Fikir7 Manset Haberler

03 Ekim, 2005

AB 28 Subat'i yenecek

AB 28 Subat'i yenecek

Nazli Ilicak

Avrupa Birligi, 28 Subat paradigmasini yendi. Türkiye'nin gerçek anlamda "muasir medeniyet seviyesine ulasmasini" isteyenler, "vesayet" engelinin de asilmasi geregine inaniyor. Zaten, Avrupa Parlamentosu, Türkiye'ye yönelik elestirilerini Oostlender raporunu kabul ederken açikladi.
1) Ordu, devlet ve toplum üzerinde önemli bir konuma sahiptir. Bu durum, Türkiye'nin demokratik ve çogulcu sistemi gelistirmesinin önündeki engeldir.
2) Uzun dönemde, Milli Güvenlik Kurulu'nun kaldirilmasi ya da yapisi ve islevinin degistirilmesi gerekmektedir.
3) YÖK, RTÜK ve benzeri kurullarda Türk Silâhli Kuvvetleri'nin temsilcileri yer almamalidir.

Ordu ve siyaset
Ankara'ya gelen Avrupa Birligi Türkiye temsilcisi Hans Jörg Kretschmer, ordunun siyasetteki rolünü gündeme getirip elestirince, Basbakan Tayyip Erdogan "Yanlis degerlendirme yapmayin. Türk ordusu, modernlesme ve demokratiklesme sürecinin öncüsüdür" cevabini vermis. Erdogan, inanmasa bile böyle konusmaya mahkûm. Vesayeti kabullenemez ki. Ama, siyasi kadrolar yerlerini doldurdukça, çark, süphesiz egemen bürokratik sinifin aleyhine dönmeye baslayacaktir.
Bazi tesbitler
Durumu Hadi Uluengin'in yazisi pek güzel özetliyor: "Son haftalarda tanik oldugumuz çikislar, ilk bakista hücum izlenimi verse dahi, aslinda bunlarin hepsi, durumun farkina varan ve vesayet özelligini kaybetmek panigine kapilan 'derin egemenlerin' savunma refleksinden baska bir sey degildir." (Hürriyet - 6. Haziran. 2003)
Gene Hürriyet'ten Cüneyt Ülsever, Avrupa Birligi'ni düsman koltuguna oturtan "statüko" için sunlari yaziyor:"
Bize daima potansiyel bir düsman göstererek mesruiyetini pekistiren statükonun varsayimlari, Kibris'ta göçünce, Kuzey Irak'ta kirmizi çizgileri iplenmeyince, Kerkük'ün Kürtlere teslimine sessiz kalmak zorunda kalinca, simdi ayni sablona potansiyel düsmanlar ariyor; Bati'yi tam bir paranoya ile kucakliyor." (Hürriyet - 6.Haziran.2003)
Serdar Turgut'un Aksam'da yazdiklarina da kulak verelim. O da, Demokrat Parti iktidariyla yenilgiye ugrayan yönetici kadrolarin, 1960 darbesiyle rövans aldigina ve "halki iktidardan uzaklastirdigina" temas ediyor: "1950-60 arasi, Türkiye'nin yönetiminden uzak biraktirilmis yönetici siniflari, Demokrat Parti'nin, halki siyasetin içine çekmesinin ve dini söylemi kullanmaya baslamasinin uzun dönemde tehlikeli olacagini görerek, 'rejimi rayina sokmaya' karar vermislerdi o günlerde.
27 Mayis darbesiyle baslayan zihniyet, 42 yil sürdü ülkede. Bu zihniyet 1990'li yillarda yasadigimiz soygun düzeniyle tamamen iflâs etti.
28 Subat, aslinda kaybedilmis olan bir mücadelenin uzatmalari oynamak için yaptigi son girisimdir."Hassolar, Memolar Demokrat Parti'nin köylüden oy almasina tepki gösteren CHP'li Cevdet Kerim Incedayi'nin "Bu ülkeyi, Hassolarla, Memolar mi yönetecek?" sözü halâ hatirlardadir.
27 Mayis darbesinin en önemli dayanaklarindan biri "cahil oy çogunlugunun daima yanlis tercihte bulundugu" inancidir. Vesayet zihniyetinin altinda "kizi serbest birakirsan ya davulcuya varir, ya zurnaciya" anlayisi yatar.***
Celâl Bayar 27 Mayis'in tahlilini yaparken yeni anayasa ile millet iradesine getirilen ortaklari da siralamisti: "Bence 27 Mayis ne ihtilâldir, ne de darbe" diyor ve sözlerini söyle sürdürüyordu: "27 Mayis bir fiili durumdur. Osmanli'dan kalma geleneksel yönetimimizde Ordu-Medrese isbirliginin, kanun yapma ve yürütme gücüne karsi direnisi, müdahalesidir.... 1961 Anayasasi, 'millet, egemenligini, yetkili organlar eliyle kullanir' demek suretiyle, ulusal egemenligin kullanilisina yeni ortaklar getirmistir. Vatandas oyunun kuracagi millet meclisinin bu egemenligi iyi kullanabilecegi noktasinda süphe vardir. Ulusal egemenligin kullanilisini güvenle yerine getirmek için Senato, Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu, muhtar Üniversite, muhtar TRT, Devlet Planlama Teskilâti gibi müesseseler ihdas edilmistir. Kanun yapma gücü Senato, Anayasa Mahkemesi ve Cumhurbaskani'nin Anayasa muhafizligi göreviyle daraltilmakta, frenlenmekte, barajlanmaktadir. Bu daraltma, vatandas oyuna karsi duyulan fakat açiklanmayan güvensizligi gösterir."Dün, Celâl Bayar'in, egemenligin paylasilmasi olarak tarif ettigi durum, bugün siyaset alanini daraltan yogun bir vesayet seklinde sürüp gidiyor.
Fisildanan haberler
Meselâ "Genç subaylar" isi öyle kolay geçistirilecek cinsten bir sey degil. Çünkü gazeteci bu haberi uydurmadigina göre, birileri onun kulagina fisildamis demektir. Nitekim, Genelkurmay Baskani Hilmi Özkök de bunu kabul ediyor: "Bunun bir haber kaynagina istinat ettigi asikâr. Bu kaynagin önemli bir kaynak oldugunu degerlendiriyorum. Ancak hemen vurgulamaliyim ki, yalan ve maksatli bir haber. Bu kaynak illâ TSK'nin içinden olmayabilir. Olmasi da muhtemeldir. Ordu disindan ama daha önce ordu mensubu olanlardan da olabilir."Demek orduya yakin birileri, demokratik gelismeleri içlerine sindiremiyor olmalilar ki, lâf üretip, bu lâflari gazetecilere fisildiyorlar. Kulagina haber fisildanmak isteyenlerden biri de Hürriyet'in Genel Yayin Müdürü Ertugrul Özkök. 27 Mayis 2003 tarihli Hürriyet'te söz konusu pasalara söyle sesleniyordu: "Son bir sözüm de emekliligine 4 ay kalmis bazi pasalara. Lütfen sahsi düsüncelerinizi ordunun görüsüymüs gibi gösterip, hem komutanlari, hem gazetecileri, hem de ülkeyi zor durumda birakmayin."***Dün AK Parti Istanbul Kadin Kollari'nin bir toplantisi vardi. Emine Erdogan'in güzel bir cümlesini not ettim: "Daglari, ovalari kaplayan karlari (bence buzullari demeliydi) yüregimizin sicakligi ile erittik."Galiba Türkiye'nin önü açiliyor.
mailto:nilicak@tercumangazete.com nilicak@tercumangazete.com
Haber girisi: 09.06.2003 08:09:46

Hiç yorum yok: