçmiştir ve devamıdır. Bu kural çerçevesinde, Osmanlı İmparatorluğu Selçuklu Devleti'nin, Türkiye Cumhuriyeti de Osmanlı İmparatorluğu'nun halefi olur.
Halef devletler seleflerinin, yani kendilerinden önceki devletlerin toprağının yanısıra borçlarının, alacaklarının ve siyasi yükümlülüklerinin de vârisidirler. Birinci Dünya savaşı sonrasına kadar Habsburg Hanedanı'nın hükmettiği Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun yerini bugünkü Avusturya Cumhuriyeti almış, Kayzer Wilhelm'in Alman İmparatorluğu küçülen Almanya olarak devam etmiş, Osmanlı Devleti de Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.
Dünya, aynı devamlılığı, İkinci Dünya savaşı sonrasında da yaşadı. Bölünmüş Almanya, Hitler'in Nazi Almanyası'nın devamı kabul edildi; Mussolini'nin aslında krallık olan Faşist İtalyası'nın yerini İtalya Cumhuriyeti aldı. Her iki yeni devlet de, seleflerinin hukuki sorumluluklarını üstlendiler. Modern Almanya'nın artık resmen kabul edilmiş bulunan Yahudi soykırımı suçlamasından kaynaklanan özür ve tazminat taleplerinin muhatabı olması, işte devletler ile ilgili bu halefiyet esasının neticesidir.
Dolayısıyla, yapmadığımız bir soykırımla suçlanmaktan ürkerek "1915 olayları Osmanlı'nın sorunudur ve bizi ilgilendirmez" şeklindeki ucuz kaçışların ve seviyesiz bir reddi miras hevesinin bize hiçbir faydası yoktur ve böyle bir davranış utançtan başka birşey getirmeyecektir.


Bir baska ermeni Yazar diyor ki:

Osmanlı günahları ve sevaplarıyla bizim geçmişimizdir.

İttihad ve Terakki günahları ile bizim geçmişimizde ki bir olgudur.

Türkiye Cumhuriyeti bu coğrafya ya gökten düşmedi.

Geçmişinde ki bu kalıntılar üzerine yeniden tesis edildi.

Maddi ve manevi kalan her türlü miras TC Devletine aittir.

Böyle saçma sapan reddi miras mantığı olamaz.

Hiç yorum yok: