Gazeteci Tamer Korkmaz, Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasının 'devlet politikası' olduğunu söyleyerek dikkatleri çekmişti. Korkmaz şimdi farklı bir tezle karşımızda..
15 Kasım 2007 13:30
YETKİN YILDIZ'ın röportajı
Soğuk bir Ankara akşamında buluştuğumuz Tamer Korkmaz'la Türkiye'nin sıcak gündemini konuştuk. Sorularımıza içtenlikle cevap veren Korkmaz, bazı sorularımıza da henüz zamanı değil diyerek cevap vermedi. Tabii off the record olarak bana söylediklerini saymazsam... Ama sözünü aldım. Zamanı geldiğinde Türkiye'nin gündemi sarsacak soruların cevaplarını yine bu siteden öğreneceksiniz...
Baykal'ın son Kürt açılımını yapmadan önce emekli komutanlarla bir teması oldu mu?
Pakistan'daki olaylarını anlamı ne? ABD'nin bu olaylarda rolü var mı?
Suudi Arabistan Kralı neden son iki senede iki defa Türkiye'ye geldi. Bunun arkasında yatan gizli gerçek ne?
İlhan Selçuk aslında Gizli Amerikancı mı?
Ermeni Tasarısı neden birdenbire geri çekildi?
Türkiye Özal'ın hayalini gerçekleştirebilecek mi?
Geçtiğiz hafta CHP Genel Başkanı Deniz Baykal Kürt sorunu ile ilgili flaş bir çıkış yaptı. Siz Baykal'ın bu son Kürt açılımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
1 Mart Tezkeresi'nin reddedilmesinde Baykal'ın CHP'sinin çok olumlu bir rolü olduğunu hatırlayalım. Eğer Baykal, o zaman tezkerenin reddedilmesi noktasında bir çaba içerisine girmeseydi; tezkere reddedilmeyecekti. Baykal'ın CHP'si burada milli bir tavır gösterdi. Tezkerenin reddedilmesi neden bu kadar önemli? Çünkü tezkere -benim hep söylediğim- Türkiye'nin Mayıs 2006'da Amerikan ekseninden kopuşun en önemli aşamalarından birisidir.
TÜRKİYE KUZEY IRAK'A YERLEŞECEK!
Baykal, son dönemlerde K. Irak'a karşı sınır ötesi operasyona vurgu yapan ve savaşa yakın açıklamalarda bulunmuştu. Baykal'ın çark ediş anlamına gelen bu söylemleri O'nun tezkere dönemindeki çizgisine dönüş yaptığını gösteriyor. Bu son çıkışı CHP ekseninde bu şekilde açıklayabiliriz. Genel bir değerlendirme yaptığımızda, Türkiye'de yaşanan son hadiselerden sonra bu işin sonu nereye varır diye soracak olursanız şunu diyebilirim: Bu işin sonu Türkiye'nin K. Irak'a yerleşmesiyle sonuçlanacaktır. Erdoğan'ın söylediği bir cümleye dikkatinizi çekmek istiyorum. Başbakan Erdoğan "Tezkereyi hayata geçireceğiz; ancak savaşa girmeyeceğiz' dedi. Benim söylediğim şey bu cümlede saklı işte. Bu noktada size "63 Kuzey Irak aşiretinin Türkiye'ye bağlanmak üzere Birleşmiş Milletler'e başvurdu" haberlerini hatırlatmak isterim. Baykal'ın son açıklaması bu anlamda çok olumlu...
Peki Baykal neden birdenbire böyle bir dönüş yaptı? Bir gecede Baykal'a ilham mı geldi?
Baykal'ın cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde takındığı menfi bir tavrı var; ama 1 Mart tezkeresinin reddedilmesi sürecinde de olumlu bir yaklaşımı var. Esasen Deniz Baykal'ın bu şekilde gel-gitleri siyasi hayatı boyunca hep olmuştur. Bu da Baykal'ın o gel-gitlerinden birisi. Fakat şu anda doğru noktaya, başlangıçtaki noktaya geldi.
Sizce Baykal'ın bu açıklamaları yapmadan önce emekli komutanlarla bir teması olmuş olabilir mi?
Milliyet'teki o açıklamaların anlamı şu: Artık eski statüko ortadan kalkıyor ve eski statüko içerisinde çeşitli görevler almış komutanlar da bu açıklamalarla o statükonun yaptığı yanlışları ortaya koyuyorlar. Ancak bu komutanlar içerisinde Org. Hilmi Özkök'ün durumu farklı. Özkök Paşa "Yeni Ankara"nın pozisyonunu temsil ediyor.
Peki bu komutanlarla bir teması oldu mu sizce? Çünkü komutanların açıklamalarından iki sonra Baykal'ın bu açıklaması geldi.
Bunlar hepsi aynı resmin, aynı gelişmelerin bir parçası. Birbirinden bağımsız değil.
5 Kasım'daki Erdoğan-Bush görüşemesine gelmek istiyorum. Türkiye istediğini aldı mı?
Türkiye'nin istediğini alıp almadığını Amerika'nın tavrından anlayacağız. Amerika söz verir ama yerine getirmeyebilir. Bu ABD'nin çok sık yaptığı birşey. Türkiye burada dik duruşunu, elindeki kozları, tavrını ortaya koydu. 5 Kasım görüşmesini bir final olarak görelim. Aslında burada Rice'nin Ankara ziyareti önemli. ABD, Türkiye'nin elindeki kozların ne kadar hayati olduğunu çok iyi biliyor. Ankara, terörü ortadan kaldırma konusunda kararlılığını ve Amerika'nın üzerine düşen görevleri yapmadığını onlara açık bir dille ifade etti. İşte Türkiye'nin Kuzey Irak'a yerleşme sürecinin bu görüşmelerden sonra başladığını söyleyebiliriz. Bunu nerden anlıyoruz? Erdoğan'ın "Tezkereyi hayata geçireceğiz; ama savaşmayacağız" cümlesinden.
Türkiye, Kuzey Irak'a operasyonu yapacak mı?
Sıcak takip zaten yapılıyor. Bundan önce de yapıldı. Bundan sonra da yapılacaktır. Burada önemli olan nokta şu: Türkiye o bölgeye topyekün bir sınır ötesi operasyon yapmayacak. Kalabalık bir orduyla girilmeyecek. Kısmi sınır ötesi operasyon zaten yapılıyor.
ABD ZATEN TÜRKİYE'YE İSTİHBARAT VERMEK ZORUNDA?
Burada bir noktayı vurgulamak istiyorum: Erdoğan-Bush görüşmesinden sonra sıcak istihbarat, aktif istihbarat gibi kavramlar ortaya atıldı. Amerika burada samimiyetsizliğini açıkça ortaya koydu. Çünkü Türkiye bir NATO ülkesi. NATO anlaşmasının 5. maddesine göre bir NATO ülkesi saldırıya uğradığı zaman diğer ülkeler ona yardım eder. O ülkenin yanında yer alır. NATO üyesi ülkeler ne yapar? İstihbarat ve bilgi paylaşımı konusunda birlikte hareket ederler. Peki Amerika'nın bugune kadarki tutumu NATO üyesi ülke konumuna hiç benziyor mu? Benzemiyor. Biz NATO üyesi ülke olarak ne yaptık? Askerlerimizi Afganistan'a gönderdik. Müttefiklerimiz ne yaptı? PKK'ya karşı bizim yanımızda yer almadı. Esasen nerede yer aldıkları konusunda da çok ciddi kuşkular var. Çünkü PKK'nın Amerikan silahlı kullandıklarına dair belgeler ortaya çıktı. Bunlar ABD'ye iletildi. Pentagon da bunları yalanlayamadı ve silahların Amerikan silahları olduklarını itiraf etmek zorunda kaldı. Aslında tüm bunlar buzdağının görünen kısmı. Tabii bir de görünmeyen kısmı var. Bu noktada Başkan Bush'un o görüşmede "İstihbarat paylaşımına daha çok önem vereceğiz" demesi samimi olmayan bir açıklamadır. Hikaye bunlar. Çünkü NATO üyesi ülkelerin zaten birbirlerine istihbarat paylaşımı konusunda yardımcı olmaları gerekiyor. Fakat Amerika bugüne kadar bunu yapmamıştır.
AMERİKA, PAKİSTAN'I YENİDEN ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞIYOR
Gelelim Pakistan'daki olaylara. Pakistan'da neler oluyor? Pervez Müşerref ülkede olağanüstü hal ilan etti. Müşerref ne yapmaya çalışıyor? Pakistan ABD yörüngesinden çıkıyor mu?
1999 yılında Pervez Müşerref darbe ile iktidara geldiğinde Amerika O'nu desteklemişti. Ancak son iki yıla baktığımız zaman Müşerref'in Amerikan ekseninden çıktığını görüyoruz. Peki Pakistan neden Amerikan ekseninden çıktı? Geçen eylül ayında Amerika'yı ziyaret eden Müşerref, Bush'a ters konuştu. CBS televizyonuna verdiği demeçte ve Ateş Hattı adlı hatıratında Müşerref birşeyi vurguladı. O dönemde eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Armitage, Müşerref'e, "Siz Talibanı ortadan kaldırmamıza yardımcı olun. Eğer bize yardım etmezseniz Pakistan'ı taş devrine çeviririz" demiş. O dönemde Amerikan çizgisinde olan Müşerref, ne yaparsa yapsın Amerika'ya yaranamıyordu. O yüzden de iyice bunalmıştı. Sürekli olarak suikastlere maruz kalıyordu. Hem Amerikan çizgisinde olup hem de Amerika'ya yaranamayınca Müşerref, Amerikan eksenini terketti. Tabii Türkiye'nin de Amerikan ekseninden çıkışının bunda etkisi var.
Müşerref darbeyle geldi. Şimdi anayasayı askıya aldı. Seçimleri erteledi. Bir nevi darbe yaptı. Ama bu sefer Müşerref, 1999'daki darbesine karşı bir darbe yapmış oldu! Müşerref, Pakistan'ın içine kapanmasına neden olan bu olayı ülkesini Amerika'ya karşı korumak için yaptı; ama 1999'daki darbe daha farklıydı. Bu darbede ülkedeki islamcı gruplar Müşerref'in karşısında. Ama şimdi aynı islamcı grupların bir kısmının Amerika tarafından kullandığını görüyoruz. Şöyle ki; Müşerref, 1999'da Amerikan yanlısı darbe ile iktidara geldiğinde bu islamcı gruplar hem Müşerref'e hem de Amerika'ya karşılardı. Fakat şimdi Müşerref'in karşısında olan bazı islamcı gruplar, gizlice Amerika ile beraber hareket ediyor. Butto, Müşerref'le anlaştığı için Pakistan'a geri döndü. Her ikisi için de siyasal alan genişlemiş oldu. Ama bu arada Butto, 145 kişinin öldüğü bir suikastten kılpayı kurtuldu. Bu suikast, Butto'yu Müşerref'ten koparmayı amaçlıyordu. Son gelişmeler Pakistan'ın işini biraz daha zorlaştırdı. Bundan dolayı da Butto daha farklı bir noktaya gelebilir. Örneğin Müşerref iktidardan gidebilir düşüncesi ile farklı hesaplara dönebilir. Bu olayları özeti şu: Amerika Pakistan'ı yeniden ele geçirmeye çalışıyor.
Türkiye için hayati öneme sahip Erdoğan-Bush görüşmesinde neden Pakistan konuşuldu?
Bush, Türkiye üzerinden Pakistan'a mesaj gönderdi. O toplantıda Pakistan'ın konuşulmasının nedeni budur.
GÜRCİSTAN TÜRK BİRLİĞİ'NE GİRİYOR
Gürcistan'da Devlet Başkanı Saakaşvili ülkede 15 günlük sıkıyönetim ilan etti. Buradaki olayları nasıl değerlendiriyorsunuz. Tesadüf mü?
Gürcistan, önümüzdeki mart ya da nisan ayında açıklanacak olan Türk Birliği'ne girecek. Gürcistan'ın Türkiye'ye yanaşması, bazı sıkıntılar yaşamasıyla eş anlamlı. Gürcistan, Türkiye ile siyasi birlikteliğe gireceğini geçen yıl açıkladı. Bu sene de onu uygulamaya devam ediyor. Türk Birliği açıklandığında Türkiye, Türk Cumhuriyetleri ve Gürcistan bu birliğe girecek. Gürcistan, son dönemlerde Türkiye ile çok yakın ekonomik ve siyasi ilişkiler içerisine giriyor. Bu durum da haliyle ABD'yi rahatsız ediyor.
KRAL, GERÇEĞİ GÖRDÜ
Suudi Arabistan Kralı'nın Türkiye'ye gelişini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gezi sıradan bir gezi mi yoksa Suudiler bize bir mesaj mı vermek istiyor? Bu geziden ne anlamalıyız?
2006 Ağustosu'na kadar hiçbir Suudi Kralı Türkiye'ye gelmemişti. Daha önce Kral olacak kişi bakanken Türkiye'ye gelmişti. Dolayısıyla da o ziyaret Suudi Arabistan Kralı'nın resmi ziyareti olarak kayıtlara geçmedi. Suudi Kral'ın Türkiye'yi ilk ziyareti Ağustos 2006'dır. Bu ziyaret de ikincisidir. Hiç gelmeyen iki sene de iki defa geldi. Burada biraz önceki hadiselerle bağlantılı olarak Suudi Arabistan'ın da çizgisinin değiştiğini görüyoruz. Bugüne kadar hep Amerikan yanlısı politikalar izleyen Suudi Kralı bölgedeki BOP haritalarını gördükten sonra bir tavır değişikliğine gitti. Çünkü Suudi Arabistan, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) haritalarında 4 parça olarak gösteriliyor. Bu haritalar 1999-2000 yıllarından sonra ortaya çıktı. Dünya kamuoyu bu haritaları belki 2006 yılında öğrendi; ama bu haritalar daha önce geliştirilmişti. Bu perspektiften baktığımızda Amerika'ya bu kadar yapışık olan Suudi Arabistan, sonuç itibariyle kendi egemenliğinin tehlikede olduğunu gördü.
Bu yılın başlarında "Yeni Ankara"nın çabalarıyla İran Devlet Başkanı Ahmedinejad, Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ı ziyaret etti. Bu gezi de bölgede birçok şeyin değiştiğini gösteriyor.
BUSH'UN HÜRRİYET GAZETESİ'NE ATTIĞI MANŞET?
Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. O da Kral'ın Türkiye ziyareti'ni Hürriyet Gazetesi'nin nasıl verdiğidir. Herkes Hürriyet'in verdiği manşeti görmüştür. Gazetenin manşeti bu gezinin amacını çürütmeye yönelik bir manşettir. Türkiye ile Suudi Arabistan ilişkilerinin bu noktaya gelmesinden rahatsızlık duyan bir manşettir. Abdullah Gül'ü köşeye sıkıştırmak için atılan maksatlı bir manşettir. Bu manşetle Amerikancı bakış açısına sahip Hürriyet Gazetesi'nin Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin geldiği noktadan rahatsızlık duyduğunu görüyoruz. Hürriyet'in bir taşla birkaç kuş vurmaya çalıştığına tanık oluyoruz. Bu manşet Abdullah Gül'ü yıpratma amacı taşıyor. Ben buna Husumet manşet diyorum. Eğer bu manşeti Bush atmış olsa ancak bu kadar atabilirdi. Neden rahatsız oluyorsunuz Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerinin gelişmesinden, neden rahatsız oluyorsunuz Türkiye-Suriye ilişkilerinden, neden rahatsız oluyorsunuz Türkiye-İran ilişkilerinin gelişmesinden... Hürriyet'in bu manşeti "bütün komşularımız bize düşmandır" şeklindeki eski statüko konseptini yerleştiren Amerikan bakış açısını simgeliyor. Hürriyet Gazetesi, Türkiye'de Amerikancı çizgiyi domine eden bir çizgidedir. Eski statükonun lokomotifidir. Bunu ne zaman anladık? Tezkere'nin reddedilmesinden Hürriyet Gazetesi büyük rahatsızlık duymuştu. Öldük, bittik, mahvolduk, ekonomimiz çöktü demişti. Ama bu dediklerinin hiçbiri olmadı. Hürriyet, Türkiye'deki Amerikancı çizginin gazetesidir. Suudi Kralı'nın yıllanmış Amerikan çizgisini terkedip Türkiye'ye yaklaşması Doğan Grubu'nu rahatsız etmiştir.
"BU TOPRAKLAR BİZE YAR OLMADI SİZE DE OLMASIN"
Danıştay saldırısı ile Türkiye bir korku tüneline girdi. Daha sonra Hrant Dink Cinayeti, Malatya'daki olaylar ve en son olarak PKK'nın yaptığı eylemler... Tüm bu olaylar birbirinin devamı mı?
Bunların hepsi Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak, Türkiye'yi gittiği yoldan döndürmek için birbiriyle bağlantılı provokatif eylemlerdir. 15 Mayıs 2006'dan sonra ortaya çıkan "Yeni Türkiye" konseptine karşı hemen Türkiye'nin bu yeni durumunu test etmek için yapılan provokasyonlardır. 16 Mayıs'tan itibaren ekonomik provokasyon başladı. 3 hafta boyunca Türkiye'den milyarlarca dolar para çekildi. Ama Türkiye bu parayı tekrar yerine koyabildi. 17 Mayıs'ta Danıştay provokasyonu yapıldı. Sonuçta Türkiye'yi zora düşürmek için hem ekonomik hem de siyasal provokasyonlar yapıldı. Böylelikle hem yeni durumu test ettiler hem de bu yeni durumu ortadan kaldırmaya çalıştılar. Bu eylemlerle " Bu topraklar bize yar olmadı size de yar olmasın" demek istediler. Ancak başaramadılar...
15 Mayıs 2006'da Türkiye'nin Amerikan yörüngesinden çıktığını söylüyorsunuz. Tam tarih veriyorsunuz. O tarihte ne oldu bizim bilmediğimiz?
Şu kadarını söyleyebilirim: 15 Mayıs 2006, Türkiye'deki Gizli İktidar'ın egemenliğini yitirmesidir. Aynı zamanda Türkiye'nin ABD'ye karşı bağımsız stratejik kimliğini kazanmasıdır.
Türkiye'de ulusalcılık bilinçli bir şekilde mi pompalandı?
Evet. Türkiye'deki ulusalcı çizgi, milliyetçi bir çizgi değil. Kendisini milliyetçi olarak tanımlamıyor. Türkiye'deki ulusalcı çizgi milli değil. Amerikan karşıtı gibi görünen; ama Türkiye'deki Amerikan çıkarlarına hizmet eden bir çizgideler. Bu kurgulanmış bir olay. Bu nedenlede kendisini ulusalcı çizgide gören pek çok vatandaşımız kendi pozisyonunu sorgulamak durumunda.Çünkü bu kurgusal bir yapı. Bu yapının içindeki samimi kişiler de bir şekilde kullanılıyorlar. Farklı bir noktaya doğru yönlendiriliyorlar. Dolmuşa binmemeliler.
İLHAN SELÇUK GİZLİ AMERİKANCI
Yazılarınızda İlhan Selçuk için "gizli Amerikancı" diyorsunuz. Neye dayanarak böyle bir tanımlama yapıyorsunuz?
Dikkat ederseniz çizdiğiniz bu ve benzer portreleri kişisel bir polemik olarak değerlendirmiyoruz. Türkiye'nin genel bir resmi var ve biz de bu genel resmin içinde bu kişiler üzerinden bir anlatımda bulunuyoruz. Ertuğrul Özkök'ün çizgisini, Hürriyet'in pozisyonunu biraz önce anlattım. Bu kişisel bir konu değil. Hatta bir yerden sonra medya konusu bile değil. Bu konu medyanın kullanılmasıyla ilgili. 28 Şubat'ta nasıl kullanıldıysa bu da öyle birşey.
İlhan Selçuk'a geldiğimizde; ben O'nun anti-Amerikan söylemlerinin yanıltıcı olduğunu düşünüyorum.
İlhan Selçuk için "Gizli Amerikan Tüfeği" tabirini kullanıyorsunuz. Kitabınızda da "O'nun asıl karın ağrısı ABD'nin Türkiye'de kaybetmiş olmasıdır" diyorsunuz. Çok iddialı sözler değil mi bunlar?
Aynı şeyi yine söylüyorum. Hatırlarsanız Cumhuriyet Gazetesi'nin "Tehlikenin Farkında mısınız?" kampanyaları mayıs ayının ikinci yarısında başlamıştı. Bunlar tesadüf olabilir mi? Size birçok olay sayabilirim. Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanması olayının üzerine İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Gazetesi gidemedi. Neden gidemedi? Ben bunun nedenini defalarca sordum. Ama yanıt alamadım. Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalarla Ümraniye'de ele geçirilen bombaların aynı olduğu ispatlandı. Ama ne İlhan Selçuk ne de gazete bu konunun üzerine gitmedi, gidemedi. İlk önce o gazetenin bu konunun üzerine gitmesi gerekiyordu. Çünkü saldırı kendisine yapılmıştı. Hepimiz bundan rahatsız olduk. Çünkü bir gazete bombalandı. Bu çok kötü birşey. Bu olayın aydınlatılması lazım. Benden önce İlhan Selçuk'un bu olayın üzerine gitmesi gerekiyor. Ama o yazmadı, yazmıyor. Bunun bir nedeni olması gerektiğini düşünüyorum.
ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çöktü mü?
Çöktü tabii. Türkiye'nin Amerikan ekseninden çıkması, bölgesel güç haline gelmesi, bölgedeki tüm ülkelerin Amerika'nın çizgisine değil de Türkiye'nin çizgisine yaklaşması, Türkiye-İran, Türkiye-Suriye, Türkiye-Pakistan, Türkiye-Suudi Arabistan, Türkiye-Arap Birliği. Bunların hepsi BOP'un çöktüğünü gösterir. Ortaya çıkan haritalar, zaten bölgedeki yönetimlerin uyanmasına neden olmuştu. Türkiye'yi bölmeye çalışan, bölgedeki ülkeleri bölmeye çalışan Amerikan çizgisi çökmüştür. Amerika yenilmiştir. Amerika herşeye muktedirdir diyenler, Amerika yenilmez diyenler artık kaybetmiştir. BİLSİNLER Kİ AMERİKALARI YENİLMİŞTİR. SADECE IRAK'TA DEĞİL, BÜTÜN BÖLGEDE, TÜRKİYE'DE VE ORTADOĞU'DA YENİLMİŞTİR. Özellikle Türkiye'deki ABD işbirlikçilerine sesleniyorum: Amerikaları yenilmiştir.
"KEŞKE ERMENİ TASARISI'NI ÇIKARSALARDI"
Ermeni Tasarısına gelelim. Yıllardır Ankara'nın ensesinde Demokles'in kılıcı gibi sallandırılıp duruyor. Neden Ekim ayı başında tekrar ortaya çıktı ve neden daha sonra tasarıyı geri çektiler?
Medyada Ermeni tasarısı konusunda Türkiye'nin lobi yapmadığına dair pek çok şey yazıldı çizildi. Şimdi ben onlara soruyorum: Nasıl oldu da bu tasarıyı geri çektiler. Demek ki birşeyler oldu. Ama benim demek istediğim lobi ile ilgili değil. Lobi yapıldı; ama orada farklı şeyler var. Kimse şunu açıklamadı: Ermeni tasarısı konusunda Amerika neden geri adım attı? Bununla ilgili tek satır bir yazı okuduk mu? Okumadık. İşte bu bizim 1.5 yıldır anlatmaya çalıştığımız Türkiye gerçeğini kanıtlayan onlarca hadiseden sadece birisidir.
Peki orada ne oldu? Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi, Ermeni tasarısını çıkarma konusunda çok kararlı gözüküyordu. Ama Dışişleri Bakanı Rice, Pelosi'ye bir mektup yazdı. O mektupta "Bu tasarı geçerse Amerika'nın gizli ulusal menfaatleri zarar görebilir. Gelin size bu konuda gizli brifing verelim ve siz de bu tasarıyı geçirmeyin." yazıyordu özet olarak. Buradan bu brifingin verildiğini anlıyoruz ki o tasarı Temsilciler Meclisi'ne getirilmedi. Amerikan hükümeti, tasarının geçmesi halinde düşeceği olumsuz durumu gördü ve geri adım attı. Rice, o mektupta Türkiye'nin büyük kozlarına gönderme yaptı. Bu kozlardan sadece birisi İncirlik'tir. Türkiye, İncirlik'i rahatlıkla kapatabileceğini söyledi. Eskiden böyle birşey sözkonusu bile olmuyordu. Rüyamızda bile göremezdik İncirlik'in kapatılabileceğini. Peki Türkiye'nin İncirlik'i kapatabileceğini nerden anladık? Amerikan hükümeti bu konudaki ciddi korkusunu dile getirdi.. Türkiye'nin elinde daha büyük kozlar var. Ermeni tasarısı demoklesin kılıcı gibi duruyor ama keşke çıkarsalardı da Türkiye elindeki o büyük kozu oynasaydı. O zaman Amerika'nın ne yaptığı anlaşılacaktı. Takke düşecek kel görünecekti. Ama ABD bunu göze alamadı. Demek ki o kadar büyük kozlara sahibiz. Rice, mektubunda "Amerika'nın gizli menfaatleri" diyordu. Demek ki ABD'nin gizlemeye çalıştığı önemli gerçekler var.
ABD Irak'tan ne zaman çekilecek?
ABD, Irak'tan 2007 Mart ayından itibaren peyderpey çekiliyor! Baker Hamilton Raporu'nda da ABD'nin Irak'tan çekilmesi gerektiği ifade edildi. ABD'nin Irak'tan çekildiğine dair haberleri şöyle test edebiliriz. Geçen yıl şubat sonu mart başında ilk çekilmenin başladığını söyleyebilirim. Hatırlayın o dönemde Selahaddin kentinde 66 Amerikan askeri öldürülmüştü. 66 askerin bir çatışmada değil ancak konvoyda giderken bir saldırı sonucu ölmüş olduğunu anlamak zor değil. Yani, askeri üstten havalanına giden bir konvoy saldırıya uğramış. Bunun böyle olduğu zaten daha sonra anlaşıldı. Amerika geçen mart ayından itibaren her ay bir tugayını gizlice Irak'tan çekiyor. Her tugay da 5 ya da 6 bin kişidir. Bunu gizli bir şekilde yapmasının nedeni de güvenlik gereğidir. Eğer çekileceğini açıkladıktan sonra çekilirse daha fazla zaiyat verir. Ama Bush bu gerçeği örtbas etmek için "Bölgeye 21500 yeni asker göndereceğiz" diye bir açıklama yaptı. Fakat daha sonra bu sayının 3600 olduğu ortaya çıktı. Bush, 15 Eylül'deki "Ulusa Sesleniş" konuşmasında da "2008'de 21500 askerle çekilmeye başlayacağız" dedi. Bu, benim söylediklerimi teyit eden bir açıklamadır. Bunu hiçbir Amerikan makamı yalanlamadı. Buyursunlar yalanlasınlar.
ABD Irak'tan çekildikten sonra Irak'ın haritası nasıl olacak?
Türkiye'nin Kuzey Irak'a yerleşeceği ve Kuzey Irak'ın Türkiye'nin bir parçası olacağı bir döneme doğru gidiyoruz.
Siz Türkiye'deki bütün askeri darbelerin arkasında Amerika'nın olduğunu kesin bir dille ifade ediyorsunuz? Neden bu kadar eminsiniz?
Hiç kuşkusuz bu darbelerin hepsini ABD bizzat yapmıştır. Burada yalnızca uzaktaki bir Amerika'dan bahsetmiyoruz. Türkiye'de 1944-2006 yılları arasında hüküm süren Gizli İktidar, ABD'ye can damarlarından bağlı/bağımlı gizli bir iktidardı!
Özal'ın da hayali olan Türk Birliği kurulacak mı?
Önümüzdeki mart ya da nisan aylarında Türk Birliği açıklanacak.Tabii birkaç ay sarkabilir ya da sarkmayabilir de. Bu diğer gelişmelere de bağlı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gecikmesinden dolayı Türk Birliği'nin açıklanması da gecikmişti. Türk Birliği'nde, Türkiye ile birlikte Orta Asya Türk Cumhuriyetleri artı Gürcistan yer alacak.
www.stratejikboyut.com
Fikir7 Manset Haberler
15 Kasım, 2007
'Türkiye K.Irak'a yerleşecek mi ???
Yazar: mim Tarih: 15.11.07
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder