Fikir7 Manset Haberler

18 Temmuz, 2005

Hakkimda - Kimlik...

Sahsi kimligimi bazi nedenlerden dolayi ortaya koymakta yarar g�rmedim ve g�rm�yorum. Bu nedenledir ki, sahsim ve soyum ile ilgili bilgileri genel bir tablo icerisinde arzetmeyi dogru buluyor, okuyucumalerimin beni anlamalarini ümid ediyorum.

Helete, Asil Soyumun Mercidabik Meydan Muharebesi ile Anadoluya girip, yerlestigi havaliden (yöreden) 150 km. uzaktadir. Soyumdan bir kac ailenin ikamet ettigi yerlerden birisidir.

Heleten´nin kültürel kimligi
Doc. Dr.Said Öztürk

Kahramanmaras’in zengin kültür cografyasi bütün bakirligi ile kendine uzanacak eli bekliyor. Maras’in kültürel etkinlik alani Zülkadirliler’in hüküm sürdügü cografyadir. Dolayisiyla genis bir alanda Maras’a has kültürel unsurlari görmek mümkündür. Bu yazimizda yakindan tanidigimiz ve Maras kültür cografyasi içinde kendine has bir yeri oldugunu düsündügümüz bir kasabanin, Helete’nin kültürel kimligini bir makalenin sinirlari içinde ele almaya çalisacagiz.

Helete, yeni adiyla Düzbag, Engizek daginin güney dogusunda, Nurhak daginin güneyinde yer alan daha az yükseltideki iki dag silsilesinin yani Sürmeli ve Dede adiyla anilan daglarin eteginde, Firat’a karisan Göksu nehri ile Yalangoz deresinin birlestigi kavsakta kurulmus tarihi bir kasabadir. Bir bakima Kahramanmaras’in dogu sinirini olusturur. Deyim yerindeyse bir “sugur�? yani sinir sehridir. Kasabanin denizden yüksekligi (rakim) 905 metredir. Kasabanin fiili nüfusu 5-6 bin civarindadir. Çevresine göre yogun bir nüfusu barindirir. 1960’li yillarda belediyelik olmustur.


Tarihi Arkaplan

Helete’nin tarihsel arkaplani en azindan 500 yillik bir maziye kucak açmaktadir. Osmanli Arsivi’nde adina Tapu Tahrir Defterleri dedigimiz defterlerin Maras ile ilgili olanlarinda Helete, Göynük nahiyesinin en büyük köyü olarak yer almaktadir. Biz bu kayitlari degisik çalismalarimizda yayinladik[1]. 16. yüzyilin ilk yarisinda yapilan tahrire göre Helete’nin tahmini nüfusu 200, ikinci yarida yapilan tahrire göre 400 civarindadir. Nüfus ve cografi sinirlar açisindan büyüklük bu güne kadar hep korunmustur. Yakin çevresinde bulunan tarihi Hades sehri (bu günkü Göynük köyü çevresi) ile irtibat kurdugumuzda çok daha erken tarihlerde Helete’nin bir yerlesim merkezi oldugunu tahmin edebiliriz. Yaptigimiz bir incelemede Hades’in Hz. Ömer zamaninda kuruldugunu görmüstük[2]. Kasabanin sinirlari içinde yer alan ve adina “Eskiköy�? denilen bir mevkiin olmasi bu günkü yerlesim yerinden farkli bir yerlesim yeri olduguna isaret eder. Yine tarihi cografyaya isik tutmasi açisindan kasaba sinirlari içinde bulunan Horasan, Dulkadir Tepesi, Sahin Yaylasi, Asik Hasandagi, Yalangoz, Hasan Hüseyin, Peygamber Agili, Masatlik, Alaçik vs. yer isimleri görülmektedir.

Yakin tarihe ait camii kitabesi de Helete için önemli bir tarihi belge niteligindedir. Camiin insa tarihi Hicri 1216, miladi 1801’dir. Kitabede su ifadeler bulunmaktadir;

Cenâb-i Abdurrahman Aga kasd edüp bu hayrâti
Bina etdi acâyib bir müzeyyen cây-i zîbâ
Bin iki yüz on altida müyesser eyledi tekmili
Kerem ile kabul etsün Hazreti Mevlâ[nâ]


19.yüzyilda nahiye genelinde bazi degisiklikler yapilmistir. 16. yüzyil tahrir defterlerinde Göynük nahiyesine bagli Helete, Sarban, Meydancik, Ineklü gibi köy ve mezralarin bir kismi "Dagli" nahiyesi adi altinda bir nahiye tesekkül ettirilerek bu nahiyeye baglanmislardir. Dagli nahiyesine su köyler baglidir; 1-Helete 2-Hacilar 3-Azapli 4-Sakarkaya 5-Sarban 6-Meydan 7-Çataltepe 8-Tacirlü 9-Inekli[3].

Bu defterin düzenlenisinden 5 yil önceye ait bir vesikada (1260/1844) ise Göynük yine bir nahiye olarak anilmaktadir[4]. Ancak vesikada köyler belirtilmemistir.

Helete köyünün Kurtulus Savasi yillarinda Pazarcik Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin tesekkülünde önemli katkisi olmustur. Cemiyetin 17 kisilik kuruculari arasinda Helete köyünden;


1) Mahmut Aga'nin oglu Büyük Mehmet Aga
2) Büyük Salman Aga
3) Helete Jandarma Karakol Kumandani Marasli Benliogullarindan Postaci Haliloglu Hafiz Mehmet Efendi (Sezer)
4) Vakkas Aga'nin oglu Salman Çavus

bulunmaktadir. Kurucular arasina Göynük köyünden ise, Uzun Yusuf Aga katilmistir[5]. Kaynaklarimizdan birine göre Helete'den Salman Agazâde ve Salman Aga T.B.M.M. tarafindan kirmizi seritli Istiklal Madalyasi ile taltif edilmislerdir[6]. Diger kaynagimiza göre yukarda adi geçenlerin tamamina Istiklal Madalyasi verilmistir[7].

Etnik Yapi

Helete kadim arsiv kayitlarindan ögrendigimize göre “Türkmen taifesindendir�?[8]. Halki Türk’tür. 16. yüzyilin baslarinda (1526) yapilan tahrir defterinde[9] Helete köyünün ahalisinin tamamen Türk ve Müslüman unsurdan olustugu görülmektedir. Bazi arsiv kayitlarinda “Helete yörügü�?nden bahsedilmektedir. Gerçekten de daha yakin zamanlara kadar Heleteliler yazlari mutlaka yaylaya çikar, oralarda çadir ve hayma kurarlardi. Burada daimi bir göç hayatindan süphesiz bahsedilemez. Daimi yerlesimleri olan ama, yazlari yaylaklari olan ve buralara çikan Yörükler olarak görmek gerekir.

Helete çevresinden pek az göç almistir. Yakin köylerden Helete’ye gelerek yerlesenler az da olsa olmus ve zamanla burayi benimseyerek kalmislardir. Dolayisiyla etnik yapi bozulmamis, yapi tamamen Türk unsur olarak günümüze kadar gelmistir. Bu gün çok az sayida farkli etnik kökene sahip kimseler bulunuyorsa da bunlarin ekserisi bir görev dolayisiyla bulunduklarindan kalici degildir.

Helete’de kullanilan bir kisim kelimelerin menseine inildiginde Orta Asya’ya kadar uzanan güçlü tarihi baglar kurulabilmektedir. Helete’de demin, biraz önce manasina kullanilan “bayak�? kelimesi, Hüseyin Kazim Kadri’nin dört ciltlik Büyük Türk Lugati’nda mense olarak Çagatayca gösterilmektedir. Heletelilerin konusmalarinda geçen bazi kelimeler var ki, en yakin köylerde bile kullanilmamaktadir. Kullanilan bazi nadir kelimeler; heya, tama, cöbel, iyilmak, bayak, sümüye, henki, horanta, berk, bildir, tuman, çörten, müttehem, çütçü, hatirip, enâk (n harfi aslinda sagir kef ile teleffuz edilmektedir), möhte, salaca, lô, çimmek, donnuk, gölük, oynas, kubasma, seyik, meses, dirgen, kubara, velhan, îta, yancik, yörek. Bir cümle; “sûklukde duran püsâ alamanan kodudum pala pinciini çikardim�?.


Helete Ismi

Helete isminin menseine iliskin “esatir�?i andirir bir kisim spekülasyonlar varsa da gerçekçi degildir. Bir tür yakistirmadir[10]. Helete ismi 1960’li yillarda Belediyelik olunca ismi Düzbag olarak degistirildi. Fakat bu ismin ne bir kültürel ne de tarihi bir derinligi var. Düzbag ismi sadece resmi yazismalara hapsedilen bir isimden öteye gitmedi. Hiç kimse Düzbagliyim demez Heleteliyim der. Milliyet gazetesinin 29 Mart 1993 tarihli nüshasinda Dogu Anadolu’da isimleri degistirilen köy isimlerinin tekrar eski isimlerine dönülecegine dair zamanin Iç Isleri Bakani Ismet Sezgin’e atfen bir haber var. Gerçekten de Gölbasi’nin Balkan adiyla degistirilen köyünün ismi yakin zamanlarda belde olunca tekrar Balkar olarak degistirilmis, Hatay’in Yesilkent beldesi ilçe olunca eski ismi Erzin’e kavusmustu. Ne hikmetse verilen isimler her zaman yerinde olmamistir. Bir örnek vermek gerekirse Gölbasi’nin adi Karacaoluk olarak bilinen köyünün adi Karaburun olarak degistirilmistir. Karacaoluk ismini Karaburun’a tahvil eden bir bürokratin estetik ve Türkçe zevkinden herhalde bahsedilemez. Helete isminin gerek tarihi gerekse kültürel bir geçmisi var. Helete, üretilen hayvani ürünlerle çevrede istihar bulmus, üzümüyle taninmis, Almancisiyla bilinmis, disa açik, mütesebbis, sosyal degisime ve moderniteye hizla uyum saglayan yönüyle görülmüs, agasiyla, beyiyle, efendisiyle, eskiyasiyla kabul görmüstür. Helete yagi, Helete peyniri aranan ürünler olmustur. Kimse Düzbag peyniri ve yagindan bahsetmez.


Asiretler

Helete’de “baraklar�? adiyla kalabalik bir aile bulunmaktadir. Bu ailenin bildigimiz Baraklar ile ilgisi kuskusuz vardir. Ancak bu ilginin tarihi derinligine simdilik kaydiyla sahip degiliz. Tapu Tahrir Defterlerinde “Cemaat-i Baraklar tabi-i taife-i Cerid�? ifadesi yer almaktadir[11]. Bir baska kayit ise Ceridlerin Zülkadir yörüklerinden olduklarini ifade ediyor[12]. Son zamanlarda kendilerini “Fettahli�? asiretinden oldugunu ileri süren küçük bir grubun bu asiretle ne derecede alakasi bulunduguna dair endisemi sakli tutuyorum. Osmanli Arsivi’nde yaptigim tetkiklerde bu alakayi kuracak her hangi bir ipucuna rastlamadim. Çesitli basin yayin organlarinda çikan yazilar ise meslekten olmayan kisilerin heveskar yorumlarindan öteye gitmemektedir. Osmanli Arsivi’nden çikarilarak transkripsiyonu yapilan ve sahsima intikal eden Siverek’i ilgilendiren belgelerin ise söz konusu asiret ile alakasindan bahsetmek sadece bu belgelere bagli kalarak mümkün degildir. Ümit edilir ki yapilacak yeni tetkikler bu ilgiyi kursun. Kayitlarda Fettahlu, Fettahoglu, Fettahogullari seklinde geçen topluluk bir cemaat’tir. Türkman yörükani taifesindendir. Alâiye (Alanya), Kilis, Anteb, Maras, Adana ve Içel Sancaklari ve Manavgat kazasinda yer etmislerdir[13]. 16. yüzyil Tapu kayitlarinda Helete’de “Hoca Fakihlü�? cematinden bazi kisilerin oldugu görülmektedir. Maras için yapilan 1563 tarihli bir tahrir defterinde[14] Helete'de vergiden muaf kaydedilen 3 kisi ile ilgili “Cemaat-i Hoca Fakihlü, tabi-i taife-i Zakirlü, muafiyet anir-rüsüm ve'l-avariz�? yani Zakirlü taifesine tabi Hoca Fakihlü Cemaatinden olup her türlü olagan ve olaganüstü vergiden muaf olduklari seklinde bir açiklama bulunmaktadir. Helete’de bulunan aileler (asiret) açisindan en saglam bilgi budur.


Dini hayat

Yakin zamanlara kadar örfün agir etkisi altinda sürdürülen bir yapidan söz edilebilir. Sözlü bilgilere bakilirsa halk kitabi bir Islami hayat yerine, daha serbestiye kaçan bir hayat tarzi içinde idi. 20. yüzyilin baslari sayilacak tarihlerde bazi hocalarin gayretleri ile dini atmosfer güçlenmistir. Rahmetli validemin bazi davranis ve düsüncelerinden kadim saman kültürünün izlerinin Helete’de yakin geçmise kadar yasamakta oldugunu, bu gün modernite içinde kayboldugunu söyleme imkanina sahibiz. Egitim ve kültür düzeyinin yükselmesi, disa açilmalarin etkisi ile kasabada dini hayat, kitabi Islam’a dogru yogun bir sekilde yönelmistir. Diger taraftan ideolojilerin agir baskisi altinda kalan Heleteli özellikle gençlerin az da olsa bir kismi, din disi davranis ve yasam biçimini tercih etmislerdir.


Ilim Gelenegi

Helete’de bir ilim gelenegi görülür. Helete’nin yakininda bulunan tarihi Hades (Göynük köyü) sehrinde bir çok muhaddis yetismistir[15]. Buradan etkilenmesi uzak bir ihtimal olmakla beraber göz ardi da etmemek gerekir. Marmara Ilahiyat Fakültesi Islam Felsefesi hocalarindan Prof. Dr. Bekir Karliga, bir görüsmemizde kendisinde “Heletevi�? yani Heleteli bir alimin yazma eseri oldugunu söylemisti. Halen Serif Bagci’nin muhafaza ettigi Osmanlica “Molla Ömer 1185�? yazili bakir islemeli tabak da bu tarihlerde yani miladi 1771’de Helete’de ilmiye mensuplarinin bulunduguna isaret eder. Molla Ömer Helete’de Musa Efendiler olarak bilinen ailenin cedlerinden olup, söz konusu tabak aileden intikal etmistir. Yeri gelmisken belirtelim, yine ayni aileden intikal eden ve üzerinde Osmanlica 1255 yani miladi 1839 tarihi yazili bir yag kabi bulunmaktadir. Ibrik seklinde ki bu bakir yag kabinin üzerinde Ermenice oldugunu tahmin ettigimiz bir yazi da vardir.

20. yüzyilin baslarinda (1927 olsa gerek) Helete’de dini egitim yapildigi bilinmektedir. Elbistanli Mehmet Ragib Hoca (Cüce Hoca) 86 veya 87 talebeye camiin önündeki medresede ders okutmustur. Talebelerden Duran Hasan, Vakas Aga Haci Mehmed, Duran Ali, Ismail Efendi, Sih Süleyman Kemal, Nebi Ali, Mevlüt Efendi, Sümenlerin Halil, Kinali Hoca, Faki Oglan, Kaza Ömer, Karaoglan Ali, Araboglu, Mikdat Katip, Ahmedigözel tesbit ettigimiz isimlerden bir kaçi. Bu medresede ders okuyanlardan dinledigime göre bu ögrencilerin de malum baski döneminde sariklari, fesleri yakilmis, Kuranlari, cüzleri alinip götürülmüstür. Latin alfabesine geçildiginde Duran Hoca gelir. Ögrencilerden de ancak 5-6 ögrenci okula devam etmistir.

Bir kismina yetistigim Kinali Hoca, Ismail Efendi, Böyük Hoca, Vakasaga Ali, Vakasaga Mehmet, Karaoglan Ali gibi isimler kismen de olsa ilim gelenegini sürdüren kisilerdi. Bu gün sayilari az da olsa bu ilim gelenegini devam ettirenler vardir. Üniversitelerde akademisyenler oldugu gibi, hafizlik kurslarina devam ederek bir çok Kur’an hafizi da yetismistir. Yasin Uyan’in anlattigina göre 1960’li yillarda Heleteli olup da üniversitede tahsil yapanlar, Pazarcik’tan daha fazla sayida idi.

Heleteliler tasavvufi hayata uzak kalmamistir. Bir çok kisi Naksibendi, Kadiri gibi muhtelif tasavvufi kollari benimsemislerdir. Risale ve Süleyman Efendi’nin hizmet üslûbunu benimseyenler olmustur.


Folklor, Maddi Kültür Unsurlari

Helete, zengin bir folklora, maddi kültür unsurlarina ve sifai (sözlü) kültüre sahiptir. Geçmisten günümüze tasinan zengin kültürel dokular bulunmaktadir. Heleteli annelerin, genç kizlarin dokuduklari halilar, sergi olarak umumiyetle kullanilan çullar, esya ve tahil koymaya yarayan çuvallar, giyilen abalar ve kebeler, bin bir nakisli azik torbalari ve bunlarin üzerine islenen ve bir çok adla anilan nakislar maddi kültür varliklarimiz arasinda yerini alir. Çuvallardaki nakislardan bazilari; delmenek, kuzugözü, itizi, kivrim, beliince, soolcan, gelineli, sögütdali. Çullarda ise budak, kusgözü adi verilen nakislar kullanilirdi. Bütün bunlar maalesef sinai mamuller karsisinda eridiler, yok oldular. Yüksek bir himmet sahibi, elini çabuk tutup sözünü ettigimiz nakislarimizi tespit etmezse korkarim ki tarihin say­falarina gömülecektir.

Eski hanimlar zubun giyerlerdi. Âsâyeli (Ak sâyeli) denilen zubun tercih edilirdi. A bezden (ak bez) sîli yani üç parça olan zubuna nakis yapilir, kara iplik ile evvela suyu çekilir, sonra karabiber nakisi yapilirdi. Buna Âsâyeli zubun denirdi. Söyle bir tekerleme söylenirdi;


Âsayamde a degil mi ?
Kaynayan da yag degil mi ?
Seninki âsa da
Benim ki bâ (bey) degil mi?
Âsayam da ulam ulam
Yar gitti nerde bulam.


Alaca, sitari (çizgili kumas), kutnu giyilirdi. Ihtiyar kadinlar fes baglar, ziliflerinin üstüne ikiser tane dügme (boncuk), saç örgülerine gümüs takarlardi. Gümüs bilezik takarlar, 2.5 gurus delikli paradan alinlarina düzerlerdi. Bunu sadece yaslilar degil gelinler de yapardi. Basa kefiye, filikses (iç basörtüsü) baglanirdi. Kefiye sirmali olurdu. Ip kusaklar kusanilirdi. Erkekler islemeli ibrisimden islemeli köynek (gömlek), ibrisimden islemeli tuman giyerlerdi. Salvarlarinin ayak ucuna circir (fermuar) dikerlerdi, Terlik dikerler, terlige vezirignesi çekerlerdi, inneotu çekerlerdi. Delikanlilar para kesesini ceplerine koyar, kesenin pürçügünü de disarida sallarlar idi.


Sifai Kültür

Helete çok zengin bir sifai kültüre sahiptir. Halk sairler­imizin gönül dünyalarindan dis aleme akseden sedalari Helete’nin sinirlarini çoktan asarak ulusal boyutlara ulasti. Helete sairleri, asiklari, söz ustalari bol olan bir belde[16]. Bugün Helete sinirlarini asarak ülkemiz insanina mal olmus Alli Zeynep türkülerini biliyoruz. Iste sözünü ettigimiz bu türküler Helete'de söylenmistir. Hem Alli Zeynep hem de Alli Zeyneb'e türkü yakan kisi Heletelidir.


Zeynep geldi arabaya yaslandi
Çig düstü mor zilifler islandi
Suvazdan (Sivas) yukari Zeynep seslendi
Zeynebim Zeynebim Alli Zeynebim
Yedi köy içinde belli Zeynebim


Yasar Kemal'in Ince Memed adli ro­maninda ki kahramanlardan Ince Memed’in Helete ile ilgisi bulunmaktadir. Yapilan arastirmalar Ince Mehmed’in Kadirli yöresinde yasayan Safiye Mehmed oldugunu gösteriyor. Yasar Kemal ise kendi romaninda geçen Memed’in Afyon’un Sandikli civarinda yasamis olan bir Mehmed oldugunu söylüyor[17]. Fakat Yasar Kemal romanina aldigi dörtlüklerde Helete ismi geçmektedir[18]. Yasar Kemal’in Helete’ye gelerek Iraz ve akrabalari ile görüstügü bilinmektedir. Ince Memed ve Iraz üzerine yakilan agitlarda olayin geçtigi yerler ve Ince Memed'in Heleteli oldugunu açiklayan misralar bu­lunmaktadir. Tesbit ettigimiz kadariyla Heleteli Ince Mehmed’in basindan geçen hadise su sekilde cereyan et­mistir;

Ince Memed (Ince Memed'in diger adi Ufo'dur) Helete'nin kuzeyinde Nurhak'in (mahalli söylenisi ile Mirkak) güneyinde ki yaylalara çikarak hayvan beslemektedir. Kahramanimiz çevrenin güçlü kisisi. Bir bakima söz kendisinden bitmektedir. Nurhaklilara salma salmakta, istedigini yapmaktadir. Nurhaklilar Ince Memed'in taleblerini karsilamak istemezler. Yine Ince Memed, Iraz'i Nurhak’tan kaçirir. Bu üst üste gelen olumsuz gelismeler Nurhaklilarin canini iyiden iyiye sikmaktadir. Nihayet Ince Memed'i yok etmeye karar verirler. Ince Memed'i kömünde katlederler. Rivayet o ki, Ince Memed'in kellesini keserek Nurhak'a götürürler. Bu olay üzerine Ince Memed'in hanimi Iraz veya Helete'liler tarafindan agitlar yakilir. Bu agitlardan bazi dörtlükler söyle;


Sahandan asagi koyunlu kuzu
Yildiz düsmüs gülmüyor yüzü
Ufo'nun sevdigi Nurhakli kizi
Arslan'i çakala bogduran Iraz
Helete köprüsü dardir geçilmez
Soguktur sulari bir tas içilmez
Iraz'in saçi da telden seçilmez
Neneyle neneyle Iraz neneyle


Günümüzde Helete'de bu sözlü gelenek devam etmektedir. Asiklarimiz, sairlerimiz degisik vesilelerle gönül dünyalarini bize açmaktadirlar. Sözleri ya bir hicvi, ya bir çileyi, ya bir aski terennüm eder. Meshur hiciv sairimiz Algin, ebediyete intikal etmis, sözü sohbeti ve hicivleri Heleteli’lerin zihinlerine naksedilmistir. Bir baska söz ve hiciv ustamiz yine rahmetli olmus bir Helete’lidir. Adina Sevler Mehmed derler. Bir baska söz ustamiz ise Helete'li bir hanim. Adi Ümmühani. Güççük Kurt isminde kocasinin jandarmalar tarafindan vurulmasi üzerine uzun bir agit yakar. Ümmühani özellikle bu agidiyla bilinir.

Yasayan ozanlarimizdan, sairlerimizden, söz sahiplerinden biri Mehmet Uyan'dir. Mehmet Uyan Nüfus Müdürlügü yapmis ve su anda emeklidir. Helete sevgisi ile yazdigi siirinin iki kitasinda Helete’den söyle bahseder;


Heletedir benim yurdum
Ben herseyi orda gördüm
Gönlümü köyüme verdim
Köyüme kurban olayim
Mehmet uyan Hakka egil
Suyu akar cagil cagil
Helete'dir düzbag degil
Adina kurban olayim


Helete'li yasayan asiklarimiz, ozanlarimiz içerisinde güçlü bir isim Ismail Alper veya daha bilinen adiyla Çelik. Tespitlerimiz arasinda hicivleri, atismalari ve taleplerini dile getirdigi deyisleri vardir. Ahmet Akgündüz’e yazdigi uzunca bir siirinde söyle seslenir;


Ahmet Akgündüz'e selam göndersem
Gelip halimizi sorar mi bilmem
Düzbag sohbetini arzeder dersem
Teklifim bir seye yarar mi bilmem
Gel bize iffeti hayayi anlat
Islam'a atilan mayayi anlat
Istanbul'dan Ayasofya'yi anlat
Desem kaçacak yol arar mi bilmem


Ramazan Öksüzce, Asik Üzgünü olarak bilinen Mehmet Ali Kutlucan, Hüseyin Öksüzce, Emin Kiyik bu sairlerimizden bir kaçi. Sümen isminde bir genç sairimiz uzunca yazdigi An­nem adli siirinde söyle mirildanir;


Babam tek öküzle ekin ekerdi
Çarik bagi sikintisi çekerdi
Abam yirtilinca boyun bükerdi
Bu cefaya ortak idin sen Annem.


Helete sadece asiklariyla, söz ustalari ile, ozanlari ile taninmadi. Musa ve Sarah ikilisi baska bir yönü ile Heleteyi gündeme getirdi. Helete'li Musa’nin bir Ingiliz kiziyla; askla baslayip evlilikle biten, fakat medyanin serazat tavriyla günlerdir gündemi olusturan hikayesi ulusal sinirlari asti. Daha önceki asiklarimizin, sairlerimizin hayat hikayeleri, asklari ve bu ugurda söyledikleri, bir ikisi hariç daha dar sinirlarda kalirken Helete'li Musa ile Ingiliz Sarah'inki daha genis boyutlara ulasti. Ince Memed, Alli Zeynep, Güley ve zincirin diger halkasini olusturan Leyla ve Mecnunlarimiza Musa ile Sarah da eklendi. Ne yazik ki, Musa-Sarah çifti sevginin ve askin bedelini kelepçe, zindan ve ayrilik ile ödediler.

Helete’de öylesine insanlar geldi geçti ki, kimisine yetistik, kimisine yetisemedik. Sunu her zaman ifade etmisimdir. Eger bu insanlar egitim alsalardi ulusal düzeyde çok yüksek mevkiilere gelebilirlerdi. Ali Hamurkesen (Karaoglan Ali) bu gün yüz yasina basmasina ragmen saglam bir zekaya ve hafizaya sahip olduguna sahidiz. Salman Aga güçlü kisiligi ile devlet adami olmaya namzet birisi idi. Daha nicelerini saymak mümkün. Mehmet Hamurkesen (Karaoglan), Kömo hazir cevapliligi ile taniniyordu. Bir gün Kömo’ya niçin köye (Helete’ye) göçmüyorsun sorusuna söyle cevap vermisti;


Pazarciga gitsem Avsari var, Kürdü var,
Albistan’a gitsem çakali var, kurdu var,
Helete’ye gitsem su deyusun dördü var.
Deyus dedigi kimseler ise Kadir Aga,
Salman Aga, Hasan Aga, Mehmet Aga.


Çocuk Kültürü

Helete çok zengin çocuk kültürüne sahiptir. Binbir civilti ve nese ile oynanan nice oyunlar, söylenen nenniler, tekerlemeler bulunmaktadir. Tas ile oynanan naldirmaç oyununda "Naldirmaç kildirgiç kirk üç, kirk dört... kirk dokuz, elli, ala dana kara dana, sükür bizi yaradana..." diye devam edilir. Burada çocuklarimiza oyun içinde Allah’a sükür vazifesi de ögretilir. Rahmetli validemden dinlemisimdir, çocuklar yatarken su tekerleme söylenirdi;


Yattim Allah’in adina
Boyandim irahmatina
Irahmati canima
Canim Hakkin yoluna
Yatam Allah
Kakam (kalkam) Allah
Yattimsa hökmallah
Kalktimsa elhamdulillah
Elif Kuran basidir
Cümlemizin isidir
Bu duayi okuyan
Yarin Cennet kusudur.

Çocuklar uyumak üzere iken söylenen bir baska tekerleme ise söyle idi;


Bir kus saldim amanat (emanet)
Amanat Allahim amanat
Geri gönder sag salamat
Amanat Allahim amanat


Çocuklari sitma tutunca üç sefer Kulhuvellahu okunur, her okundukça beyaz iplige dügüm çalinirdi. Ipligi çocuk koluna takar, çocuk bögürtlene tutunur, üç defa söyle derdi; “koyur beni koyurayim seni�?. Sonra çocugun üzerine bir satir (sitil) soguk su dökülürdü. Çocuk daha sonra eve getirilir, yatirilir, üzerine yün yorgan çekilirdi. Isitma (Helete’de sitmaya isitma denirdi) olunca 6 ay ya da bir yil hastalik çekilirdi. Buna sene isitmasi ya da yil isitmasi denirdi. Hasta olundugunda kil çula hasta yatirilir, sabahleyin hasta iyi olurdu. Buna “kil çula çektik�? denirdi.


Çocuk Oyunlari

Bas beklembeç, Aras kesme, Uzun essek, Yummaç, Güvercin dangalâ, Millavara, Narunuru, Kala, Çelik çomak, Çildir eslerim, Naldirmaç, Selli, Lömbüç, Sara sara sarkitan, Yedihane, Top degnek, Katir kazzigi, Gülle, Kazzik, Evcik, Dokuzdas, Tipiniz, Mendil kapmaç, Epcik, Birdur bir, Kizgin das, Kösâlasma, Tura.

Bunlardan sara sara sarkitan söyle oynanirdi; birkaç arkadas aksam bir araya toplanir. Bir küçük torbaya ip baglarlar. Evlerin bacalarina varir su tekerlemeyi okurlardi;


Sara sara sarkitan,
Haci Ahmedi korkutan,
Verenin bir nurtopu gibi oglu olsun,
Vermeyenin çalak çulak bir kizi olsun.


Evin sahibi bacadan sarkitilan torbaya yiyecek bir seyler koyar, çocuklar bunu çeker ortaklasa yerlerdi. Oyun diger evlerin bacalarinda da bu sekilde sürdürülürdü. Bazan ev sahibi sarkitilan torbaya ates veya kül koyar, çocuklar bilmeden çekerdi. Fakat bu durumlarda torbaya konan ates veya kül aynen bacadan dökülürdü.


Beddualar

Heleteliler nasil beddua ederdi? Tesbitlerimiz söyle; Yilanlar sokasica, Ölüne meliyem, Çalicina çarpindigim, Allah oyalardan asirsin, Allah yahudi gediginden asirsin, Allah su verenlerin kalmaya, Allah suyunuz suyunuza yunasiniz, Zimara beri kirk konak öte, Kirannar kuyulasica, Teneceginiz kalmaya, Yanârilar yapisasica, Karahummalardan gedesice, Adlarini batirdiim, Yök gününü gördüüm, Oyalardan asirdiim, Biziricigi geçesice, Yasamiyasica, Sookalar kalasica, Adini sanini batirrim, Gedisin ola da gelisin olmaya, Gara gara diyert, Zimarinin sirtina git, Sulari iliyasi, Ilahem isin iras gele, Irizgi kesilece, Öllerini görrüm, Dertlerine dermanlar bulunmayasica, Boyuna boz ip ölçtüüm, Kör yilanlar sokasica, Defterini dürdüüm, Pis nâlet, Tâni canini ala, Datsiz belani vere, Töremiyesice, Olmaz dogmaz olasica, Sahmeran yilannardan gedesice, Yilannar öpesice, Yerlerin dibine batasica, Kirannar süpüresice, Ölücüünü gördüüm, Duvana canin ala, Karinan karsambaçlar olan, Allah kanserler yapisasica, Südüklügü tutulasica.


Sevinç aninda

Yollarina öldüüm, Dertleri bana gelesice, Gadasini aldiim, Gurban olduum, Ananda gurban, Anan yoluna öle, Ölmem yitmem noluya, Dertlerîn tümücû bana guyula, Anan öle, Ûy ben öleydîm.


Yemekler

Yemeklerden bazilari; Yahni, Bulama, Kömbe, Kül kömbesi, Misir kömbesi, Yanâre, Bazlama, As, Közleme, Bossora, Çobanasi, Dilik, Katma, Borani, Pirpirim boranisi, Narpiz boranisi, Baldircan boranisi, Kenger boranisi, Tahrana sorasi (Tarhana çorbasi), Tamatoslu as, Esgili, Kabak esgilisi, Bostan esgilisi, Maserli patlican esgilisi, Omaç, Pekmezli bulammaç, Boz bulammaç, teleme, Kuymak, Hedik, Yag ile pekmez, Hapiza, Yemlik boranisi, Dolma, Sarma, Bulgur pilavi, Pirinç pilavi, Geyik ekmegi, Ürünkül, Kuzu kulagi, Içli köfte, Çig köfte, Mercimekli köfte, Simit köfte, Esgili köfte, Sarimsakli köfte, Çaman (kebab), Dürme, Süzme, Dogrambaç, Bulambaç, Guymak, Hösmeri, Körmenni as.


Sosyo-Kültürel Degisim

Helete hizli bir degisim yasamistir. 1960’li yillarda “Alamanya�? yolculuklari ile baslayan göç dalgasi bu degisimin ana sebeplerinden biri sayilir. Alamanci vakasi kasabada sosyal bünyenin degisiminde önemli etkilere sahiptir. Bu gün Helete’de Alamanci bir yakini olmayan yok denilebilir. Almanya’ya veya diger Avrupa ülkelerine giden Heletelilerden birinci nesil bu ülkelere fazla bir intibak saglayamamis, bir bakima köyünü Avrupa’ya tasimistir. Ancak ilk gidenlerden sonra gelen ikinci kusak ne kendi kimligine sahip olmus ne de Avrupa kimligine bürünebilmistir. Ara bir nesildir. Korkumuz o ki, üçüncü kusak daha az Türk kimligine sahip çikacaktir. Iletisim ve ulasim araçlarindaki bas döndürücü gelismeler bu degisimi etkileyen diger bir faktördür. Yine belirtmek gerekir ki, 1970’li yillarda bütün ülkeyi de saran ideolojik kamplasma Helete’nin zihin örgüsünü alt üst etmis, yeni kusaklar bu kamplasmanin taraflari olmustur. Bu hizli degisim yozlasmayi beraberinde getirmis, kültürel degerler, geleneksel yapilar ciddi bir erozyona maruz kalmistir. Helete bu gidisle bir nesil sonra eskiye ait hiçbir seye sahip olmayan, degerlerini kaybeden bir yapiya dogru yol almaktadir. Süphesiz sadece onlar degil.

Bizden önceki kusagin anlattiklarina bakilirsa kasabada geleneksel insan iliskilerinin hakim oldugu görülür. 1950 öncesi dönemde kasabada üzümü, pekmezi vs. sirasi olan bunu yaya 15 saat kadar mesafede Elbistan’a götürür, satar, karsiliginda getirdigi bugday, arpa ne ise ögütür, kasabada bulunuyorsa konu- komsu ile, yaylada ise tüm oymak ile ortaklasa bölüsürlermis. Hiç kimse kendisinde olan bir seyi komsusundan gizlemez imis. Bu tür iliskiler zamanla kaybolmus, birey ve bireyin menfaati ön plana çikmistir.


Siyasi Kültür

Siyasi kültüre gelince, Helete çevre köylere bakarak yogun bir nüfusu barindirmasi ve köklü yapilarin vücut bulmus olmasi yönetim erkini elde etme temayülünü kamçilamis, dolayisiyla burada yogun siyasi bir atmosferin gelismesini saglamistir. Sunu söylemek mümkün; Helete çevrede en fazla politize olmus bir belde. 1970’li yillara gelinceye kadar kasabada siyasi farklilik taraf esasina dayaniyordu. Bu tarihten itibaren esasta ideolojilerin belirledigi, geleneksel faktörlerin yani tarafçilik, düsmancilik, ekonomik kaygilar, agalik, beylik gibi karizmatik baskilarin da bu esas faktöre katkida bulundugu bir özellik arzedegelmistir. Heleteli siyasiler il düzeyinde ve ulusal düzeyde siyasi arenada yer edinememisler, kasaba ile sinirli kalmislardir. Milletvekili seçimlerinde bu güne kadar Helete menseli birkaç kisi aday gösterilmis ise de, tabir yerinde ise bu kisiler liste doldurmaya yaramis, hiçbir zaman meclise tasinamamislardir.

Helete çevreye göre daha kalabalik bir nüfusa sahip olmasinin getirdigi bir baska özellige sahiptir. Zaman içinde kasabada bir çok aga, efendi, bey olusmustur. Yakin zamana kadar bu tür yapilar agir basiyordu. Bireysellesmenin gittikçe gelisme kaydetmesi ile aga, bey, efendi baskilari yok denecek düzeye inmis, ama yönetim erkine talip olanlarda her nedense bu tür geçmise dayali özellikler aranmistir. Belediye baskanligi seçimlerine aday olanlarda aileden gelen bu tür bir özellik seçilme sansini, hatta aday olma sansini artiran gizli bir faktör haline gelmistir. Buradan anlasiliyor ki, kasabanin toplumsal yapisi içerisinde agalik, beylik, efendilik gibi farkli sinif yapilarinin yogun baskisi olmasa da, en azindan günümüz kusaginda hâlâ etkileri oldugu söylenebilir.


Heleteli Agalar

Son yüzyilin Heletesinde agalara gelince; Salman Aga kasabanin en güçlü agasi idi. Güçlü kisiligi sayesinde uzun süren agalik dönemi geçirmistir. Saygin kisiligi ile kendisinden sakinilan birisi idi. Maras, Elbistan ve Pazarcik çevresinde taniniyordu. Pazarcik Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin kuruculari arasinda yer almis, Istiklal Madalyasi sahibi idi. Küçük Salman Aga, Bekir Aga, Ismail Efendi, Ali Efendi, Vakas Aga, Kadiraga Hoca, Ömer Aga, Mahmut Aga Heleteli aga ve efendilerden bir kaçidir.

Helete, geçmisten günümüze tasidigi bir çok zenginligi ile sosyal bilimcilerin ilgisini bekliyor. Bir sosyologun epeyce malzeme bulacagi bir belde. Bir folklor arastirmacisinin hevesle çalisacagi bir mekan. Bir edebiyatçinin, bir dilcinin, bir kültür tarihçisinin çokça bilgiye ulasacagi bir kasaba. Tasra siyasi olusumlarini incelemek isteyen bir siyaset bilimcisinin buradan elde edecegi otantik malzeme var. Hülasa Helete incelemeye deger bir belde.


Kudemânin görüb âsârini biz zevk ettik
Kudemâ görmedi hayfâ bizim âsârimizi Nâbi.

[1] Bkz. Said Öztürk, Osmanli Arsiv Belgelerinde Siyakat Yazisi ve Tarihi Gelisimi, Osmanli Arastirmalari Vakfi, Istanbul 1996; “Tarihde ve Günümüzde Helete’nin Iktisadi, Ictimai ve Kültürel Yapisi Üzerine Bir Tahlil Denemesi�?, Edik Dergisi, Sayi 42, 1993.
[2] Bkz. Said Öztürk, “Siyasi ve Sosyo-Ekonomik Gelisimi Içerisinde Kadim Bir Anadolu Sehri: Hades (Göynük)�?, Türk Dünyasi Arastirmalari Dergisi, Istanbul 1995, Sayi 96.
[3] Basbakanlik Osmanli Arsivi, Maliye Nezareti Nüfus Yoklama Defteri, No 1371, sh. 5 (1265 / 1849 tarihli.)
[4] Basbakanlik Osmanli Arsivi, Irade Meclis-i Vâlâ‚ nr. 1118. Vesikanin düzenlenmesine sebep olan hadise sudur; Arabistan Orduy-i Humayunu için Maras Eyaletinden tertip edilen redif askeri için eyalet dahilinde Göynük nahiyesi ahalisi hisselerine düsen ikiyüz redif askerini vermemek hususunda direnmislerdir. Devletin buna karsi aldigi tedbirler v.s. yazismalar vesikada yer almaktadir.
[5] Yasar Akbiyik, Milli Mücadelede Güney Cephesi ( Maras), Kültür Bakanligi Yay. Ankara 1990, sh. 148, A. Saim Emirmahmutoglu, " Milli Mücadelenin Bilinmeyen Kahramanlari ," Madalyali Tek Sehir Kahramanmaras, 66.yil özel sayi, Ankara 1986, sh.41.
[6] T.B.M.M. Zabit Ceridesi, 106'inci Ictima, I. celse 23 Mayis.1926, Aktaran: Yasar Akbiyik, a.g.e, sh. 148. 29 No'lu dipnot.
[7] A. Saim Emirmahmutoglu, a.g.m, sh. 41.
[8] Cevdet Türkay, Osmanli Imparatorlugu’nda Oymak Asiret ve Cemaatler, s. 415.
[9] Basbakanlik Arsivi, Tapu Tahrir Defteri nr. 402, s. 909.
[10] Bu konuda bir tenkidimiz için bkz. “Helete Ile Ilgili Yazi Yazmak Ya da Kalemleri Kirmak�?, Kurtulus Düsünce Kültür Sanat Dergisi, Sayi 1, Subat 1994, K. Maras.
[11] Basbakanlik Arsivi, Tapu Tahrir Defteri nr. 402, s. 367.
[12] Basbakanlik Arsivi, Tapu Tahrir Defteri nr. 998, s. 452.
[13] Cevdet Türkay, Osmanli Imparatorlugu’nda Oymak Asiret ve Cemaatler, s. 365.
[14] Refet Yinanç, Mesut Elibüyük, Maras Tahrir Defteri. AÜ, Osmaanli Tarihi Arastirma ve Uygulama Merkezi, Yay. Ankara 1988. c. 1, sh. 242-250.
[15] Bkz. Siyasi ve Sosyo-Ekonomik Gelisimi Içerisinde Kadim Bir Anadolu Sehri: Hades (Göynük), Türk Dünyasi Arastirmalari Dergisi, Istanbul 1995, Sayi 96.
[16] Bkz. Said Öztürk, “Heleteli Halk Sairleri Üzerine Bir Deneme�?, Kurtulus Tarih Arastirma-Kültür ve Edebiyat Dergisi, K. Maras 2001
[17] Bkz. Aksiyon Dergisi, sayi 243.
[18] Bkz. Ince Memed, 14. basim, c. 1, s. 240.

Hiç yorum yok: