Fikir7 Manset Haberler

18 Temmuz, 2005

ATATÜRK´ün ANNESi ve BABASI

G i r i s

Önsöz

Asagidaki ciddi iddialari; Atatürk´ü koruma kanunlari ile yasaklama ve cezalandirma hicbir fayda getirmemistir. Bilakis bu suclamalar git-gide daha da artmis ve hatta bu kanunlar aksi tesirlerini de göstermeye baslamislardir.
Atatürk´e karsi bir kinin varligindan da bahsetmek gercek disi da olmasa gerek.
Bu demektir ki, bu yasaklama kanunlarinin derhal ortadan kaldirilmalari gerekir. Atatürk´ü koruma kanunlari adi altindaki kanunlar, cag disi kanunlardir ve hicbir kimse veya kurulus icin dünya tarihinde böyle bir sacma kanun yoktur.
Hem Atatürk´ün bu gibi koruma kanunlarina da ihtiyaci yoktur. Hem yasaklarla ve cezalarla bir insan savunulamaz.
Cumhuriyetle ilgili olmayan bu saldirilarin sadece Atatürk´e yöneltilmis oldugu da kesindir. Atatürk´e yapilan bu saldirilarin, Cumhuriyete yapilan saldirilar olarak gösterilmeleri de yanlistir.
Saldirilari ve bunlara verilen cevaplari ham olarak toplayip, sizlere sunmayi dogru buluyorum.
Bu arada Atatürk´ü savunma bilinc ve materyallerinden yoksun olan Atatürkcülerin terbiyesizce küfürlere bas vurduklarini tespit etmek beni de üzüyor.
Eger Atatürk´ü savunabilecek bilgi ve yeteneginiz yoksa, küfürlere basvurarak, "Atatürkcüler cahil insanlardir" ön yargisinin olusmasini da desteklemeyiniz.
MiM
iddialar ATATÜRK ve BABASI sabetay-sevi.com May 23.05 GiZLENEN TARiH...

Mustafa Kemal: "Ben de babami tanýmýyorum ya !"
Selanikli Kemal yalnizca kendi ismini deðiþtirmiyor, çevresindekilerin de isimlerini deðiþtiriyordu.
Örneðin Mustafa olan ismini kullanmýyordu. Öte yandan Dolmabahçe Sarayý’ndaki Cemaleddin isimli bir hizmetçinin ismini "Çelebi" olarak deðiþtirmiþti. Cemal Granda isimli bu hizmetçi, kendi hatýrasýnda:
isminin Cemaleddin olduðunu söylediðinde M. Kemal’in müthiþ þekilde öfkelendiðini þöyle anlatýyor :
Atatürk, "Bu Cemaleddin ismini kim koydu sana ?" diye sordu.
Artýk adam akilli korkmaða baþlamiþtim.
"Babam" diye cevap verdim.
"Öyle ise baban ne adammýþ senin?" diye sertçe çýkýþtý.
Bunun üzerine,
"Ben babamý tanýmýyorum!" deyince yüzü daha da sertleþti.
-Babamý tanimýyorum ne demek?
Sen babasýz mý doðdun?
Baban yok mu senin?
-Ben dokuz aylýkken babam ölmüþ!
Atatürk üzüldüðümü yüzümden okumuþ olacak ki, birden sesini yumuþattý,
"Ananý tanýyorsun ya yeter!" dedi. Ve biraz durduktan sonra ekledi:
"Ben de babamý tanýmýyorum ya!"

Kaynak: (Atatürk’ün Ýstanbul’daki Hayatý, Niyazi Ahmed Banoðlu, c. 2, sf. 387)

M. Kemal’in hizmetinde bulunan Cemal Granda, daha sonra yine kendisinin kaleme aldýðý hatýrasýnda, M. Kemal’in ismi üzerinde durmaktan vazgeçmediðini naklederek þöyle diyor:
"Atatürk tekrar beni çaðýrdý. Yemek isteyecek sanýyordum. Fakat onun aklý hep benim ismimdeymiþ:
'Ulan bu ismi sen mi koydun, baban mý?' diye bar bar baðýrmaða baþladý.
Çok korkmaða baþlamýþtým. Benim korktuðumu görünce daha fazla baðýrýyordu. Artýk elim ayaðým titremeðe baþlamýþtý. Ayakta duracak halim yoktu. Belki daha fazla kýzar da dövülürüm diye gözünden uzaklaþmaða karar verdim. Saat üçe doðru sofrayý býrakarak yatmaða gittim. O gece sabaha dek gözüme uyku tutmadý. Yattýðým yerde dua ediyordum. Kâbusla karýþýk korkulu rüyalar gördüm. Yavaþ yavaþ geldiðime piþman bile olmaða baþlamýþtým. Bu isim de baþýma iþ açýyordu galiba...
Nereden bulmuþlardý bu 'Cemal'i de bana takmýþlardý?"
(A.g.e.)

Cemal Granda daha sonra M. Kemal’in adýný "Çelebi" þeklinde çevirdiðini ve o andan itibaren bir daha ismi üzerinde durulmadýðýný anlatýyor...

Kaynak:(Yakýn Tarih Ansiklopedisi) sabetay-sevi.com May 23.05

Mustafa Kemal'in babasý belli deðil...

SELANÝK ASLÝYE HUKUK MAHKEMESÝ

ilâm karar numarasý: Adet/451

Abduþ'un ölümünden sonra Zübeyde Abduþ'un karýsý olduðunu ve oðlu da Abduþ'un oðlu olduðu iddiasý ile açmýþ olduðu miras davasýnda Abduþ'un kardeþleri, mahkemeye vermiþ olduklarý iddianâmede Zübeyde'nin Abduþ'un karýsý olmadýðýný ve umumhâneden (genelevinden) odalýk aldýðýný ve oðlu Mustafa iki yaþýnda kucaðýnda olduðunu ve Abduþ'un bilaveled öldüðünü iddialarý ile keyfiyetin umumhâneden sorulmasýný talepleri üzerine umumhâneye yazýlan tezkerin cevabýnda,
"Zübeyde'nin oðlu ile beraber 19 Haziran 1297'de umumhânemize dühul edip, Yeniþehir'li Abduþ isminde bir kabadayý ile anlaþýp 11 Nisan 1298'de umumhânemizden hüruc etmiþtir (çýkmýþtýr)!".

Bu yazýya istinaden Zübeyde'nin davasýnýn reddine karar verilmiþtir.
22 Kanunî-Evvel 1298, 20 kuruþluk pul,
Hakim Aza Aza,

Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi,
Mühür Mühür Mühür

Ýftira Ýse o Halde Ýspat Edin !
Laik T.C.´nin kurucusu, Ýslam áleminin parçalayýcýsý, memleketi bir uçtan diðer uca kadar mahveden, kadýnlarý iffetsizleþtiren, kýsacasý Anadolu´da her türlü pis iþlerin ve mürtedliðin baþlatýcýsý M.Kemal hakkýnda bir belgenin ortaya çýkmasýndan sonra, kemalistler ne yapacaklarýný hangi dala sarýlacaklarýný þaþýrdýlar.
Ortaya çýkan bu belgede, M. Kemal´in bir piç (babasi mechul) olduðu ve
annesinin genelevden çýkarýldýðý yer alýyordu.
Üstelik bu belge, sýradan bir belge olmayýp bir mahkeme kararýydý.

Kemalistler ve onlarýn uþaklarý basýn, hemen bu belgeye, araþtýrma yapmadan sahte, uydurma damgasýný vurdular.
Ata(!)larýna büyük bir iftira atýldýðýný feryad ederek söylemeye baþladýlar.
Elbette bu gazeteler ve kemalistler atalarýný savunacaklardýr. Bu savunmayý yapmak mecburiyetinde olan gazetelerden birisi de, birinci sayfasýnda devamlý olarak atalarýnýn kopuk kellesini yayýnlayan ve atalarý gibi mason olan Hürriyet gazetesiydi.
Hürriyet, doðru yazma cesareti olmayan ve gerçekleri aksettiremeyen, müslümanlara yalan ve iftira atma sevdalýsý olan bir gazetedir.
Bu gazete 22 Ocak 1990 tarihli Avrupa baskýsýnda M. Kemal´in piç olmadýðýný isbatlamak için çeþitli demogojilere girip þöyle diyor:
"... Karar tutanaðýný inceleyen din bilginleri..., metnin yer aldýðý kaðýdýn renginin bozulmamasý ve yazýnýn hasar görmemesinin..."
Haberi okumak için týklayýn Ýnsanýn aklýna bu yazýyý okuyunca ister istemez þu soru geliyor: Böyle bir belge neden din bilginlerine inceletiliyor?
Böyle bir karar niçin din bilginlerini ilgilendiriyor?
Tabii ki Hürriyet, yalanýný pekiþtirmek amacýyla "din bilginleri" tabirini kullanýyor.
Çünkü müslüman halký avutmak ve kandýrmak için din tabirini kullanmasý gerekiyor. Kaðýdýn yýpranmýþ olup olmamasýna gelince, herhalde din bilginleri bu konuda karar verecek deðildir. Hürriyet böyle bir yalaný nereden çýkarýyor?
Bu konu üzerine ayrý bir inceleme yapýlýr. Eðer tarihi eserlerin incelemesini din adamlarý yapýyorsa arkeolojik kazýlara da din adamlarýný götürsünler. Müslüman milleti bu kadar enayi mi zannediyor Hürriyet? Hürriyet´in ne kadar yalancý olduðunu ve bu haberi yalan yanlýþ atalarýný kurtarmak için yazdýklarýný anlamak güç bir mesele olmasa gerek.
Belgenin küpürünü yayýnlayan adý geçen gazete, altýnda þu açýklamayý yapýyor: "...Sahte ve Arapça olarak kaleme alýnan bu belgenin..."
Burada büyük bir hataya düþüyor gazete. Çünkü o yazý (belge) Arapça deðil, Osmanlýcadýr. Belgenin Arapça mý, Osmanýca mý olduðunu tesbit edemeyenler, kalkýyor sahteliðini isbat etmeye çalýþýyor. Heyhat!..
Tabii bu arada din bilginleri de suya düþüyor. Bunlar nasýl din bilgini ki, bir belgenin Arapça mý, Osmanlýca mý olduðunu anlayamýyorlar?
Hayret!.. Hürriyet´in yalaný böylece kendiliðinden ortaya çýkýyor. Zaten kimsenin inandýðý da yok ya! Önemli ve herkesin bilmesi gereken bir konu da; bir þey iftira ise onun iftira olduðu delilleriyle isbat edilir, gerçekler ortaya çýkarýlýr, iþte o zaman onun iftira olduðu ortaya çýkar. Ama gelin görün ki, kemalistler böyle bir þeye yanaþmýyorlar ve yanaþamazlar da. M. Kemal´in babasýz olduðunu ilk kez (etrafta böyle bir mevzu dolaþsa bile) cesaretle ortaya koyan ÜMMET Gazetesidir. Ümmet Yayýnlarý yayýnladýðý kitabýn 13. Sayfasýnda:
"Bütün bunlara raðmen muhakkýk ve müdekkikler, tarihçiler, ilgililer araþtýrmalarýný yapsýnlar, sorsunlar, soruþtursular, sahte ve yanlýþ bilgi ve belgeler varsa müdellel bir þekilde ortaya koysunlar. Ümmet Gazetesi ve yazarlarý bundan memnun olur, kendilerine teþekkür ederler. Çünkü, gaye ve maksat, þahýs ve þahsiyet deðil, hakikatlarýn tam ve aslýna uygun olarak yeni nesillere intikal ettirilmesidir," demiþtir. Ümmet Gazetesi bu konuyu net bir þekilde ortaya koymuþ ve tersini iddia edenlerin konuyu açýklýða kavuþturmasýný istemiþtir. Ama bunu yapacak cesaret nerede kemalistlerde? M. Kemal´in babasýný ve soyunu merak edenler çoktur. "Atatürk´ün soy kütüðü üzerine bir çalýþma" adlý kitapta þunlar geçiyor: "Türk çocuðu, Atatürk´ü daha ziyade inkilaplarý ve olaylarý yaratan insanýn kiþiliðini, karekterini, hayatýnýn özelliklerini öðrenmek arzusundadýr. Türk çocuðu, bu bilgi susuzluðunu gidermek için adeta çýrpýnmaktadýr. Bu sorularýn cevabýný verebilecek kaynaðý da bulamamaktadýr." (1) Görüldüðü gibi Kemalistler dahi M. Kemal´in soyu hakkýnda kesin bir bilgiye sahip deðillerdir. Bunu kendileri bile itiraf etme mecburiyetinde kalmýþlardýr: "Atatürk´ün doðduðu Selanik´teki Osmanlý Nüfus-Tapu ve öteki resmi kayýtlarýn Balkan savaþýndan sonra Yunanlýlarca ele geçirilip akibetinin ne olduðunun bilinmemesidir." (2) Kemalistlerin dayanaðý ve tutunacak dallarý yoktur. Kendi hazýrladýklarý kitaplarda, broþürlerde açýklar vermekte ve bir çýkmaza girmektedirler. Ata(!)larýnýn doðum tarihi hakkýnda bile kesin bilgileri yoktur. M. Kemal´in yakýn arkadaþý ve özel doktoru, Rýza Nur, onun babasýz olduðunu bir çok kaynaklara dayanarak belirtmiþtir. Üstelik babasýnýn anýlmasýna tahammül gösteremediðini söylemiþtir. "M. kemal, babasýndan kendi bahsetmediði gibi diðer birinin bahsettiðini iþitirse ona düþman olur. Buna dair vukuat vardýr." (3) Erreculüs-Sanem adlý eserde, M. Kemal´in soyu hakkýnda þunlar yazýlmaktadýr: ' M. Kemal Paþa´nýn babasýnýn kim olduðunu ve hususi halini sordum. Bana Cafer Tayyar Paþa, M. Kemal için, "Evvel ezel böyledir, yani ayyaþtýr, sefihtir" demiþtir. Babasý kimdir, dediðim zaman muhtelif þey söylerler demiþti.' (4) Ayrýca M. Kemal hakkýnda, "Onun ezelden beri ayyaþlýðýný, sicilinin bozuk olduðunu bilmeyen yoktur," (5) denilmiþtir. Bu gerçeklerden sonra Kemalistlerin teslim olmaktan baþka çareleri yoktur. Kendi hazýrladýklarý ve hazýrlattýklarý kitaplarda bile bu gerçeði itiraf etmek mecburiyetinde kalmýþlardýr. Bir kýsým insanlar "Babasýnýn olmamasýnda onun ne suçu var?" diyebilirler. Bunlara cevap olarak deriz ki, bu adamýn babasý belli deðil, soyu hakkýnda bir þey bilinmiyor ve kalkýp bu adam milyonlarca mensubu olan bir millete ata(!) yapýlýyor. Babasý belli olmayan þahýs bir milletin atasý olabilir mi? Ýkinci husus ise, resmi tarih neden yalan söylüyor? Adamýn babasý belli deðil, T.C´nin tarih kitaplarý onun babasýnýn var olduðunu göstermek suretiyle yalan ve yanlýþ bilgi veriyorlar. Bunlarýn yazmýþ olduklarý kitaplara güvenmek mümkün mü? Üstelik gerçekleri yazan kitaplar yasaklanýyor ve bu kitaplarý okumak isteyen mazlum insanlar, zindana atýlmak suretiyle cezalandýrýlýyorlar. Tarihçilerin ve basýnýn görevi tarihi hakikatlarý ve gerçekleri su yüzüne çýkartmaktýr. Neden bu gerçeklerin su yüzüne çýkmasýndan rahatsýz oluyor bu kemalistler ve uþaklarý ?
Kemalistlerin hazýrladýklarý planlarý, gizledikleri gerçekler artýk su yüzüne çýkmakta ve kemalistlerin oyunlarý, bir bir bozulmaktadýr.
Yüce Allah(c.c.) bu konuda þöyle buyuruyor:
"Tuzak kurdular,
Allah da tuzaklarýna karþýlýk verdi.
Çünkü Allah (istese) herkesten daha iyi tuzak kurar." (6)

Kaynaklar:
(1) Atatürk´ün soy kütüðü üzerine bir çalýþma, Burhan Göksel, Kültür ve Turizm Bakanlýðý Yayýnlarý: 849, s. 3
(2) A.g.e., s.1
(3) Rýza Nur, Hayat ve Hatýratým, c. 3, s. 562
(4) Errecülüs-Sanem, s.471, 2 nolu vesika
(5) A.g.e., 5 nolu vesika
(6) Ali Ýmran, 54 Bu belge,
Türkiye´de çeþitli kitab ve gazetelerde yerini aldý: "Deccaliyet ve Kemalizm" (Hüseyin Demirel, s.147) : "ABDOÞ" hikayesi: Ýlk defa Yakýn Tarih Ansiklopedisinde Mustafa Kaplan imzasýyla neþredilen "Abdoþ Aða" ile ilgili yazýlar mahkemelerde dava konusu oldu.
Bu belgelerde Atatürk´ün annesinin genelevden çýktýðý ve Atatürk´ün gayrimeþru olduðu ileri sürülüyordu.
Hürriyet 21 Ocak 1990´da
"Atatürk´ün gayrimeþru doðduðunu iddia eden.. çirkin tezgahýn belgeleri"
baþlýðý altýnda bu meseleyi kamuoyuna duyurdu.
Selanik´te bir mahkemenin verdiði kararýn metni Osmanlýca olarak gazetenin haberinde basýldý. Bu metni bir memur Milli Eðitim Bakanlýðýnda fotokopi ile çoðaltýrken yakalanmýþtý.
Mesele sonrada örtbas edildi. Burhan Bozgyik´in
"Türkiye üzerine oynanan oyunlar"
kitabýnda da bu belgenin tam metin Türkçe olarak basýldý.
Kaynak: (Yeni Asya Gazetesi neþriyatý,1990, s.105) Yazar´ýn Ümmet-i Muhammed gazetesinin 8. sayýsýnda (1988 senesinde) bu belgenin neþredildiðini nakletmemesinin iki sebebi olabilir :
1- Bu belgenin yayýna intikal ettiðinden haberdar olmamasý;
2- Türkiye´de Ümmet-i Muhammed gazetesinin yasak olmasý. Bizim için ama önemli olan, bu belgenin artýk -yayýn hayatýnda- tartýþýlmaz bir yerinin olmasýdýr.

MUSTAFA KEMAL'ÝN BABASI KÝM ?

Yukarýda metnini koyduðumuz ve latin harfleriyle de yazdýðýmýz

"Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi"

baþlýðýný taþýyan yazý ile Dr. Rýza Nur'un

"Hayat ve Hatýratým"

adlý eserinin üçüncü cildinin 561. sayfasýndaki yazý ana hatlarýyla birbirini tutmakta ve teyid eder mahiyettedir. Ýlaveten þunu da söylemek gerekir:
Fransýz nazýrlarýndan Hedyo Paris'te Türkiye üzerine verdiði ve
"Conferencio"
mecmuasýnda neþredildiði konuþmasýnda Mustafa Kemal'in babasýnýn meçhul olduðunu söylemiþtir.
Ayrýca, Mustafa Kemal'in gayr-i meþru olarak dünyaya geldiði ve bu hususta Yunanistan'da bir mahkeme kararý bulunduðu, kendilerine itimad edilir zatlarý tarafýndan kulaktan kulaða söylenmekte ve dolaþmaktadýr.
Bütün bunlara raðmen; muhakkik ve müdekkikler, tarihçiler, ilgililer araþtýrmalarýný yapsýnlar, sorsunlar, soruþtursunlar; sahte ve yanlýþ bilgi ve belgeler varsa müdellel bir þekilde ortaya koysunlar.

"Ümmet" Gazetesi ve yazarlarý bundan memnun olur, kendilerine teþekkür ederler. Çünkü gaye ve maksat, þahýs ve þahsiyet deðil, hakikatlarýn ortaya çýkmasýdýr, tarihî hakikatlarýn tam ve aslýna uygun olarak yeni nesillere intikal edilmesidir.
Ayrýca þu husus da gözardý edilemez: 5816 sayýlý
"Atatürk'ü Koruma Kanunu"nun arkasýnda yatan mana nedir?
Bu kanunla neler getirilmek isteniyor?
Dünyanýn neresinde görülmüþ böyle bir kanun?
Gerçekleri gizlemek mümkün mü?

"Mýzrak çuvala sýðmaz!" demiþ atalar!

Kemalistlerin gücü yetiyorsa mýzraðý çuvalda saklasýnlar!..

Gösterdikleri hassasiyet çok yanlýþtýr ve çok tehlikelidir. Onlarýn yapacaðý bir iþ var.
O da, kaldýrsýnlar koruma kanunlarýný !...
Mustafa Kemal hakkýnda söylenenler ve yazýlanlar yanlýþ ise çatýr çatýr cevap verirler!
Yoksa eðer doðru ise; o zaman kýzmasýnlar; gerçekler yazýlsýn da Ata(!)larýnýn kimliði, kim olduðu ve ne mal olduðu ortaya çýksýn!..
Bir Stalin'in, bir Mao'nun akibetinden ibret alsýnlar da akýllansýnlar!..
Bir gün gelecek, o çeþit kanunlar delinecektir.
Hak ve hakikat bunlarý dile getirecektir.
Tarih, muvakkat bir zaman susarsa da bir gün gelir ortaya çýkar, susturmak isteyenleri bir silindir gibi ezer geçer; kendilerini de, korumak istedikleri adamý da rezil ve kepaze eder. Hem de dünyanýn gözleri önünde!..
Kur'an öyle demiyor mu? "...
Yoksa siz, Kitab'ýn bir kýsmýna inanýp bir kýsmýný inkâr mý ediyorsunuz?
Sizden bunu yapanýn cezasý dünya hayatýnda rezil olmaktan baþka nedir?
Kýyamet gününde (onlar) azabýn en þiddetlisine atýlýrlar.
Allah yaptýklarýnýzý bilmez deðildir."
(Bakara, 85) Bu, deðiþmez ilahî bir kanundur; her yerde ve her zaman hükmünü icra eder; Kemalist ordular, kemalist savcýlar, kemalist Prof.'lar, kemalist hocalar da bu ilahî kanun elinden Mustafa Kemal'i kurtaramazlar. Buna imkân ve ihtimal yoktur! Nitekim kurtaramýyorlar; adamýn þahsiyetsiz bir vatan haini, din, namus ve millet düþmaný olduðu ortaya çýkmakta, yazýlmakta ve çizilmektedir. Türkiye sýnýrlarý içinde olmasa bile dünya neþriyatýnda kendini göstermektedir. "Ümmet Gazetesi"nden bunlarý okumaktasýnýz ve okuyacaksýnýz. Avrupa memleketlerinde Mustafa Kemal'in bir Ýngiliz casusu olduðu, Türk-Yunan muharebesinin sadece bir muvazaa (anlaþmalý döðüþten) ibaret olduðu, Yunan askerlerinin Ýzmir'e çýkýþlarýnýn, Ýngilizler'e Mustafa Kemal tarafýndan telkin ve ilham edildiði, bütün bunlarýn da Türkiye'yi mutlak surette Ýslam dünyasýnýn liderliðinden tardetmek maksadýna mâtuf olarak planlandýðý anlatýlmakta, hatta bu kabil kitaplarý okuyanlar Türkiye'ye geldiklerinde eþ ve dostlarýna gizlice aktarmaktadýrlar. Aradan elli-altmýþ senelik bir zaman geçmiþtir. Ýnsaf ile kabul etmek gerekir ki, hakikatýn meydana çýkmasýna, ne suretle olursa olsun engel olmak ilâ-nihâye sürüp gidemez. Dün kendisine aðýz dolusu hakaret ve iftira edilen Sultan Abdülhamid, bugün "Ulu Hakan", "Cennetmekân" diye anýlmaktadýr. Keza yukarýda da görüldüðü gibi, dün korkunç bir diktatör olan Stalin'i bugün Rusya'da aðzýna alabilecek bir kabadayý yoktur. Binaenaleyh zorlamalarla þahýslarýn ilâ-nihaye ayakta tutulmasýna imkân ve ihtimal yoktur. * * * * Rýza Nur, Hayat ve Hatýratým, III. cild, sayfa 561-562 : ' Selanik'te Rýza Efendi adýnda gümrük kolcusu birinin üvey oðlu Mustafa Kemal Harbiye Mektebi'ne geliyor. Mustafa Kemal'in babasý hakkýnda çok rivayet var; Kimi bir Sýrp, kimi bir Bulgar'dýr diyor. Güya anasý bunlarýn metresi imiþ. Yeni çýkan "20. Asýr Larousse" Pomak'týr diyor. Ýhtiyar Tesalya'larýn rivayeti þudur : Mustafa Kemal'in anasý Selanik'te kerhanede imiþ. Yeniþehir Týrnova'sýndan ve oranýn ileri gelen kabadayýlarýndan Abdoþ Aða Selanik'e gelir, bu kadýný görür, alýr götürür. Orada piç olarak Mustafa Kemal doðar. Mustafa beþ yaþlarýnda iken Abdoþ ölmüþ, anasý oðlu ile Selanik'e gelmiþ. 12 yaþýnda iken Mustafa, Týrnova'ya gidip miras istemiþ ise de piçliðini söylemiþler, geri göndermiþler. Mustafa, mektebe girmiþ. Anasý gümrük kolcusu Ali Rýza ile evlenmiþ. Çok tuhaftýr; Mustafa Kemal anasýndan bahseder, fakat babasýndan bir defa bile bahsetmemiþtir. Hasýlý rivayetler çok. Hangisi doðru? Bir þeydeki rivayet çoksa; o þey belli deðildir. Nitekim fende, ilimde, tarihte hangi bahis hakkýnda çok nazariye veya rivayet varsa o bahis mâlum deðildir. Demek Mustafa Kemal piç deðilse bile babasý mâlum deðildir. Benim tahkikatýma göre onun Rýza adýnda gümrük kolcusu bir üvey babasý olduðu muhakkaktýr. Mustafa Kemal babasýndan kendi bahsetmediði gibi diðer birinin bahsettiðini iþitirse ona düþman olur. Buna dair vukuât vardýr. Nihayet Fransýz nazýrlarýndan Hedyo, Paris'te Türkiye üzerine iki konferans verdi. Bunlarý "Conferencio" mecmuasýnda neþredildi. Hedyo da orada "Mustafa Kemal'in babasý meçhuldür!" diyor. ********** Mustafa Kemal: "Ben de babamý tanýmýyorum ya !" Selanikli Kemal yalnýzca kendi ismini deðiþtirmiyor, çevresindekilerin de isimlerini deðiþtiriyordu. Örneðin Mustafa olan ismini kullanmýyordu. Öte yandan Dolmabahçe Sarayý’ndaki Cemaleddin isimli bir hizmetçinin ismini "Çelebi" olarak deðiþtirmiþti. Cemal Granda isimli bu hizmetçi, kendi hatýrasýnda isminin Cemaleddin olduðunu söylediðinde M. Kemal’in müthiþ þekilde öfkelendiðini þöyle anlatýyor : Atatürk, "Bu Cemaleddin ismini kim koydu sana ?" diye sordu. Artýk adam akýllý korkmaða baþlamýþtým. "Babam" diye cevap verdim. "Öyle ise baban ne adammýþ senin?" diye sertçe çýkýþtý. Bunun üzerine, "Ben babamý tanýmýyorum!" deyince yüzü daha da sertleþti. -Babamý tanýmýyorum ne demek? Sen babasýz mý doðdun? Baban yok mu senin? -Ben dokuz aylýkken babam ölmüþ! Atatürk üzüldüðümü yüzümden okumuþ olacak ki, birden sesini yumuþattý, "Ananý tanýyorsun ya yeter!" dedi. Ve biraz durduktan sonra ekledi: "Ben de babamý tanýmýyorum ya!" (Atatürk’ün Ýstanbul’daki Hayatý, Niyazi Ahmed Banoðlu, c. 2, sf. 387) M. Kemal’in hizmetinde bulunan Cemal Granda, daha sonra yine kendisinin kaleme aldýðý hatýrasýnda, M. Kemal’in ismi üzerinde durmaktan vazgeçmediðini naklederek þöyle diyor: "Atatürk tekrar beni çaðýrdý. Yemek isteyecek sanýyordum. Fakat onun aklý hep benim ismimdeymiþ: 'Ulan bu ismi sen mi koydun, baban mý?' diye bar bar baðýrmaða baþladý. Çok korkmaða baþlamýþtým. Benim korktuðumu görünce daha fazla baðýrýyordu. Artýk elim ayaðým titremeðe baþlamýþtý. Ayakta duracak halim yoktu. Belki daha fazla kýzar da dövülürüm diye gözünden uzaklaþmaða karar verdim. Saat üçe doðru sofrayý býrakarak yatmaða gittim. O gece sabaha dek gözüme uyku tutmadý. Yattýðým yerde dua ediyordum. Kâbusla karýþýk korkulu rüyalar gördüm. Yavaþ yavaþ geldiðime piþman bile olmaða baþlamýþtým. Bu isim de baþýma iþ açýyordu galiba... Nereden bulmuþlardý bu 'Cemal'i de bana takmýþlardý?" (A.g.e.) Cemal Granda daha sonra M. Kemal’in adýný "Çelebi" þeklinde çevirdiðini ve o andan itibaren bir daha ismi üzerinde durulmadýðýný anlatýyor... (Yakýn Tarih Ansiklopedisi) sabetay-sevi.com Jan 21.05 Mustafa Kemal'in babasý belli deðil... SELANÝK ASLÝYE HUKUK MAHKEMESÝ Ýlâm karar numarasý: Adet/451 Abduþ'un ölümünden sonra Zübeyde Abduþ'un karýsý olduðunu ve oðlu da Abduþ'un oðlu olduðu iddiasý ile açmýþ olduðu miras davasýnda Abduþ'un kardeþleri, mahkemeye vermiþ olduklarý iddianâmede Zübeyde'nin Abduþ'un karýsý olmadýðýný ve umumhâneden (genelevinden) odalýk aldýðýný ve oðlu Mustafa iki yaþýnda kucaðýnda olduðunu ve Abduþ'un bilaveled öldüðünü iddialarý ile keyfiyetin umumhâneden sorulmasýný talepleri üzerine umumhâneye yazýlan tezkerin cevabýnda, "Zübeyde'nin oðlu ile beraber 19 Haziran 1297'de umumhânemize dühul edip, Yeniþehir'li Abduþ isminde bir kabadayý ile anlaþýp 11 Nisan 1298'de umumhânemizden hüruc etmiþtir (çýkmýþtýr)!". Bu yazýya istinaden Zübeyde'nin davasýnýn reddine karar verilmiþtir. 22 Kanunî-Evvel 1298, 20 kuruþluk pul, Hakim Aza Aza, Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi, Mühür Mühür Mühür Ýftira Ýse o Halde Ýspat Edin ! Laik T.C.´nin kurucusu, Ýslam áleminin parçalayýcýsý, memleketi bir uçtan diðer uca kadar mahveden, kadýnlarý iffetsizleþtiren, kýsacasý Anadolu´da her türlü pis iþlerin ve mürtedliðin baþlatýcýsý M.Kemal hakkýnda bir belgenin ortaya çýkmasýndan sonra, kemalistler ne yapacaklarýný hangi dala sarýlacaklarýný þaþýrdýlar. Ortaya çýkan bu belgede, M. Kemal´in bir piç olduðu ve annesinin genelevden çýkarýldýðý yer alýyordu. Üstelik bu belge, sýradan bir belge olmayýp bir mahkeme kararýydý. Kemalistler ve onlarýn uþaklarý basýn, hemen bu belgeye, araþtýrma yapmadan sahte, uydurma damgasýný vurdular. Ata(!)larýna büyük bir iftira atýldýðýný feryad ederek söylemeye baþladýlar. Elbette bu gazeteler ve kemalistler atalarýný savunacaklardýr. Bu savunmayý yapmak mecburiyetinde olan gazetelerden birisi de, birinci sayfasýnda devamlý olarak atalarýnýn kopuk kellesini yayýnlayan ve atalarý gibi mason olan Hürriyet gazetesiydi. Hürriyet, doðru yazma cesareti olmayan ve gerçekleri aksettiremeyen, müslümanlara yalan ve iftira atma sevdalýsý olan bir gazetedir. Bu gazete 22 Ocak 1990 tarihli Avrupa baskýsýnda M. Kemal´in piç olmadýðýný isbatlamak için çeþitli demogojilere girip þöyle diyor: "... Karar tutanaðýný inceleyen din bilginleri..., metnin yer aldýðý kaðýdýn renginin bozulmamasý ve yazýnýn hasar görmemesinin..." Haberi okumak için týklayýn Ýnsanýn aklýna bu yazýyý okuyunca ister istemez þu soru geliyor: Böyle bir belge neden din bilginlerine inceletiliyor? Böyle bir karar niçin din bilginlerini ilgilendiriyor? Tabii ki Hürriyet, yalanýný pekiþtirmek amacýyla "din bilginleri" tabirini kullanýyor. Çünkü müslüman halký avutmak ve kandýrmak için din tabirini kullanmasý gerekiyor. Kaðýdýn yýpranmýþ olup olmamasýna gelince, herhalde din bilginleri bu konuda karar verecek deðildir. Hürriyet böyle bir yalaný nereden çýkarýyor? Bu konu üzerine ayrý bir inceleme yapýlýr. Eðer tarihi eserlerin incelemesini din adamlarý yapýyorsa arkeolojik kazýlara da din adamlarýný götürsünler. Müslüman milleti bu kadar enayi mi zannediyor Hürriyet? Hürriyet´in ne kadar yalancý olduðunu ve bu haberi yalan yanlýþ atalarýný kurtarmak için yazdýklarýný anlamak güç bir mesele olmasa gerek. Belgenin küpürünü yayýnlayan adý geçen gazete, altýnda þu açýklamayý yapýyor: "...Sahte ve Arapça olarak kaleme alýnan bu belgenin..." Burada büyük bir hataya düþüyor gazete. Çünkü o yazý (belge) Arapça deðil, Osmanlýcadýr. Belgenin Arapça mý, Osmanýca mý olduðunu tesbit edemeyenler, kalkýyor sahteliðini isbat etmeye çalýþýyor. Heyhat!.. Tabii bu arada din bilginleri de suya düþüyor. Bunlar nasýl din bilgini ki, bir belgenin Arapça mý, Osmanlýca mý olduðunu anlayamýyorlar? Hayret!.. Hürriyet´in yalaný böylece kendiliðinden ortaya çýkýyor. Zaten kimsenin inandýðý da yok ya! Önemli ve herkesin bilmesi gereken bir konu da; bir þey iftira ise onun iftira olduðu delilleriyle isbat edilir, gerçekler ortaya çýkarýlýr, iþte o zaman onun iftira olduðu ortaya çýkar. Ama gelin görün ki, kemalistler böyle bir þeye yanaþmýyorlar ve yanaþamazlar da. M. Kemal´in babasýz olduðunu ilk kez (etrafta böyle bir mevzu dolaþsa bile) cesaretle ortaya koyan ÜMMET Gazetesidir. Ümmet Yayýnlarý yayýnladýðý kitabýn 13. Sayfasýnda: "Bütün bunlara raðmen muhakkýk ve müdekkikler, tarihçiler, ilgililer araþtýrmalarýný yapsýnlar, sorsunlar, soruþtursular, sahte ve yanlýþ bilgi ve belgeler varsa müdellel bir þekilde ortaya koysunlar. Ümmet Gazetesi ve yazarlarý bundan memnun olur, kendilerine teþekkür ederler. Çünkü, gaye ve maksat, þahýs ve þahsiyet deðil, hakikatlarýn tam ve aslýna uygun olarak yeni nesillere intikal ettirilmesidir," demiþtir. Ümmet Gazetesi bu konuyu net bir þekilde ortaya koymuþ ve tersini iddia edenlerin konuyu açýklýða kavuþturmasýný istemiþtir. Ama bunu yapacak cesaret nerede kemalistlerde? M. Kemal´in babasýný ve soyunu merak edenler çoktur. "Atatürk´ün soy kütüðü üzerine bir çalýþma" adlý kitapta þunlar geçiyor: "Türk çocuðu, Atatürk´ü daha ziyade inkilaplarý ve olaylarý yaratan insanýn kiþiliðini, karekterini, hayatýnýn özelliklerini öðrenmek arzusundadýr. Türk çocuðu, bu bilgi susuzluðunu gidermek için adeta çýrpýnmaktadýr. Bu sorularýn cevabýný verebilecek kaynaðý da bulamamaktadýr." (1) Görüldüðü gibi Kemalistler dahi M. Kemal´in soyu hakkýnda kesin bir bilgiye sahip deðillerdir. Bunu kendileri bile itiraf etme mecburiyetinde kalmýþlardýr: "Atatürk´ün doðduðu Selanik´teki Osmanlý Nüfus-Tapu ve öteki resmi kayýtlarýn Balkan savaþýndan sonra Yunanlýlarca ele geçirilip akibetinin ne olduðunun bilinmemesidir." (2) Kemalistlerin dayanaðý ve tutunacak dallarý yoktur. Kendi hazýrladýklarý kitaplarda, broþürlerde açýklar vermekte ve bir çýkmaza girmektedirler. Ata(!)larýnýn doðum tarihi hakkýnda bile kesin bilgileri yoktur. M. Kemal´in yakýn arkadaþý ve özel doktoru, Rýza Nur, onun babasýz olduðunu bir çok kaynaklara dayanarak belirtmiþtir. Üstelik babasýnýn anýlmasýna tahammül gösteremediðini söylemiþtir. "M. kemal, babasýndan kendi bahsetmediði gibi diðer birinin bahsettiðini iþitirse ona düþman olur. Buna dair vukuat vardýr." (3) Erreculüs-Sanem adlý eserde, M. Kemal´in soyu hakkýnda þunlar yazýlmaktadýr: ' M. Kemal Paþa´nýn babasýnýn kim olduðunu ve hususi halini sordum. Bana Cafer Tayyar Paþa, M. Kemal için, "Evvel ezel böyledir, yani ayyaþtýr, sefihtir" demiþtir. Babasý kimdir, dediðim zaman muhtelif þey söylerler demiþti.' (4) Ayrýca M. Kemal hakkýnda, "Onun ezelden beri ayyaþlýðýný, sicilinin bozuk olduðunu bilmeyen yoktur," (5) denilmiþtir. Bu gerçeklerden sonra Kemalistlerin teslim olmaktan baþka çareleri yoktur. Kendi hazýrladýklarý ve hazýrlattýklarý kitaplarda bile bu gerçeði itiraf etmek mecburiyetinde kalmýþlardýr. Bir kýsým insanlar "Babasýnýn olmamasýnda onun ne suçu var?" diyebilirler. Bunlara cevap olarak deriz ki, bu adamýn babasý belli deðil, soyu hakkýnda bir þey bilinmiyor ve kalkýp bu adam milyonlarca mensubu olan bir millete ata(!) yapýlýyor. Babasý belli olmayan þahýs bir milletin atasý olabilir mi? Ýkinci husus ise, resmi tarih neden yalan söylüyor? Adamýn babasý belli deðil, T.C´nin tarih kitaplarý onun babasýnýn var olduðunu göstermek suretiyle yalan ve yanlýþ bilgi veriyorlar. Bunlarýn yazmýþ olduklarý kitaplara güvenmek mümkün mü? Üstelik gerçekleri yazan kitaplar yasaklanýyor ve bu kitaplarý okumak isteyen mazlum insanlar, zindana atýlmak suretiyle cezalandýrýlýyorlar. Tarihçilerin ve basýnýn görevi tarihi hakikatlarý ve gerçekleri su yüzüne çýkartmaktýr. Neden bu gerçeklerin su yüzüne çýkmasýndan rahatsýz oluyor bu kemalistler ve uþaklarý ? Kemalistlerin hazýrladýklarý planlarý, gizledikleri gerçekler artýk su yüzüne çýkmakta ve kemalistlerin oyunlarý, bir bir bozulmaktadýr. Yüce Allah(c.c.) bu konuda þöyle buyuruyor: "Tuzak kurdular, Allah da tuzaklarýna karþýlýk verdi. Çünkü Allah (istese) herkesten daha iyi tuzak kurar." (6) Kaynaklar: (1) Atatürk´ün soy kütüðü üzerine bir çalýþma, Burhan Göksel, Kültür ve Turizm Bakanlýðý Yayýnlarý: 849, s. 3 (2) A.g.e., s.1 (3) Rýza Nur, Hayat ve Hatýratým, c. 3, s. 562 (4) Errecülüs-Sanem, s.471, 2 nolu vesika (5) A.g.e., 5 nolu vesika (6) Ali Ýmran, 54 Bu belge, Türkiye´de çeþitli kitab ve gazetelerde yerini aldý: "Deccaliyet ve Kemalizm" (Hüseyin Demirel, s.147) : "ABDOÞ" hikayesi: Ýlk defa Yakýn Tarih Ansiklopedisinde Mustafa Kaplan imzasýyla neþredilen "Abdoþ Aða" ile ilgili yazýlar mahkemelerde dava konusu oldu. Bu belgelerde Atatürk´ün annesinin genelevden çýktýðý ve Atatürk´ün gayrimeþru olduðu ileri sürülüyordu. Hürriyet 21 Ocak 1990´da "Atatürk´ün gayrimeþru doðduðunu iddia eden.. çirkin tezgahýn belgeleri" baþlýðý altýnda bu meseleyi kamuoyuna duyurdu. Selanik´te bir mahkemenin verdiði kararýn metni Osmanlýca olarak gazetenin haberinde basýldý. Bu metni bir memur Milli Eðitim Bakanlýðýnda fotokopi ile çoðaltýrken yakalanmýþtý. Mesele sonrada örtbas edildi. Burhan Bozgyik´in "Türkiye üzerine oynanan oyunlar" kitabýnda da bu belgenin tam metin Türkçe olarak basýldý. (Yeni Asya Gazetesi neþriyatý,1990, s.105) Yazar´ýn Ümmet-i Muhammed gazetesinin 8. sayýsýnda (1988 senesinde) bu belgenin neþredildiðini nakletmemesinin iki sebebi olabilir : 1- Bu belgenin yayýna intikal ettiðinden haberdar olmamasý; 2- Türkiye´de Ümmet-i Muhammed gazetesinin yasak olmasý. Bizim için ama önemli olan, bu belgenin artýk -yayýn hayatýnda- tartýþýlmaz bir yerinin olmasýdýr. MUSTAFA KEMAL'ÝN BABASI KÝM ? Yukarýda metnini koyduðumuz ve latin harfleriyle de yazdýðýmýz "Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi" baþlýðýný taþýyan yazý ile Dr. Rýza Nur'un "Hayat ve Hatýratým" adlý eserinin üçüncü cildinin 561. sayfasýndaki yazý ana hatlarýyla birbirini tutmakta ve teyid eder mahiyettedir. Ýlaveten þunu da söylemek gerekir: Fransýz nazýrlarýndan Hedyo Paris'te Türkiye üzerine verdiði ve "Conferencio" mecmuasýnda neþredildiði konuþmasýnda Mustafa Kemal'in babasýnýn meçhul olduðunu söylemiþtir. Ayrýca, Mustafa Kemal'in gayr-i meþru olarak dünyaya geldiði ve bu hususta Yunanistan'da bir mahkeme kararý bulunduðu, kendilerine itimad edilir zatlarý tarafýndan kulaktan kulaða söylenmekte ve dolaþmaktadýr. Bütün bunlara raðmen; muhakkik ve müdekkikler, tarihçiler, ilgililer araþtýrmalarýný yapsýnlar, sorsunlar, soruþtursunlar; sahte ve yanlýþ bilgi ve belgeler varsa müdellel bir þekilde ortaya koysunlar. "Ümmet" Gazetesi ve yazarlarý bundan memnun olur, kendilerine teþekkür ederler. Çünkü gaye ve maksat, þahýs ve þahsiyet deðil, hakikatlarýn ortaya çýkmasýdýr, tarihî hakikatlarýn tam ve aslýna uygun olarak yeni nesillere intikal edilmesidir. Ayrýca þu husus da gözardý edilemez: 5816 sayýlý "Atatürk'ü Koruma Kanunu"nun arkasýnda yatan mana nedir? Bu kanunla neler getirilmek isteniyor? Dünyanýn neresinde görülmüþ böyle bir kanun? Gerçekleri gizlemek mümkün mü? "Mýzrak çuvala sýðmaz!" demiþ atalar! Kemalistlerin gücü yetiyorsa mýzraðý çuvalda saklasýnlar!.. Gösterdikleri hassasiyet çok yanlýþtýr ve çok tehlikelidir. Onlarýn yapacaðý bir iþ var. O da, kaldýrsýnlar koruma kanunlarýný !... Mustafa Kemal hakkýnda söylenenler ve yazýlanlar yanlýþ ise çatýr çatýr cevap verirler! Yoksa eðer doðru ise; o zaman kýzmasýnlar; gerçekler yazýlsýn da Ata(!)larýnýn kimliði, kim olduðu ve ne mal olduðu ortaya çýksýn!.. Bir Stalin'in, bir Mao'nun akibetinden ibret alsýnlar da akýllansýnlar!.. Bir gün gelecek, o çeþit kanunlar delinecektir. Hak ve hakikat bunlarý dile getirecektir. Tarih, muvakkat bir zaman susarsa da bir gün gelir ortaya çýkar, susturmak isteyenleri bir silindir gibi ezer geçer; kendilerini de, korumak istedikleri adamý da rezil ve kepaze eder. Hem de dünyanýn gözleri önünde!.. Kur'an öyle demiyor mu? "... Yoksa siz, Kitab'ýn bir kýsmýna inanýp bir kýsmýný inkâr mý ediyorsunuz? Sizden bunu yapanýn cezasý dünya hayatýnda rezil olmaktan baþka nedir? Kýyamet gününde (onlar) azabýn en þiddetlisine atýlýrlar. Allah yaptýklarýnýzý bilmez deðildir." (Bakara, 85) Bu, deðiþmez ilahî bir kanundur; her yerde ve her zaman hükmünü icra eder; Kemalist ordular, kemalist savcýlar, kemalist Prof.'lar, kemalist hocalar da bu ilahî kanun elinden Mustafa Kemal'i kurtaramazlar. Buna imkân ve ihtimal yoktur! Nitekim kurtaramýyorlar; adamýn þahsiyetsiz bir vatan haini, din, namus ve millet düþmaný olduðu ortaya çýkmakta, yazýlmakta ve çizilmektedir. Türkiye sýnýrlarý içinde olmasa bile dünya neþriyatýnda kendini göstermektedir. "Ümmet Gazetesi"nden bunlarý okumaktasýnýz ve okuyacaksýnýz. Avrupa memleketlerinde Mustafa Kemal'in bir Ýngiliz casusu olduðu, Türk-Yunan muharebesinin sadece bir muvazaa (anlaþmalý döðüþten) ibaret olduðu, Yunan askerlerinin Ýzmir'e çýkýþlarýnýn, Ýngilizler'e Mustafa Kemal tarafýndan telkin ve ilham edildiði, bütün bunlarýn da Türkiye'yi mutlak surette Ýslam dünyasýnýn liderliðinden tardetmek maksadýna mâtuf olarak planlandýðý anlatýlmakta, hatta bu kabil kitaplarý okuyanlar Türkiye'ye geldiklerinde eþ ve dostlarýna gizlice aktarmaktadýrlar. Aradan elli-altmýþ senelik bir zaman geçmiþtir. Ýnsaf ile kabul etmek gerekir ki, hakikatýn meydana çýkmasýna, ne suretle olursa olsun engel olmak ilâ-nihâye sürüp gidemez. Dün kendisine aðýz dolusu hakaret ve iftira edilen Sultan Abdülhamid, bugün "Ulu Hakan", "Cennetmekân" diye anýlmaktadýr. Keza yukarýda da görüldüðü gibi, dün korkunç bir diktatör olan Stalin'i bugün Rusya'da aðzýna alabilecek bir kabadayý yoktur. Binaenaleyh zorlamalarla þahýslarýn ilâ-nihaye ayakta tutulmasýna imkân ve ihtimal yoktur. * * * * Rýza Nur, Hayat ve Hatýratým, III. cild, sayfa 561-562 : ' Selanik'te Rýza Efendi adýnda gümrük kolcusu birinin üvey oðlu Mustafa Kemal Harbiye Mektebi'ne geliyor. Mustafa Kemal'in babasý hakkýnda çok rivayet var; Kimi bir Sýrp, kimi bir Bulgar'dýr diyor. Güya anasý bunlarýn metresi imiþ. Yeni çýkan "20. Asýr Larousse" Pomak'týr diyor. Ýhtiyar Tesalya'larýn rivayeti þudur : Mustafa Kemal'in anasý Selanik'te kerhanede imiþ. Yeniþehir Týrnova'sýndan ve oranýn ileri gelen kabadayýlarýndan Abdoþ Aða Selanik'e gelir, bu kadýný görür, alýr götürür. Orada piç olarak Mustafa Kemal doðar. Mustafa beþ yaþlarýnda iken Abdoþ ölmüþ, anasý oðlu ile Selanik'e gelmiþ. 12 yaþýnda iken Mustafa, Týrnova'ya gidip miras istemiþ ise de piçliðini söylemiþler, geri göndermiþler. Mustafa, mektebe girmiþ. Anasý gümrük kolcusu Ali Rýza ile evlenmiþ. Çok tuhaftýr; Mustafa Kemal anasýndan bahseder, fakat babasýndan bir defa bile bahsetmemiþtir. Hasýlý rivayetler çok. Hangisi doðru? Bir þeydeki rivayet çoksa; o þey belli deðildir. Nitekim fende, ilimde, tarihte hangi bahis hakkýnda çok nazariye veya rivayet varsa o bahis mâlum deðildir. Demek Mustafa Kemal piç deðilse bile babasý mâlum deðildir. Benim tahkikatýma göre onun Rýza adýnda gümrük kolcusu bir üvey babasý olduðu muhakkaktýr. Mustafa Kemal babasýndan kendi bahsetmediði gibi diðer birinin bahsettiðini iþitirse ona düþman olur. Buna dair vukuât vardýr. Nihayet Fransýz nazýrlarýndan Hedyo, Paris'te Türkiye üzerine iki konferans verdi. Bunlarý "Conferencio" mecmuasýnda neþredildi. Hedyo da orada "Mustafa Kemal'in babasý meçhuldür!" diyor. ' barbaros Jan 22.05 yusuf a Cemal Kutay anlatýyor: "Dünyada Atatürk kadar Ýslam Dinini mana ve mefhumuyla kavramýþ ve onu aslýna iade etmek için büyük kavga yapmýþ baþka bir insan yoktur. Mustafa Kemal 1300 sene sonra Hazreti Muhammed'in ruhunu þadedecek esaslar getirmiþtir. Bugün secde-i Rahmana alýn koyabiliyorlarsa bu onun sayesindedir. Bugün en geçerli iki meal, Ömer Rýza Doðrul ve Ahmet Hamdi Akseki mealleridir. Ýkisini de Mustafa Kemal yaptýrmýþtýr. Muhammed ismini kullananlarý kesinlikle affetmezdi. "O büyük insana layýk olamazsa ne olacak" derdi." barbaros Jan 22.05 yobazlara HEMÞEHRÝMÝZ ATATÜRK Kýzýl Oðuz Yahut Kocacýk Yörüðü Olarak Ali Rýza Efendi'nin Ailesi: Atatürk'ün soyu ile ilgili emimizdeki en saðlam bilgiler öncelikle kendisinin, annesinin, kardeþi Makbule Haným'ýn anlattýklarýdýr. Ýkinci olarak kendisini ve ailesini tanýyan Hacý Mehmet SOMER gibi kimi çocukluk arkadaþlarýnýn verdiði bilgilerdir. Mustafa Kemal dahil aile fertlerinde kuvvetli bir “Yörük, Türkmen olma” bilinci vardýr. Makbule Haným, E.B. ÞAPOLYO'nun sorduðu “babanýz nerelidir?” sorusuna þu cevabý vermiþtir: “Babam Ali Rýza Efendi yerli olarak Selaniklidir. Kendileri Yörük sülalesindendir. Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Bir gün Atatürk'e ‘Yörük nedir? Diye sordum. Aðabeyim de bana “Yürüyen Türkler” dedi” Yine ÞAPOLYO'nun Ruþen Eþref ÜNAYDIN'dan naklettiðine göre, “Atatürk çok kere benim atalarým Anadolu'dan Rumeliye gelmiþ Yörük Türkmenlerindendir derlerdi.” Atatürk'ün baba soyu ile ilgili önemli bilgileri verenlerden birisi de M. Kemal'in Selanik'te mahalle ve okul arkadaþý, eski Millet Vekillerinden Hacý Mehmet SOMER Bey'dir. SOMER'e göre “Atatürk'ün atalarý hakkýnda benim bildiðim þunlar: Atatürk'ün atalarý Anadolu'dan gelerek Manastýr Vilayeti'nin Debre-i Bala Sancaðý'na baðlý Kocacýk nahiyesine yerleþmiþlerdir. Bunlarý ben Selanik'in ihtiyarlarýndan duymuþtum. Kocacýklýlarýn hepsi öz Türkçe konuþurlar. Ýri yapýlý adamlardýr. Bunlarýn hepsi yörüktür. Hayvancýlýkla geçinirler, sürüleri vardýr. Bir kýsmý da kerestecilik ederler. Bunlarýn kýyafetleri Anadolu Türklerine benzer. Yaþayýþlarý, hatta lehçeleri de aynýdýr.” Yukarýda da deðinildiði gibi, Atatürk'ün baba soyu, Konya/Karaman veya Aydýn/Söke'den gelerek Manastýr Vilayeti'nin Debre-i Bala Sancaðý'na baðlý Kocacýk'a yerleþti. Aile sonradan Selanik'e göç etti. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeþi Hafýz Mehmet'in taþýdýðý “kýzýl” lakabý ve yerleþtikleri nahiyenin adý olan ‘Kocacýk'ýn da gösterdiði üzere Mustafa Kemal'in baba tarafýndan soyu Anadolu'nunda Türkleþmesinde önemli roller oynayan “Kýzýl-Oðuz” yahut “Kocacýk Yörükleri, Türkmenleri”nden gelmektedir. Konyar Olarak Zübeyede Haným'ýn Ailesi: Mustafa Kemal'in anne soyundan dedesi Sofu-zade Feyzullah Efendi'dir. Selanik'e bir saat mesafede bulunan Langaza'da çiftlik sahibi idi. Atatürk'ün ve Makbule Haným'ýn çocukluk anýlarýnda bahsettiði çiftlik burasýdýr. Annesi Zübeyde Haným, Feyzullah Efendi'nin üçüncü eþi Ayþe Haným'dan tek kýzý idi. Atatürk'ün beþ kardeþi için en uzun ömürlüsü olan Makbule Haným (1885-1956) anne soylarý hakkýnda “Annemden sýk sýk þunlarý dinlemiþimdir” diyerek þu bilgileri vermektedir: “Bizim esas soyumuz Yörüktür. Buralara Konya-Karaman çevrelerinden gelmiþiz. Büyükbabam Feyzullah Efendi'nin büyük amcasý Konya'ya gitmiþ, Mevlevi dergahýna girmiþ orada kalmýþ. Yörüklüðü tutmuþ olacak… “ Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Haným'ýn babasý hakkýnda, Atatürk'ün babasý Ali Rýza Efendi'yi ve babasý Kýzýl Hafýz Ahmet Bey'i tanýyan ve doksan yaþýnda vefat eden Aydýn Milletvekili Tahsin San. Þu bilgileri vermiþtir: “Atatürk'ün validesi Zübeyde Haným, Sofu-zade ailesinden Feyzullah Aða'nýn kýzýdýr. Bunlar Selanik'te doðmuþlardýr. Bu aile 130 sene evvel Sarýgöl'den Selanik'e gelmiþlerdir. Vodina Kazasý'nýn batýsýnda Sarýgöl Nahiyesi'nde onaltý köyden ibaret olan bu nahiye ailesi, Makedonya ve Tesalya'nýn fethinden sonra Konya civarý ahalisinden Osmanlý Hükümeti'nin sevk ve iskan ettirdiði Türkmenlerdendir. Son zamanlara kadar beþ asýr müddet içinde hayat tarzlarýný, kýlýk-kýyafetlerini deðiþtirmemiþlerdi.” Eldeki mevcut bilgilere göre aile, 1466'larda Karaman'dan gelerek Vodina Sancaðý'na baðlý Sarýgöl'e yerleþmiþ; sonra Selanik yakýnlarýndaki Lankaza (Langaza)'ya göçmüþ. Zübeyde Haným 1857'de burada dünyaya gelmiþtir. Atatürk'ün annesi Zübeyde Haným'ýn babasý Sofu-zade Feyzullah Efendi üç defa evlenmiþtir. Ýsimlerini bilemediðimiz diðer iki eþi bir tarafa býrakýlacak olursa, Zübeyde Hanýmla birlikte Hasan Aða ve Hüseyin Aða, Feyzullah Efendi'nin üçüncü eþi Ayþe (Aiþe) Haným'dan dünyaya gelmiþlerdir. * Hemþehrimiz Atatürk (Atatürk'ün Soyu, Ailesi ve Öðrenim Hayatý) Yrd. Doç. Dr. Ali GÜLER, Karaman 2000. Adlý eserden alýnmýþtýr. barbaros Jan 22.05 sebatay a bu yazýlarý yazanlar ve senin gibi bunlara da inanalar... eminim ki yahudi ve ya dönmedierler... atatürkü tür halký gözünde küçültüp zaman içinde onu yok ederek ona sahip çýkma planýndan baþka birþey deðil... böyle bir ideollojiyi elbet atatürkü sevmeyen yobazlar üzerinden dünyaya nakletmek tabiiki daha uygun ve daha kolay olacaktýr.. atatürkü sevmeyen (dinci demiyorum çünkü ben de dindarým)yobazlara "atatürk zenci kavminden gelme" deseniz bile onu sevmedikleri için elbet bunu da kabul edeceklerdir. Çünkü adam sevmiyor ki, ataya yahudi de desen kabul eder piç te desen.... bu sitenin bir siyonist ideolojisine sahip olduðu ne kadar bariz bir þekilde ortada ki.. akýlsýz yobazlarý kullanarak ne kadar kendilerine taraf toplamaktalar ve bir de sözüm ona anketlerinde atanýn % 99 sebatay olduðu nu vugulamaktalar.. buraya yazan atatürk ve türk düþmanlarý ümmetçi yobazlarýn aslýnda tarihimizi atalarýmýzý bir altýn tepside yahudiye sunmaktalar... kardeþlerim yahudi 4000 yýldýr beklemekte fýrat ve nil arasýnda devlet kurmak için... bir yüzyýl daha seve seve bekler... ancaak bu bekleyiþ sonundaki nihayetlenme, kendilerinin hiç sahip olamadýðý bizim atalarýmýza ve þanlý tarihimize sahip çýkarak oluþacaktýr... eyyy saygýdeðer yobazlarýmýz yahudi sizinle yoyo topu gibi oynamakta ve içinize yobazlýk tohumlarý akýtmaktadýrlar. aslýnda onlarý siz de hiç sevmemektesiniz ama o sizi kullanmakta... düþmanýný sevmeden önce onu iyi tanýmanýz gerekir... ********* Mustafa Kemal: "Ben de babamý tanýmýyorum ya !" Selanikli Kemal yalnýzca kendi ismini deðiþtirmiyor, çevresindekilerin de isimlerini deðiþtiriyordu. Örneðin Mustafa olan ismini kullanmýyordu. Öte yandan Dolmabahçe Sarayý’ndaki Cemaleddin isimli bir hizmetçinin ismini "Çelebi" olarak deðiþtirmiþti. Cemal Granda isimli bu hizmetçi, kendi hatýrasýnda isminin Cemaleddin olduðunu söylediðinde M. Kemal’in müthiþ þekilde öfkelendiðini þöyle anlatýyor : Atatürk, "Bu Cemaleddin ismini kim koydu sana ?" diye sordu. Artýk adam akýllý korkmaða baþlamýþtým. "Babam" diye cevap verdim. "Öyle ise baban ne adammýþ senin?" diye sertçe çýkýþtý. Bunun üzerine, "Ben babamý tanýmýyorum!" deyince yüzü daha da sertleþti. -Babamý tanýmýyorum ne demek? Sen babasýz mý doðdun? Baban yok mu senin? -Ben dokuz aylýkken babam ölmüþ! Atatürk üzüldüðümü yüzümden okumuþ olacak ki, birden sesini yumuþattý, "Ananý tanýyorsun ya yeter!" dedi. Ve biraz durduktan sonra ekledi: "Ben de babamý tanýmýyorum ya!" (Atatürk’ün Ýstanbul’daki Hayatý, Niyazi Ahmed Banoðlu, c. 2, sf. 387) M. Kemal’in hizmetinde bulunan Cemal Granda, daha sonra yine kendisinin kaleme aldýðý hatýrasýnda, M. Kemal’in ismi üzerinde durmaktan vazgeçmediðini naklederek þöyle diyor: "Atatürk tekrar beni çaðýrdý. Yemek isteyecek sanýyordum. Fakat onun aklý hep benim ismimdeymiþ: 'Ulan bu ismi sen mi koydun, baban mý?' diye bar bar baðýrmaða baþladý. Çok korkmaða baþlamýþtým. Benim korktuðumu görünce daha fazla baðýrýyordu. Artýk elim ayaðým titremeðe baþlamýþtý. Ayakta duracak halim yoktu. Belki daha fazla kýzar da dövülürüm diye gözünden uzaklaþmaða karar verdim. Saat üçe doðru sofrayý býrakarak yatmaða gittim. O gece sabaha dek gözüme uyku tutmadý. Yattýðým yerde dua ediyordum. Kâbusla karýþýk korkulu rüyalar gördüm. Yavaþ yavaþ geldiðime piþman bile olmaða baþlamýþtým. Bu isim de baþýma iþ açýyordu galiba... Nereden bulmuþlardý bu 'Cemal'i de bana takmýþlardý?" (A.g.e.) Cemal Granda daha sonra M. Kemal’in adýný "Çelebi" þeklinde çevirdiðini ve o andan itibaren bir daha ismi üzerinde durulmadýðýný anlatýyor... (Yakýn Tarih Ansiklopedisi) sabetay-sevi.com Jan 21.05 Mustafa Kemal'in babasý belli deðil... SELANÝK ASLÝYE HUKUK MAHKEMESÝ Ýlâm karar numarasý: Adet/451 Abduþ'un ölümünden sonra Zübeyde Abduþ'un karýsý olduðunu ve oðlu da Abduþ'un oðlu olduðu iddiasý ile açmýþ olduðu miras davasýnda Abduþ'un kardeþleri, mahkemeye vermiþ olduklarý iddianâmede Zübeyde'nin Abduþ'un karýsý olmadýðýný ve umumhâneden (genelevinden) odalýk aldýðýný ve oðlu Mustafa iki yaþýnda kucaðýnda olduðunu ve Abduþ'un bilaveled öldüðünü iddialarý ile keyfiyetin umumhâneden sorulmasýný talepleri üzerine umumhâneye yazýlan tezkerin cevabýnda, "Zübeyde'nin oðlu ile beraber 19 Haziran 1297'de umumhânemize dühul edip, Yeniþehir'li Abduþ isminde bir kabadayý ile anlaþýp 11 Nisan 1298'de umumhânemizden hüruc etmiþtir (çýkmýþtýr)!". Bu yazýya istinaden Zübeyde'nin davasýnýn reddine karar verilmiþtir. 22 Kanunî-Evvel 1298, 20 kuruþluk pul, Hakim Aza Aza, Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi, Mühür Mühür Mühür Ýftira Ýse o Halde Ýspat Edin ! Laik T.C.´nin kurucusu, Ýslam áleminin parçalayýcýsý, memleketi bir uçtan diðer uca kadar mahveden, kadýnlarý iffetsizleþtiren, kýsacasý Anadolu´da her türlü pis iþlerin ve mürtedliðin baþlatýcýsý M.Kemal hakkýnda bir belgenin ortaya çýkmasýndan sonra, kemalistler ne yapacaklarýný hangi dala sarýlacaklarýný þaþýrdýlar. Ortaya çýkan bu belgede, M. Kemal´in bir piç olduðu ve annesinin genelevden çýkarýldýðý yer alýyordu. Üstelik bu belge, sýradan bir belge olmayýp bir mahkeme kararýydý. Kemalistler ve onlarýn uþaklarý basýn, hemen bu belgeye, araþtýrma yapmadan sahte, uydurma damgasýný vurdular. Ata(!)larýna büyük bir iftira atýldýðýný feryad ederek söylemeye baþladýlar. Elbette bu gazeteler ve kemalistler atalarýný savunacaklardýr. Bu savunmayý yapmak mecburiyetinde olan gazetelerden birisi de, birinci sayfasýnda devamlý olarak atalarýnýn kopuk kellesini yayýnlayan ve atalarý gibi mason olan Hürriyet gazetesiydi. Hürriyet, doðru yazma cesareti olmayan ve gerçekleri aksettiremeyen, müslümanlara yalan ve iftira atma sevdalýsý olan bir gazetedir. Bu gazete 22 Ocak 1990 tarihli Avrupa baskýsýnda M. Kemal´in piç olmadýðýný isbatlamak için çeþitli demogojilere girip þöyle diyor: "... Karar tutanaðýný inceleyen din bilginleri..., metnin yer aldýðý kaðýdýn renginin bozulmamasý ve yazýnýn hasar görmemesinin..." Haberi okumak için týklayýn Ýnsanýn aklýna bu yazýyý okuyunca ister istemez þu soru geliyor: Böyle bir belge neden din bilginlerine inceletiliyor? Böyle bir karar niçin din bilginlerini ilgilendiriyor? Tabii ki Hürriyet, yalanýný pekiþtirmek amacýyla "din bilginleri" tabirini kullanýyor. Çünkü müslüman halký avutmak ve kandýrmak için din tabirini kullanmasý gerekiyor. Kaðýdýn yýpranmýþ olup olmamasýna gelince, herhalde din bilginleri bu konuda karar verecek deðildir. Hürriyet böyle bir yalaný nereden çýkarýyor? Bu konu üzerine ayrý bir inceleme yapýlýr. Eðer tarihi eserlerin incelemesini din adamlarý yapýyorsa arkeolojik kazýlara da din adamlarýný götürsünler. Müslüman milleti bu kadar enayi mi zannediyor Hürriyet? Hürriyet´in ne kadar yalancý olduðunu ve bu haberi yalan yanlýþ atalarýný kurtarmak için yazdýklarýný anlamak güç bir mesele olmasa gerek. Belgenin küpürünü yayýnlayan adý geçen gazete, altýnda þu açýklamayý yapýyor: "...Sahte ve Arapça olarak kaleme alýnan bu belgenin..." Burada büyük bir hataya düþüyor gazete. Çünkü o yazý (belge) Arapça deðil, Osmanlýcadýr. Belgenin Arapça mý, Osmanýca mý olduðunu tesbit edemeyenler, kalkýyor sahteliðini isbat etmeye çalýþýyor. Heyhat!.. Tabii bu arada din bilginleri de suya düþüyor. Bunlar nasýl din bilgini ki, bir belgenin Arapça mý, Osmanlýca mý olduðunu anlayamýyorlar? Hayret!.. Hürriyet´in yalaný böylece kendiliðinden ortaya çýkýyor. Zaten kimsenin inandýðý da yok ya! Önemli ve herkesin bilmesi gereken bir konu da; bir þey iftira ise onun iftira olduðu delilleriyle isbat edilir, gerçekler ortaya çýkarýlýr, iþte o zaman onun iftira olduðu ortaya çýkar. Ama gelin görün ki, kemalistler böyle bir þeye yanaþmýyorlar ve yanaþamazlar da. M. Kemal´in babasýz olduðunu ilk kez (etrafta böyle bir mevzu dolaþsa bile) cesaretle ortaya koyan ÜMMET Gazetesidir. Ümmet Yayýnlarý yayýnladýðý kitabýn 13. Sayfasýnda: "Bütün bunlara raðmen muhakkýk ve müdekkikler, tarihçiler, ilgililer araþtýrmalarýný yapsýnlar, sorsunlar, soruþtursular, sahte ve yanlýþ bilgi ve belgeler varsa müdellel bir þekilde ortaya koysunlar. Ümmet Gazetesi ve yazarlarý bundan memnun olur, kendilerine teþekkür ederler. Çünkü, gaye ve maksat, þahýs ve þahsiyet deðil, hakikatlarýn tam ve aslýna uygun olarak yeni nesillere intikal ettirilmesidir," demiþtir. Ümmet Gazetesi bu konuyu net bir þekilde ortaya koymuþ ve tersini iddia edenlerin konuyu açýklýða kavuþturmasýný istemiþtir. Ama bunu yapacak cesaret nerede kemalistlerde? M. Kemal´in babasýný ve soyunu merak edenler çoktur. "Atatürk´ün soy kütüðü üzerine bir çalýþma" adlý kitapta þunlar geçiyor: "Türk çocuðu, Atatürk´ü daha ziyade inkilaplarý ve olaylarý yaratan insanýn kiþiliðini, karekterini, hayatýnýn özelliklerini öðrenmek arzusundadýr. Türk çocuðu, bu bilgi susuzluðunu gidermek için adeta çýrpýnmaktadýr. Bu sorularýn cevabýný verebilecek kaynaðý da bulamamaktadýr." (1) Görüldüðü gibi Kemalistler dahi M. Kemal´in soyu hakkýnda kesin bir bilgiye sahip deðillerdir. Bunu kendileri bile itiraf etme mecburiyetinde kalmýþlardýr: "Atatürk´ün doðduðu Selanik´teki Osmanlý Nüfus-Tapu ve öteki resmi kayýtlarýn Balkan savaþýndan sonra Yunanlýlarca ele geçirilip akibetinin ne olduðunun bilinmemesidir." (2) Kemalistlerin dayanaðý ve tutunacak dallarý yoktur. Kendi hazýrladýklarý kitaplarda, broþürlerde açýklar vermekte ve bir çýkmaza girmektedirler. Ata(!)larýnýn doðum tarihi hakkýnda bile kesin bilgileri yoktur. M. Kemal´in yakýn arkadaþý ve özel doktoru, Rýza Nur, onun babasýz olduðunu bir çok kaynaklara dayanarak belirtmiþtir. Üstelik babasýnýn anýlmasýna tahammül gösteremediðini söylemiþtir. "M. kemal, babasýndan kendi bahsetmediði gibi diðer birinin bahsettiðini iþitirse ona düþman olur. Buna dair vukuat vardýr." (3) Erreculüs-Sanem adlý eserde, M. Kemal´in soyu hakkýnda þunlar yazýlmaktadýr: ' M. Kemal Paþa´nýn babasýnýn kim olduðunu ve hususi halini sordum. Bana Cafer Tayyar Paþa, M. Kemal için, "Evvel ezel böyledir, yani ayyaþtýr, sefihtir" demiþtir. Babasý kimdir, dediðim zaman muhtelif þey söylerler demiþti.' (4) Ayrýca M. Kemal hakkýnda, "Onun ezelden beri ayyaþlýðýný, sicilinin bozuk olduðunu bilmeyen yoktur," (5) denilmiþtir. Bu gerçeklerden sonra Kemalistlerin teslim olmaktan baþka çareleri yoktur. Kendi hazýrladýklarý ve hazýrlattýklarý kitaplarda bile bu gerçeði itiraf etmek mecburiyetinde kalmýþlardýr. Bir kýsým insanlar "Babasýnýn olmamasýnda onun ne suçu var?" diyebilirler. Bunlara cevap olarak deriz ki, bu adamýn babasý belli deðil, soyu hakkýnda bir þey bilinmiyor ve kalkýp bu adam milyonlarca mensubu olan bir millete ata(!) yapýlýyor. Babasý belli olmayan þahýs bir milletin atasý olabilir mi? Ýkinci husus ise, resmi tarih neden yalan söylüyor? Adamýn babasý belli deðil, T.C´nin tarih kitaplarý onun babasýnýn var olduðunu göstermek suretiyle yalan ve yanlýþ bilgi veriyorlar. Bunlarýn yazmýþ olduklarý kitaplara güvenmek mümkün mü? Üstelik gerçekleri yazan kitaplar yasaklanýyor ve bu kitaplarý okumak isteyen mazlum insanlar, zindana atýlmak suretiyle cezalandýrýlýyorlar. Tarihçilerin ve basýnýn görevi tarihi hakikatlarý ve gerçekleri su yüzüne çýkartmaktýr. Neden bu gerçeklerin su yüzüne çýkmasýndan rahatsýz oluyor bu kemalistler ve uþaklarý ? Kemalistlerin hazýrladýklarý planlarý, gizledikleri gerçekler artýk su yüzüne çýkmakta ve kemalistlerin oyunlarý, bir bir bozulmaktadýr. Yüce Allah(c.c.) bu konuda þöyle buyuruyor: "Tuzak kurdular, Allah da tuzaklarýna karþýlýk verdi. Çünkü Allah (istese) herkesten daha iyi tuzak kurar." (6) Kaynaklar: (1) Atatürk´ün soy kütüðü üzerine bir çalýþma, Burhan Göksel, Kültür ve Turizm Bakanlýðý Yayýnlarý: 849, s. 3 (2) A.g.e., s.1 (3) Rýza Nur, Hayat ve Hatýratým, c. 3, s. 562 (4) Errecülüs-Sanem, s.471, 2 nolu vesika (5) A.g.e., 5 nolu vesika (6) Ali Ýmran, 54 Bu belge, Türkiye´de çeþitli kitab ve gazetelerde yerini aldý: "Deccaliyet ve Kemalizm" (Hüseyin Demirel, s.147) : "ABDOÞ" hikayesi: Ýlk defa Yakýn Tarih Ansiklopedisinde Mustafa Kaplan imzasýyla neþredilen "Abdoþ Aða" ile ilgili yazýlar mahkemelerde dava konusu oldu. Bu belgelerde Atatürk´ün annesinin genelevden çýktýðý ve Atatürk´ün gayrimeþru olduðu ileri sürülüyordu. Hürriyet 21 Ocak 1990´da "Atatürk´ün gayrimeþru doðduðunu iddia eden.. çirkin tezgahýn belgeleri" baþlýðý altýnda bu meseleyi kamuoyuna duyurdu. Selanik´te bir mahkemenin verdiði kararýn metni Osmanlýca olarak gazetenin haberinde basýldý. Bu metni bir memur Milli Eðitim Bakanlýðýnda fotokopi ile çoðaltýrken yakalanmýþtý. Mesele sonrada örtbas edildi. Burhan Bozgyik´in "Türkiye üzerine oynanan oyunlar" kitabýnda da bu belgenin tam metin Türkçe olarak basýldý. (Yeni Asya Gazetesi neþriyatý,1990, s.105) Yazar´ýn Ümmet-i Muhammed gazetesinin 8. sayýsýnda (1988 senesinde) bu belgenin neþredildiðini nakletmemesinin iki sebebi olabilir : 1- Bu belgenin yayýna intikal ettiðinden haberdar olmamasý; 2- Türkiye´de Ümmet-i Muhammed gazetesinin yasak olmasý. Bizim için ama önemli olan, bu belgenin artýk -yayýn hayatýnda- tartýþýlmaz bir yerinin olmasýdýr. MUSTAFA KEMAL'in BABASI KiM ? Yukarýda metnini koyduðumuz ve latin harfleriyle de yazdýðýmýz "Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi" baþlýðýný taþýyan yazý ile Dr. Rýza Nur'un "Hayat ve Hatýratým" adlý eserinin üçüncü cildinin 561. sayfasýndaki yazý ana hatlarýyla birbirini tutmakta ve teyid eder mahiyettedir. Ýlaveten þunu da söylemek gerekir: Fransýz nazýrlarýndan Hedyo Paris'te Türkiye üzerine verdiði ve "Conferencio" mecmuasýnda neþredildiði konuþmasýnda Mustafa Kemal'in babasýnýn meçhul olduðunu söylemiþtir. Ayrýca, Mustafa Kemal'in gayr-i meþru olarak dünyaya geldiði ve bu hususta Yunanistan'da bir mahkeme kararý bulunduðu, kendilerine itimad edilir zatlarý tarafýndan kulaktan kulaða söylenmekte ve dolaþmaktadýr. Bütün bunlara raðmen; muhakkik ve müdekkikler, tarihçiler, ilgililer araþtýrmalarýný yapsýnlar, sorsunlar, soruþtursunlar; sahte ve yanlýþ bilgi ve belgeler varsa müdellel bir þekilde ortaya koysunlar. "Ümmet" Gazetesi ve yazarlarý bundan memnun olur, kendilerine teþekkür ederler. Çünkü gaye ve maksat, þahýs ve þahsiyet deðil, hakikatlarýn ortaya çýkmasýdýr, tarihî hakikatlarýn tam ve aslýna uygun olarak yeni nesillere intikal edilmesidir. Ayrýca þu husus da gözardý edilemez: 5816 sayýlý "Atatürk'ü Koruma Kanunu"nun arkasýnda yatan mana nedir? Bu kanunla neler getirilmek isteniyor? Dünyanýn neresinde görülmüþ böyle bir kanun? Gerçekleri gizlemek mümkün mü? "Mýzrak çuvala sýðmaz!" demiþ atalar! Kemalistlerin gücü yetiyorsa mýzraðý çuvalda saklasýnlar!.. Gösterdikleri hassasiyet çok yanlýþtýr ve çok tehlikelidir. Onlarýn yapacaðý bir iþ var. O da, kaldýrsýnlar koruma kanunlarýný !... Mustafa Kemal hakkýnda söylenenler ve yazýlanlar yanlýþ ise çatýr çatýr cevap verirler! Yoksa eðer doðru ise; o zaman kýzmasýnlar; gerçekler yazýlsýn da Ata(!)larýnýn kimliði, kim olduðu ve ne mal olduðu ortaya çýksýn!.. Bir Stalin'in, bir Mao'nun akibetinden ibret alsýnlar da akýllansýnlar!.. Bir gün gelecek, o çeþit kanunlar delinecektir. Hak ve hakikat bunlarý dile getirecektir. Tarih, muvakkat bir zaman susarsa da bir gün gelir ortaya çýkar, susturmak isteyenleri bir silindir gibi ezer geçer; kendilerini de, korumak istedikleri adamý da rezil ve kepaze eder. Hem de dünyanýn gözleri önünde!.. Kur'an öyle demiyor mu? "... Yoksa siz, Kitab'ýn bir kýsmýna inanýp bir kýsmýný inkâr mý ediyorsunuz? Sizden bunu yapanýn cezasý dünya hayatýnda rezil olmaktan baþka nedir? Kýyamet gününde (onlar) azabýn en þiddetlisine atýlýrlar. Allah yaptýklarýnýzý bilmez deðildir." (Bakara, 85) Bu, deðiþmez ilahî bir kanundur; her yerde ve her zaman hükmünü icra eder; Kemalist ordular, kemalist savcýlar, kemalist Prof.'lar, kemalist hocalar da bu ilahî kanun elinden Mustafa Kemal'i kurtaramazlar. Buna imkân ve ihtimal yoktur! Nitekim kurtaramýyorlar; adamýn þahsiyetsiz bir vatan haini, din, namus ve millet düþmaný olduðu ortaya çýkmakta, yazýlmakta ve çizilmektedir. Türkiye sýnýrlarý içinde olmasa bile dünya neþriyatýnda kendini göstermektedir. "Ümmet Gazetesi"nden bunlarý okumaktasýnýz ve okuyacaksýnýz. Avrupa memleketlerinde Mustafa Kemal'in bir Ýngiliz casusu olduðu, Türk-Yunan muharebesinin sadece bir muvazaa (anlaþmalý döðüþten) ibaret olduðu, Yunan askerlerinin Ýzmir'e çýkýþlarýnýn, Ýngilizler'e Mustafa Kemal tarafýndan telkin ve ilham edildiði, bütün bunlarýn da Türkiye'yi mutlak surette Ýslam dünyasýnýn liderliðinden tardetmek maksadýna mâtuf olarak planlandýðý anlatýlmakta, hatta bu kabil kitaplarý okuyanlar Türkiye'ye geldiklerinde eþ ve dostlarýna gizlice aktarmaktadýrlar. Aradan elli-altmýþ senelik bir zaman geçmiþtir. Ýnsaf ile kabul etmek gerekir ki, hakikatýn meydana çýkmasýna, ne suretle olursa olsun engel olmak ilâ-nihâye sürüp gidemez. Dün kendisine aðýz dolusu hakaret ve iftira edilen Sultan Abdülhamid, bugün "Ulu Hakan", "Cennetmekân" diye anýlmaktadýr. Keza yukarýda da görüldüðü gibi, dün korkunç bir diktatör olan Stalin'i bugün Rusya'da aðzýna alabilecek bir kabadayý yoktur. Binaenaleyh zorlamalarla þahýslarýn ilâ-nihaye ayakta tutulmasýna imkân ve ihtimal yoktur. Rýza Nur, Hayat ve Hatýratým, III. cild, sayfa 561-562 : ' Selanik'te Rýza Efendi adýnda gümrük kolcusu birinin üvey oðlu Mustafa Kemal Harbiye Mektebi'ne geliyor. Mustafa Kemal'in babasý hakkýnda çok rivayet var; Kimi bir Sýrp, kimi bir Bulgar'dýr diyor. Güya anasý bunlarýn metresi imiþ. Yeni çýkan "20. Asýr Larousse" Pomak'týr diyor. Ýhtiyar Tesalya'larýn rivayeti þudur : Mustafa Kemal'in anasý Selanik'te kerhanede imiþ. Yeniþehir Týrnova'sýndan ve oranýn ileri gelen kabadayýlarýndan Abdoþ Aða Selanik'e gelir, bu kadýný görür, alýr götürür. Orada piç olarak Mustafa Kemal doðar. Mustafa beþ yaþlarýnda iken Abdoþ ölmüþ, anasý oðlu ile Selanik'e gelmiþ. 12 yaþýnda iken Mustafa, Týrnova'ya gidip miras istemiþ ise de piçliðini söylemiþler, geri göndermiþler. Mustafa, mektebe girmiþ. Anasý gümrük kolcusu Ali Rýza ile evlenmiþ. Çok tuhaftýr; Mustafa Kemal anasýndan bahseder, fakat babasýndan bir defa bile bahsetmemiþtir. Hasýlý rivayetler çok. Hangisi doðru? Bir þeydeki rivayet çoksa; o þey belli deðildir. Nitekim fende, ilimde, tarihte hangi bahis hakkýnda çok nazariye veya rivayet varsa o bahis mâlum deðildir. Demek Mustafa Kemal piç deðilse bile babasý mâlum deðildir. Benim tahkikatýma göre onun Rýza adýnda gümrük kolcusu bir üvey babasý olduðu muhakkaktýr. Mustafa Kemal babasýndan kendi bahsetmediði gibi diðer birinin bahsettiðini iþitirse ona düþman olur. Buna dair vukuât vardýr. Nihayet Fransýz nazýrlarýndan Hedyo, Paris'te Türkiye üzerine iki konferans verdi. Bunlarý "Conferencio" mecmuasýnda neþredildi. Hedyo da orada "Mustafa Kemal'in babasý meçhuldür!" diyor. ' barbaros Jan 15.05 HEPiMiZE
vatan ve millet için,,
inandýðý þey ne olursa olsun... --
yalan veya yanlý -- bilerek veya bilmeyerek.. --
vatana ve dinimize saygý duyan --
davaya inandýðý için ters yönde bile olsa... --
davaya inandýðý için kendine kýzanlar veya kýzdýranlar.........
BU SÝTEDEKÝ HERKEZ VATAN ÝÇÝN BURADALAR ÝYÝ VEYA KÖTÜ....
HEPÝNÝZÝN KURBANA BAYRAMINI CANI YÜREKTEN KUTLAR, BU BAYRAMINDA TÜRK ALEMÝNE UÐUR , KARDEÞLÝK VE GÜÇ GETÝRMESÝNÝ DÝLERÝM.....................
barbaros Jan 14.05

Hiç yorum yok: