Fikir7 Manset Haberler

28 Mayıs, 2007

ATATÜRKCÜLÜK YANLISTIR -1

ATATÜRKCÜLÜK YANLISTIR !!!!

"Gizlenen gerçek Atatürkçülük ve savunucularına ödettirilen bedeller" basligi adi altinda www.Haber1.com da Haldun Canci imzasi ile asagidaki yazi yayinlanmisti.
Bu yazida Atatürkcülük, Atatürk ilkeleri enine boyuna anlatilmisti.

".." isaretleri arasinda SayinCanci´nin yazilarini alintilayarak cevabimi veriyorum.

"Atatürkçülük adına, bugün, ortada büyük bir sorun vardır: Gerçek Atatürk, yıllardır Türk toplumundan gizlenmiştir."
1923 yilinda baslamak üzere gerek Atatürk ve gereksede Atatürk´ün tüm istekleri kanunlastirilarak, bu millete dayatilmistir. Dayatilmistir. Cünkü Atatürk zamaninda ne Meclis, ne Hükumet, ne Cumhurbaskani ve nede Devlet; Halk tarafindan secilmemisti. Halkin istegi olmayan bir seyi halktan istemek ve halka yaptirtmak bir DAYATMA dir.
1923 yilindan bu yana okullar, okul bahceleri, meydanlar, devlet daireleri, tüm kamusal alanlar Atatürkcülük, Atatürk ilkeleri icin PAZAR yapilmistir.
Gercek Atatürk´ün Türk toplumundan gizlendigi iddiasida bu nedenledir ki, yanlistir. Eger Atatürk´ün Inönü ve diger arkadaslari tarafindan kullanildigi, yanlis tanitildigi iddia ediliyorsada, dogrudur. Cünkü Atatürk Belsoguklugu hastaligi nedeni ile 1917 den beri sancilarla kivranan bir devlet adami idi.Karlsbad´a defalarca gitmesine ragmen bu hastaligi tedavi edilemedi, sancilarindan kurtarilamadi. Atatürk antibiyotik aliyordu ilk siralarda. Antibiyotikler kar etmiyordu. Sancilara karsi agri kesiciler kullaniyordu. Vucut direnci Antibiyotiklere ve agri kesicilerine alisan Atatürk günden güne dahada agir antibiyotikler ve agri kesiciler kullanmak mecburiyetinde kaliyordu. En sonunda alkoliklesti, agrilarini dindirebilmek icin. Atatürk´ün alkoliklesmesinin arka planinda, onu kullanma ptrojeleride yatiyordu. Devleti Atatürk degil baslarinda Inönü´nün bulundugu ittihadd-i terakkiciler yönetiyordu. Bu arada Atatürk kisvesi altinda Atatürk kullanilmadi da degil.
Canci´nin asagidaki ifadesine katilmak mümkündür.

"Bu tutumun ortaya çıkmasında, ülkenin gidişatına yön veren iç ve dış çıkar odaklarının etkisi büyük olmuştur. Çeşitli çevreler, gücü karşısında kendilerini ezik hissettikleri Atatürk’ü, kendi yanlarında göstermeye çalışmışlardır. Bu yüzden de, Atatürk’te, kendi tavırlarını destekleyici yanlar bulmaya çalışmışlardır. Bazıları ise, kendi dar çevrelerinde, Atatürk’ü kasıtlı olarak yanlış tanıtmışlardır. Tüm bunlar yapılırken de, gerçek Atatürk’ün üzeri örtülmüştür."
Arsivler acilmadigi süürece burada fikir yürütmekte mümkün olacaktir. 1922 ile 1946 arasinda nelerin Atatürk´e, nelerin onu kullananlara ait oldugunu ortaya koymakta zordur. Bu nedenledir ki, 1922 ile 1938 yillari arasinda herseyden Atatürk sorumludur. Kullanilmis olsa bile, kendisini kullandirtmasindan dolayida kendisi sorumludur. Bu sürecin basindaki kendisidir ve sorumlusuda kendisidir.

"Bu yazıda, Atatürkçü düşüncenin, bazı kesimlerce, kasıtlı bir biçimde gizlenen kimi boyutlarına maddeler halinde değinilecektir. Daha sonra da, bu boyutlardan bir tanesi kısaca irdelenecektir.


1- Gerçek Atatürk, Anti-emperyalist Atatürk’tür. Gerçek Atatürk, Batıcı ya da Batıya rağmen Batılılaşmacı değil, çağdaşlaşmacı, aydınlaşmacı ve modernleşmeci Atatürk’tür. (Dolayısıyla, Batıcıların, Atatürk’le ilgili iddiaları doğru değildir.)"
Gercek Atatürk nasil oluyorda anti-emperyalist olabiliyor ? Sn. Canci Emperyalizmin ne oldugunu bilmiyor galiba ?
Gerçek Atatürk; diktatör, fasist ve ırkçıdir. Irkciligin adini "ulusculuk" olarak degistirmistir sadece. Yani ulus devlet milliyetçi devlet degil, Atatürk´ün deyimi ile ulus yani irkci devlettir.
Atatürk irkci idi. Ulus devlet=irkci devlettir. Kurulan Cumhuriyette halka dayali degil, Atatürke dayali bir monarsi idi.
Atatürk döneminde, tüm dünya faşist,irkci, diktaci ve sahte cumhuriyetci devletlerle dolu oldugundan, Atatürkte caga uyarak aynisini yapmistir.
Fakat artik bu caglari agizlarina bile almiyor ve bunlardan utaniyor avrupalilar. Biz ise Atatürkcülük adi altinda halen irticacilik yapiyor o devri yeniden getirmeye calisiyoruz.
Gercek Atatürk; emperyalist ülkelerin hayrani idi. Onun tüm kullandigi esyalarda batidan, emperyalist ülkelerdendi. Giyimi, kusai, söylevi, herseyi baticidir. Atatürk cagdaslik adina batililasmayi bu ülkeye getirmemismidir. Yani cagdaslik görüntüsü sadece. Inkilaplarin hepsi, bastinin görüntüsünü almaktan ileri gidebilmisidir ? Kendi Anadolu, Türk kiyafetinden utanmis, avrupa kiyafetlerini devrimlerle bu ülkeye sokmamismidir ?
Cagdaslik; cagdas görünüm olarak alinmis batidan. Aydinlik; fikir, bilgi, kültür aydinligi olarak degil, görüntü aydinligi olarak algilanmis ve alinmistir Avrupadan.


"2- Gerçek Atatürk, mason ya da din düşmanı değildir. Bilakis, ulusun zararına işlediğini ve kökünün dışarıda olduğunu düşündüğü mason localarını kapatan Atatürk’tür. Dini, emperyalizmin oyuncağı olmuş, yobaz din tacirlerinin sermayesi olmaktan kurtaran da Atatürk’tür. O, böylelikle, yüce İslam dininin, birilerinin tekelinde kalarak, bir istismar aracı olmasını engellemiştir. Atatürk, kul ile yaratıcısı arasındaki ilişkiye aracılık etmeye kalkışanları bertaraf etmiştir. Zaten, İslam dininde ruhban sınıfı yoktur. İslam, böyle bir aracılığı şiddetle reddetmiştir. Atatürk, ayrıca, dinin, yanlış ellerde, yanlış yorumlanarak, iptidailiğin temel kaynaklarından bir tanesi olmasını önlemiştir. (Dolayısıyla, din simsarlarının, Atatürk’le ilgili iddiaları doğru değildir.)
Laikligi; din düsanligi olarak algilayan Atatürk dine tamamen karsi idi ve Laiklik kelimesini dahi degistirerek, bu hedef icin kullandi. Laiklik=Din ile Devlet islerinin biribirinden ayrilmasi demek oldugu halde, Diyanet isleri reisligini kurmus, dini kendisi yönetmistir. Bu anti-laikliktir. Hilafetin kalkmasi ve Diyanet isleri reisliginin kurulmamasi gerekirdi laisizme göre.
Atatürk bir din düsmani idi. Kendiside bunu istiyordu zaten. Cünkü o; Avrupada sekularizmin cikisini anlamadan benimsemis ve bunu Türkiye´dede uygulamak istemistir.
Atatürk´ün Mason oldugu, locaya kayitli olduguda belgelidir.
Hulasa, Atatürk; ateizmi, masonlugu benimsemisse, kendi meselesidir. Bu hususta ortalik bulanik olsada, bunlarla Atatürk iyi veya kötü olamaz.
Fakat o´nun Halkin kararini almadan halki ateist yapma hakkida yoktu.

"3- Gerçek Atatürk, diktatör, ırkçı ya da faşist değil, ulusalcı, yani ulus devlet milliyetçisidir. Atatürk döneminde, nerede ise dünyanın tamamı faşist ya da komünist diktatörlükler altında yaşamıştır. Yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti, içte ve dışta türlü tehdit ve tehlikelere maruz kalmaktayken bile, Atatürk, diktatörlüğe ve despotluğa yönelmemiştir. Kendi çağının özgün koşulları açısından oldukça yumuşak sayılabilecek otoriter bir yönetimle yetinebilmiştir. Bu otoriter tutum, yeni kurulan ülkenin ve yapının pekişmesi açısından gerekli olmuştur. Böylelikle, Atatürk, ulusal birliği kurabilmiş ve koruyabilmiştir. Aynı Atatürk, kendi sağlığında, hiçbir iç ya da dış talep ve dayatma olmaksızın, iki kez çok partili hayata geçiş denemesi gerçekleştirmiştir. Ancak, bu denemeler, Cumhuriyet karşıtlarının istismarları yüzünden başarısızlıkla sonuçlanmıştır. (Dolayısıyla, İkinci Cumhuriyetçilerin ve dış fon destekli liberallerin, Atatürk’le ilgili iddiaları doğru değildir.)"
Sn. Canci tüm Atatürkcülerin yaptiklari ayni hatalari yapiyor burada.
Diktatör, irkci, uluscu, illiyetci, fasist kavramlarini bilmeden sarfetmek yanlis olur.
Eger bir Meclis, halkin sectigi parlementerlerden olusmissa, bu meclisin sectigide halktan secilmemistir. Yani Kendi istediklerini TBMM´ne oturtan ve bunlarada kendini Cumhurbaskani sectirten Atatürk Diktatör idi.
Eger bir ülkede azinlik, cogunluga hükmediyorsa, bunun adina FASIZM denir.
Bu ülkenin cogunlugu olan halkin iradesine dayanmadan sadece Atatürk ve cevresinin iradesi ile bu ülkeyi yönetmeye FASIZM denir.
Irkcilik=Ulusalcilik. Buda biribirisi ile karistirilir durmadan Atatürkcüler tarafindan. Irkcilik kelimesi negatif anlam yüklü oldugundan, Atatürkcüler ulusalcilik kelimesini kullanir oldular, irkciligi güzel gösterebilmek icin. Halk kelimesi yerinede Ulus kelimesini yine bu nedenle kullanmislardi. Halk koyun, Ulus aydin mes´elesi...
Atatük´ün yumusak bir otorite oldugu iddiasida yanlistir. Eger bir ülkede azinligin koydugu kararlar, cebir ile uygulamaya sokulmussa ve bu halk hapislerde süründürülmüsse, istiklal mahkemeleri kararlari ile, bu yumusak degil, sertin sertidir.
Atatürk´ün iki kez çok partili hayata geçiş denemesi gerçekleştirdigi dogrudur. Bu denemelerin; Cumhuriyet karşıtlarının istismarları tarafindan degilde, Cumhuriyetci gecinen Atatürk´ün yakin arkadaslari tarafindan, Inönü gibi başarısızlıga mahkum edildiklerini söylemek dogru olur. Bu olayda Atatürk´ün kullanildigida dogrudur. Atatürk´e suikasti hazirlayanlar, kurulan yeni partileri suikastci olarak göstererek, yeni acilimlarin önünü tikamislardir.

"4- Gerçek Atatürk, sosyalist ya da komünist değil, ancak eşitlikçi, halkçı ve sosyal devletçidir. Sovyetlerle iyi ilişkiler kurmuş ve milli mücadelede onlardan yardım almış olmasına rağmen, Sovyet resmi ideolojisini benimsememiştir. Aynı şekilde, İngiliz himayesini ve Amerikan mandasını da reddetmiştir. (Dolayısıyla, tam bağımsızlık karşıtı, Amerikancı, İngilizci ve eski Sovyetçi çevrelerin, Atatürk’le ilgili iddiaları doğru değildir.)"

Halkci bir devlet adami; halkina gider, reyini isterdi Parlementoyu sectirtmek ve kendini sectirtmek icin. Halka ragmen halkci olunamaz.
Bir kanunla yeni bir dil, yeni bir alfabe yürürlüge koyacaksiniz. Halkinizi analfabet, dilsiz ve yazisiz kilacaksiniz, ondan sonrada halkci olacaksiniz. Bu celiskilidir.
Atatürk sosyal´de degildir. Sosyallik, varligin esitce halka dagitilmasidir. Yoksulluktan baska ne dagitilabilirdi devlet ekonomisi ile, yoksulluktan baska.
Mandacilik hususnda 1922 yilinda Ingiliz ve Fransizlarla imzalanan anlasma ortaya cikmadan bir iddia ortaya koymak, mesnetsiz olacaktir.
Fakat Ingiliz ve Fransizlarin 1922 yilindan sonra bu ülkeden cok cok yararlanabilmeleri, sebepsizde olamaz.


"5- Atatürk içine kapanmacı değildir. Bilakis, dünyanın gidişatına ve bölge ülkelerindeki sorunlara karşı duyarlıdır. Bu özelliğini, bölge ülkeleri ile gerçekleştirdiği işbirliği anlaşmaları ile kanıtlamıştır. Atatürk döneminin, ithal ikameci iktisat modeli, yeni kurulmuş ulus-devlet yapısının ve o dönemin gerekliliğidir. Ancak, Atatürk, bütünüyle (vahşi) kapitalist bir modelden yana da değildir2. Atatürk’ün iktisat modeli, gerekli görülen alanlarda devlet yatırımlarının da yapıldığı, esnek yapılı bir karma ekonomik modeldir. (Dolayısıyla, vahşi kapitalizm yanlılarının ve kendi karları dışında hiçbir konuda en ufak bir kaygı taşımayan sermaye çevrelerinin, Atatürk’le ilgili iddiaları doğru değildir.)"

Atatürk hicbir ülke ile ne teoride ve nede pratikte isbirligi yapmaistir. Ingilizler ve Fransizlar haric....
Ingiltere ve Fransizdan Üretme izni olmadigindan dolayi üretmeyen bir ülke tabiiki ithalata, ikamete dayayacaktir ekonomisini. Ithalata ve Ikameye dayali bir ekonomi; cagin geregi degil, sömürülmeye riza göstermenin bir eseridir.
Atatürk ekonomiden degil, askerlikten anlardi. Ekonomik düzeni devletcilige, ulusculuga dayanir. Ulusun adi vardir, ekonomisi yoktur. Ekonomi Fransiz ve Ingilize emanettir.


haldun.canci@emu.edu.tr
******

Atatürk´e sahip cikmak mümkün olsada, o devrin DOGRU´larina, anti-demokratik olduklarindan dolayi sahip cikmak YANLIS´tir. Atatürk´ü tarihteki yerine oturtmaktan, saygi ile anmaktan baska care yoktur. Eski anti-demokratik YANLISLAR´a sarilmak mümkün degildir artir.



--------------------------------------------------------------------------------

NOTLAR:



1 Bu konuda yapılmış yetkin bir analiz için bkz.: Maurice Duverger, Siyasi Partiler, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1974, ss. 359-361.



2 23 Nisan 1920’de kurulan T.B.M.M.’nce kabul edilen ve tutanaklarda yer alan “Halkçılık Bildirisi”, bu konudaki görüşleri ortaya koyucu niteliktedir.



3 Sosyolojik anlamda, modernleşme kavramı, endüstrileşme olgusu ise birebir alakalıdır. Modernleşmenin sözlük anlamında ise, “çağdaş”, “yeni” ve “ileri” kavramlarına atıf yapılmaktadır.





Yazarın Tüm Makaleleri
23.02.2007 - Gizlenen gerçek Atatürkçülük ve savunucularına ...
03.06.2006 - Kuvayi Milliyecilere karşı saldırılar artıyor
04.05.2006 - Ermeni meselesinde iş çığırından çıkıyor 30.03.2006 - Jakoben AB'ci: 'Baskın, basanındır'
21.03.2006 - AB kimin projesi?
17.03.2006 - Türkiye’nin AB Yolculuğu
14.03.2006 - DP’nin son tavrı ve düşündürdükleri
01.03.2006 - Ulusalcı yükselişin nitelikleri
27.02.2006 - Dünyanın geldiği nokta: Küresel ve dinsel fanatizm 17.02.2006 - Kurtlar Vadisi'nin düşündürdükleri
11.02.2006 - AB sürecini sürdürebilir miyiz?
09.02.2006 - Medeniyetler çatışması: Küreselleşmenin sonu"

Hiç yorum yok: