Fikir7 Manset Haberler

08 Mayıs, 2007

Musul ve Hanedan...

Haşim Söylemez - h.soylemez@aksiyon.com.tr - Sayı: 480 - 16.02.2004
yorum ekle
Hanedan Musul'u istiyor
Osmanlı Hanedanı üyeleri Musul ve Kerkük"teki gayrimenkulleri için Amerika"nın oluşturduğu ofislere resmen başvurdu. Bu arada, Musul ve Kerkük"teki Osmanoğullarına ait miras hakkının 1930 yılında İsviçre Federal Mahkemesi tarafından vârislere bırakıldığı ortaya çıktı. Irak"ın siyasi geleceği dünya kamuoyunda tartışılıyor. Tank ve topla Irak"a "demokrasi" getirmek isteyen Amerika, "Nasıl bir Irak?" sorusuna cevap arıyor. Şiiler, Barzani ve Talabani gruplarından oluşan Kürtler, Türkmenler ve Araplar bölgede etkili güç olmak için kıyasıya mücadele veriyor.

Güçlü olan grupların, coğrafyanın siyasi geleceğinde bir adım önde olma gayretleri, işleri daha da karmaşıklaştırıyor. Şiiler bir bölgeyi, Kürtler Irak"ın kuzeyini istiyor, Araplar da "Burada ben de varım" diyerek sesini yükseltiyor. Türkmenler ise sadece siyasi yapıda yer almayı ve insanî haklarını talep ederek dünya kamuoyuna mesaj vermeye çalışıyor. Türkmenler en makul tavrı ortaya koyarken, Kürtler kuzeyin patronluğunun kendilerine verilmesini istiyor ve "Kürdistan kurulmalı" diyor. Zaten Kuzey Irak"ın istikrarı önündeki en önemli problem olarak da Kürtlerin "özerk" devlet talebi gösteriliyor. Bu yüzden Arap saçına dönen ortamda Kürtlerin Musul ve Kerkük üzerine oyunları ise kanun ve kuralları etkisiz hale getiriyor.Irak"ta hâlâ bombalar patlıyor, savaş şekil değiştirerek devam ediyor. Ancak 35 yıllık Baas istibdadı altında ezilen insanların gelecekleri için kıpırdandıkları da bir gerçek. Bunun için daha önce bölgeyi terk etmiş Şiiler, Araplar, Kürtler ve Türkmenler vatanlarına dönüyor. Irak"ta çeşitli gruplardan oluşan konseyler kuruldu; yağmalardan kurtarılmış devlet arşivleri ve evraklar kontrolden geçirilip bir düzene kondu. Kürtler ellerindeki tapuları oluşturdukları bir komisyonda topluyor. Aynı şekilde Musul ve Kerkük"te Türkmenlerin gayrimenkul haklarını takip etmek için "Türkmen Konseyi" oluşturuldu. Şu ana kadar 15 bin Türkmen gayrimenkullerini almak için Irak"taki geçici hükümete dilekçe ile başvurdu. Bölgede "insani bunalım" tehdidi sürerken ABD"nin başını çektiği koalisyon hükümeti gayrimenkul sorununu çözmek için geçtiğimiz hafta bir "Yürütme Kurulu" oluşturdu. Bölgede yaşayan halklar birer dilekçeyle bu kuruluşa başvuruyor. Şu ana kadar 15 bin Türkmen gayrimenkullerine kavuşmak için dilekçesini ilgili mercilere verdi. Irak"ın genelinde ise 5 milyon insan hak talebi için kurulun ilgili ofislerine resmi olarak isteklerini iletti. Ayrıca Osmanoğulları, Osmanlı"dan kalan miraslarına kavuşmak için özellikle Musul ve Kerkük"te evrak-ı metrukelere dayanarak ilgili mercilere başvurdu. Sadece aileler ve şahıslar değil devletlerin de bölgede kaybolan hakları için hak talebinde bulunma istekleri gündemde. Devletin başında bulunmuş, gizli arşiv kayıtlarını incelemiş olan eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel savaş öncesinde belge ve bilgilere dayanarak "Tarihle fazla oynamamak lazım" diyerek Türkiye"nin petrol hakkı için "Arabayı değil ama sileceğini alabiliriz" benzetmesi yaparak bir şeylerin alınabileceğini ima etmişti. "Türkiye"nin böyle bir talebi olacak mı?" sorusu karşısında Dışişleri sessizliğini koruyor ve konunun netleşmesini bekliyor. Dışişlerinin Kuzey Irak"ta özerk bir Kürt devletinin kurulması durumunda bu talebi kesin olarak yürürlüğe koyacağı belirtiliyor.Osmanoğulları konseye başvurduMusul ve Kerkük"te yaşayan halkların haklarını alma çabası ile birlikte ünlü aileler de yıllardır "üzeri örtülü" hakların peşine düştü. Osmanlı hanedanı soyundan gelen Osmanoğlu ailesi bölgedeki gayrimenkulleri için gerekli bilgi ve kayıtları topladı. Musul ve Kerkük"teki petrol ve toprak hakları için bölgeye gönderdiği avukatlar Amerika"nın oluşturduğu ofislereresmen başvurdu. Aile mensupları konu ile ilgili konuşmak istemiyor. Hatta yanlış anlaşılır endişesiyle meselenin tamamen gizli kalmasını tercih ediyor. Ancak süreci takip eden uzmanlar, ailenin yıllardır gayrimenkulleri için çalışma yaptığını belirtiyor. Aslında ailenin Musul ve Kerkük"ten pay alma girişimi ilk kez olmuyor. Hanedan mensupları geçmiş dönemlerde de girişimde bulunmuş ve bazı olumlu kararlar çıkartmayı başarmışlardı. Fakat konunun net olarak anlaşılması için geçmişten günümüze bir yolculuk yapmak gerekiyor.Bölgede petrol olduğunu anlayan Sultan 2. Abdülhamid, burayı İngilizlere kaptırmamak için Musul ve Kerkük"ün önemli bir kısmını kendi şahsi mülküne geçirir. Sultanın tapusunu delil gösteren Osmanoğlu ailesi Lozan"da konuyu gündeme getirir. Ancak İngilizler planlı bir manipülasyonla konuyu araştırıp ortaya bir ferman çıkarırlar. Fermana göre, 2. Abdülhamid tahtı bırakırken, şahsi tapusunu "fakir kalmasın diye" devlete hibe etmiştir. İngilizler fermanı Lozan"da delil olarak sunarlar. Savaş hukukuna göre devlete intikal eden mallar artık devletindir. Dolayısıyla Musul-Kerkük Irak"ın elinde olduğu için burası artık Irak"ın malıdır. Böylece Osmanoğlu ailesinin hakkı da ortadan kalkmış olur. 1. Körfez Savaşı sırasında rahmetli Turgut Özal tarafından bu konuyu araştırmak için görevlendirilen ve hem İngiliz hem de Osmanlı kaynaklarını inceleyen Prof. Dr. Mim Kemal Öke bu fermanın İngilizler tarafından düzenlenmiş sahte bir belge olduğunu belirtiyor. Öke, İngilizlerin petrollere sahip olmak için böyle bir fermanı düzenlediklerini söylüyor; "Bu konuda her şey yapmaya hazırdılar. Sözü edilen fermanı da o dönemde İstanbul elçiliğinde tercüman olarak görev yapan İngiliz MI5"ten Sir Andrew Raine hazırladı." Öke"ye göre haklarını talep için konseye başvuran Osmanoğulları, dedeleri 2. Abdülhamid"den kalan miraslarına iyi hukukçular sayesinde kavuşabilirler. Osmanoğulları Musul"u kazandı...Lozan"da siyasi entrikalar karşısında geri adım atan Osmanoğulları daha sonraki yıllarda işin peşini bırakmadı. Kerkük ve Musul"un Misak-ı Milli sınırları içinde olduğu ve bölgenin masadaki oyunlarla kaybedildiği tarihçiler tarafından kabul ediliyor. Musul ve Kerkük"ün petrolleri ve yeni sahalardaki sondaj hakları 2. Abdülhamid adına kayıtlı. Sadece petrol değil aynı şekilde alanı kapsayan gayrimenkuller de Sultana aitti. Bu konuyu arşiv belgelerine dayanarak açıklayan Prof. Dr. Mim Kemal Öke"ye konu üzerinde araştırma yapmış tarihçi Orhan Koloğlu ile "Devletler ve Hanedanlar" isimli kitabın yazarı Tarihçi Yılmaz Öztuna da katılıyor. Ancak bu mülkler 3 Mart 1924 tarih ve 431 sayılı kanun ile elden çıktı. Kanuna göre hilafet kaldırıldı, hanedan üyeleri dışarı çıkarıldı. Vatandaşlık haklarını kaybeden aile Musul ve Kerkük"teki miraslarını da doğal olarak kaybettiler. Buna rağmen hukuk mücadelelerine devam eden hanedan üyelerinin ülke dışındaki emlak ile ilgili davaları 1940"ların ortalarına kadar sürdü. Hatta hanedan mensupları Musul ve Kerkük"teki haklarını mahkeme kararı ile kazandı. Ancak işin içine siyaset girince istenilen sonuca ulaşılamadı. İsviçre Federal Mahkemesi 2. Abdülhamid"in Türkiye dışındaki emlakının vârislerine ait olduğuna hükmetti. Davayı yürüten varisler 1930 yılında 2. Abdülhamid adına 50 bin kadar tapu senedini ellerinde bulunduruyorlardı. Bunların toplam değeri o dönemde 300 milyon altın tutarındaydı. Ancak 1930"da Fransız-Türk, İtalyan-Türk ve İngiliz-Türk Karma Hakem Mahkemeleri üç ayrı görevsizlik kararı verdi. Bu karar üzerine aileyi yakından tanıyan Kanadalı bir zengin davayı üzerine aldı. İngiltere"de bakanlık yapmış Sir Stafford Crips, Haydarabad Nizamı"nın hukuk müşaviri Sir Valter Moncton, La Hey Adalet Divanı Başkanı Achille Mentre gibi ünlü hukukçular Kanadalı zengin adına davayı takip ettiler. Hukukçular Osmanlı sultanları ile aynı kaderi paylaşan ancak emlakını elde etmeyi başaran Alman İmparatoru II. Wilhelm"i emsal gösterdiler. II. Wilhelm savaş sonrasında Almanya"dan çıkarılıp emlakına el konulmuştu. Ancak Hollanda"da sürgün yaşayan İmparator II. Wilhelm hukuk yoluyla Almanya"daki gayrimenkullerini geri almayı başarmıştı.Alman imparatoru emsal gösteriliyorIrak, Sultan Abdülhamid"in emlakı üzerinde kendi ülkesinde dava açılmasını yasakladı. Irak"ta daha önce çıkarılan özellikle Saddam döneminde genişletilerek uygulanan kanuna göre dava açmaya kalkışanlar vatan haini sayılıyordu. Ama şimdi ne Saddam ne de kanunlar var. Osmanoğulları uzun yıllardır mücadele verdikleri miraslarını almak için Irak"taki bu rahat ortamı kaçırmak istemiyor. Üyeler 1930"daki İsviçre Federal Mahkemesi"nin kararını delil ve II. Wilhelm"i ise emsal olarak göstererek işi bitirmek istiyor. Hanedan üyeleri yarım kalan hesaplarını kapatmak için tekrar başvuruda bulunurken Musul ve Kerkük"te talep edilen hakların limiti ile ilgili çelişkili bilgiler var. Söz konusu yerin Musul ve Kerkük"teki petrol alanının tamamı olduğunu söyleyenler olduğu gibi vârislerin özellikle Musul"un yarısını alabileceğini belirtenler de var.Musul ve Kerkük"te Osmanoğullarından sonra söz sahibi olan bir başka aile de Neftçizadeler. Ailenin çok sayıdaki mensubu halen Kerkük"te yaşıyor. Neftçi ailesinin Kerkük civarındaki Babagürgür"de 400 yıllık petrol arama fermanı bulunuyor. İmtiyaz belgesinde hem II. Abdülhamid"in hem de Atatürk"ün imzası bulunuyor. Neftçizadeler"in petrol arama imtiyazları son olarak 1927 tarihinde İsmet İnönü başkanlığındaki Bakanlar Kurulu tarafından yenileniyor. Ancak Musul-Kerkük`ün kontrolü önce İngilizlere, sonra Iraklılara geçtikten sonra imtiyaz kullanılmadı.Nizamettin Neftçi buradaki hakkını elde etmek için yıllarca mücadele etti. Ancak Baas rejiminden dolayı sonuç almadı. Irak savaşının sona ermesinden sonra Neftçi ailesi konu ile ilgili belgeleri toplayıp hukuki mücadele başlattı. Bir dönem Kültür Bakanlığı yapan ve kısa bir süre önce vefat eden Nermin Neftçi haklarını almak için mücadele edeceklerini söylemiş ve hukuki delil anlamında sona yaklaştıklarını belirtmişti.Sonuç ne olacak?Uluslararası hukuk kurallarına göre kişisel haklar hiçbir şekilde kaybolmaz. Zaten uzmanlar, Kuzey Irak"ta eski tapu ve belgelerle açılacak davaların kolayca kazanılacağı görüşünde birleşiyor. Ellerindeki belgeleri delil olarak gösterip konseye başvuran Osmanoğulları ve 15 bin Türkmen"in talepleri sonuçlanmazsa ortaya başka bir seçenek daha çıkıyor. Yani bölge mahkemelerinin çözemediği davalar uluslararası mahkemelere gönderilecek. Bu arada şahsi mülkler üzerinde zaman aşımı söz konusu değil. Doğu Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. Ercan Çitlioğlu sağlam delilli davaların, siyasi engel olmazsa sonuca gidebileceğini söylüyor; "Bu konuda mağduriyet yaşanmaz. Kazanılmış hak süreklidir. Türkmenlerin ve Osmanoğullarının şansları çok yüksek."Davalar için çalışmalar sürüyor. Ancak Musul ve Kerkük"te Saddam döneminde bölgeye yerleştirilen Araplar ve son zamanlarda adeta tarihi kentlere akın eden Kürtler, yerleştikleri mekanı ve kullandıkları arazileri bırakmak istemiyor. Amerikalı yetkililer bu sorunu gidereceklerini açıklıyor ve gerekirse işleri uluslararası bir heyetin çözümüne bırakacaklarını belirtiyorlar. Ancak Türkmenler bu konuda pek iyimser değil. Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi Suphi Saatçi, Kürtlerin telkini ile çalışan Amerikalıların bu sorunu çözemeyeceğini düşünüyor. Saatçi"ye göre acilen uluslararası bir hakem heyetinin kurulması gerekiyor; "Şehir konseyi kuruldu. Dilekçelerimizi veriyoruz. Tarım arazileri, evler hep başkalarının elinde. 10 yıl önce gelip yerleşenler orayı kendi malı olarak görüyor. Fiili işgal durumu var. Geri dönen Türkmenler kendi evlerini alamadıkları için çadırlarda yaşıyorlar." Emlak anlaşmasıHukukçular ve uluslararası ilişkiler uzmanları, Musul ve Kerkük"te bireysel anlamda hak elde edilebilmesi için iki devlet arasındaki resmi anlaşmaları da ölçü olarak kabul ediyor. 1926 Ankara Anlaşması sadece sınırları belirleyen bir anlaşma olduğundan şahsi olarak hakların yitirilmesini getirmiyor. Bunun için bireysel haklar bu tarihe kadar korunuyordu. Ancak Türkiye, Osmanlı mirasının bulunduğu Mısır, Suriye, Ürdün gibi ülkeler başta olmak üzere Irak"la da bir emlak anlaşması imzalar. Emlak anlaşması her iki ülkede bulunan kişilerin gayrimenkul haklarının korunmasını içeriyor. Musul-Kerkük"te hakkımız vardır diyenlerin gözünde kaçan bu anlaşma ile aslında fiiliyatta olmasa da hukuken haklar korunmuş oluyor. Hukukçular, 1985"te imzalanan anlaşmanın geçerliliğini koruduğunu düşünüyor. O dönemlerde görüşmelere katılan Av. Habip Hürmüzlü; "Yapılan anlaşmada Irak"ta gayrimenkulleri bulunanlar için isterse satabilir, isterse bulundurabilir hükmü yer alıyordu. Bu anlaşma yürürlüğe konmadı ama hâlâ geçerliliğini koruyor. Yani hakları güvence altına alındı. Şimdiki konsey buna dikkat etmeli.

Hiç yorum yok: